Ödemiş’in belleğine keyifli bir yolculuk

İzmirliler için vazgeçilmez hafta sonu rotalarından biri olan Ödemiş’te son iki yıldır “görmeden dönme” kategorisi içinde yer alan önemli bir durak var. Ödemiş Belediyesi Yıldız Kent Arşivi ve Müzesi (ÖYKAM). Sadece Ödemiş’in değil Ege Bölgesi’nin de tarihini, kültürünü, sosyal yaşamını, ekonomisini, günlük yaşamını merak edenler için çok önemli veriler sunan bir mekan burası.

Yaşadığı kente ve yöresine meraklı İzmiriz Grubu üyeleriyle ziyaret ettiğimiz müzede restorasyon çalışmaları 2009 yılında başlamış. Bugün müzenin yöneticiliğini de yapan Ege Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Siyasi Tarih Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Engin Berber, ekibiyle birlikte, Ödemiş’in ünlü iğne oyaları gibi ilmek ilmek işlemiş müzenin her noktasını.

2012 yılında ziyarete açılan ve Ödemiş’in ünlü otellerinden Yıldız Otel’in alt ve üst katında bulunan toplam 13 oda ve dört koridor, restore edilerek bugün görenleri hayran bırakan bir müzeye dönüştürülmüş.

Otel, Ödemiş’in hanlarından Keçecizade Hanı’nın kuzey cephesi ve avlusunun bir bölümü üzerine inşa edilmiş. Vişne renkli otel tamamlandığında kente öylesine damgasını vurmuş ki, inşaatından sonra Hacı Sadık Çarşısı diye anılan bölge Yıldız Çarşısı, avlusunu kullandığı Keçecizade hanı da Yıldız Hanı olarak anılır olmuş.

Bugün hanın alt katında bir oda ile 155 metrekarelik sergi salonu da müze kapsamında yer alıyor ve birbirinden özel sergilere ev sahipliği yapıyor.

Kent arşivi ve müzesi deyince aklınıza bizim İzmir’deki Ahmet Piriştina Kent Arşivi Müzesi gibi, ruhsuz, gezmekten zevk almayacağınız, içine kapalı, İzmir’e ve İzmirlilere ilişkin bir ipucu vermekten yoksun bir yapı gelmesin. Burası soluk alıp veren bir mekan sanki. Avludan içeri adım attığınız andan itibaren Ödemiş’in sımsıcak ve doğal havası sarıveriyor sizi. Binayı dolaştıkça kentin belleğine ilişkin sizi bilgilendiren keyifli bir roman okuyorsunuz sanki.

Çeyiz, gelin, düğün sergisi

Müzedeki sergi salonunda farklı temalarda sergiler düzenleniyor. Müzeyi şu sıralar ziyarete giderseniz Keçecizade Han’ın alt katındaki sergi salonunda “Çeyiz, gelin, düğün” temalı çok renkli, kaçırılmayacak bir sergiyi izleyebilirsiniz.

Sadece annelerimizin değil, büyükannelerimizin evlilik törenlerine ait anılarla yüklü 465 tane taşınır kültür varlığı sergileniyor salonda. Evlilik yaşamında 40 yılı geride bırakmış, yaklaşık iki yüz kişiden toplanan malzemelerle derlenmiş sergiyi dolaşırken eski kadınların naifliği, zarafeti, sadeliği, doğallığı ve masumiyetine yakından tanık oluyorsunuz.

Ekim ayından bu yana ziyaretçiye açık olan bu sergiyi arşiv sorumlusu Sezgi Yüksel’le gezerken bilgileniyoruz aynı zamanda. Küçük şeylerden büyük mutluluklar yaratmaya çalışan genç kızların el işlerindeki desenlerle, renklerle, ipek mendillerdeki süslemelerle sevdiğine mesaj yollayan hülyalı dünyasıyla tanışıyorsunuz.

Bu sandık kokan sergide nişan törenlerinden, kına gecesine, gelin hamamından zifaf gecesine, gelin odasından çeyiz sandıklarına, davetiyelerden, gelin çiçeklerine kadar birilerinin yaşamına dokunmuş, anlam yüklü eşyalar sergileniyor. İğne oyasından üretilmiş para keseleri, tütün keseleri, yün çoraplar, nişanlıklar, gelinlikler, bindallı, şalvarlar, gelin tacı, elle çalışan dikiş makinesi, gazlı, kömürlü ütüler, at çarşafları, evlenme defteri, peşkir, su tası, hamam havlusu, elde üretilmiş gelin ayakkabıları, telkari ve ahşap nalınlar, gelin takıları, somya karyolalar bir dönemin tanıklığını yapıyor.

Altı ayaklı camdan gaz lambalarının bir ayaklarının kırık oluşu dikkatimizi çekince Sezgi Yüksel, bunun zifaf gecesi akrabalara mesaj iletmek için şifreli bir yöntem olduğunu söylüyor. Sergide mesaj veren bir başka bölüm de oyaların olduğu bölüm. Her oyanın bir anlamı olduğuna değinen Yüksel, biber oyalarına dikkat çekiyor. Baba evinden koca evine giden gelinlerin bu oyayı taktığında “işler yolunda gitmiyor” mesajı verdiğini belirtiyor.

Kundura odası

Düğün sergisinden çıkıp yanındaki odaya yönelince Ödemiş’in el işi kundura yapan imalatçılarından birisinin canlandırıldığı dükkana giriyoruz. 20. Yüzyıl başlarında müslümanların yanı sıra Rum ve Ermenilerin de yaşadığı Ödemiş’in ticari yaşamına ilişkin ipuçları var burada. Yıldız Kundura Odası’nda, bir ustanın elde ayakkabı yaparken geçen tüm evreleri görebiliyoruz. Şemalar, tanımlamalar çok ayrıntılı.

Bu bölümde Osmanlı döneminde giyilen 80-100 yıl öncesine ait, ayakkabılar, çarıklar, mesler, körüklü çizmeler, nişan ayakkabılarından örnekler bulunuyor. Ermenilerin kırmızı, Müslümanların sarı renkli ayakkabılar giydiği, evli bayanların giydikleri pembe üstlüklü bayan botlarından tanındığı dönemlerde el işi boncuklu ayakkabılar, zarafetiyle dikkat çekiyor. Ödemiş Ayakkabıcılar Odası’nın katkılarıyla hazırlanmış bu bölümün İzmir Ayakkabıcılar Odası’nın yapmaya çalıştığı “müzeye” örnek olmasını diliyorum gezerken.

Yıldız Oteli’nde görkemli tarih sergisi

Müze kahvenin ve el işi malzemelerin satıldığı dükkanın yer aldığı avluyu geçip, merakla Yıldız Oteli’ne giriyoruz. 18. Yüzyıl’ın ilk yarısında inşa edildiği tahmin edilen otel, Ödemiş’in ilk modern yapılarından olarak biliniyor. Aksekili Hacı Hüseyin Bey’in gayrimüslimlerin İzmir’de işlettiklerine benzer olarak yaptırmak istediği otel 1927 yılında açılmış. Çatı kiremitleri Marsilya’dan getirilmiş, yüksek tavanlı, koridorları siyah-beyaz ya da renkli taş karolarla kaplı otelde şair Necip Fazıl Kısakürek, Adnan Menderes, Safiye Ayla ve Zeki Müren gibi ünlüler de kalmış. Ünlülerin kaldığı odaların oldukça mütevazı ve sade döşenmiş olduğunu da söyleyelim.

Bu arada otelin, Necip Fazıl Kısakürek’in “Bir merhamettir yanan, daracık odaların, İsli lâmbalarında, isli lâmbalarında“ diye başlayan “Otel Odaları” şiirine de esin kaynağı olduğu söyleniyor.

Berberler, saatçiler, tütün kıran kadınlar

Ödemişli Ermeni berber Sarkis Parseg’e ait 1901 tarihli bir berber tezgahı ile 20. Yüzyıl’ın ilk yarısında kullanılmış berberlik mesleğine ait malzemelerin yer aldığı odayla başlıyoruz ilk kattaki gezimize. Berber aynasının hemen üstünde ahşap temizlenirken ortaya çıkan yazıda dükkan sahibinin adını, güçlükle de olsa okuyabiliyorsunuz. Oda, içeri bir berber girse, dükkanı açıp işe başlayacakmış gibi gerçekçi ve etkileyici tasarlanmış.

Berber dükkanının hemen karşısında yine balmumu heykelle canlandırılmış tütün kıran bir Ödemişli kadını görüyoruz. Tütün, bir dönem yörenin en önemli geçim kaynaklarından. Tütünün yanı sıra, tütüncülükle ilgili objeler de sergileniyor bu odada.

Kütahya çini tabakların, otele ait bir taş boy aynasının, 1950’li yıllardan kalma ayaklı fotoğraf makinesinin yer aldığı koridoru geçip saatçi odasına geliyoruz. Ödemiş’in tanınmış saat ustası Ahmet Güldağ’ın müzeye bağışladığı malzemeler, satın alma ve bağış yoluyla sağlanan kol saatleri, köstekli saatler, masa ve duvar saatleri zamanın durduğu bu odada tüm canlılığıyla karşılıyor ziyaretçileri.

Bir döneme tanıklık etmek

Üst kata çıktığımızda oturma odası, çeyiz odası, efeler odası, otel odası, mutfak, görsel tanıtım odası, Şükrü Saraçoğlu Anı Odası, Dr. Mustafa Bengisu Anı Odası, Ödemişli Kültür ve Sanat İnsanları ile Ödemiş Tarihi Odası’nı görüyoruz. Tüm odalarda o dönemin önemli duvar süslerinden el işi çiçeklerle süslü, yazılı panolarda verilen mesajlar oldukça dikkat çekici. Berber odasındaki panoda; “Kalk gün doğmadan, bahtın açılsın” yazıyor örneğin. Çeyiz odasında asılı panoda ise, “Mukadderde hata olmaz, sen kulluğa devam eyle” yazısı var.

Üst katta bir döneme tanıklık eden her türlü belge, doküman, alet edevat, malzeme var.

Büyükannelerimizin kullandığı mutfak eşyaları, sahanlar, lengerler (pilavlıklar), kaşıklar, ibrikler, tepsiler, bakraçlar, kahve değirmenleri, tepsiler, sürahiler, taslar, maşrapalar, sütlükler, süzgüler (ilistirler), kevgirler, saleplikler, semaverler, tencereler, yerli ve yabancı değişik türde porselen eşya yer alıyor. Yine günlük yaşamın vazgeçilmezleri arasında yer alan gaz ocakları ve kaminetolar, ütüler, mangal ve semaverler, “Kadınların işi ne kadar da zormuş” dedirtiyor insana.

Kadın takıları, yörenin zengin ve renkli dünyasını yansıtıyor. Gümüş ya da alpakadan, bazıları mercan taşlarıyla da süslenmiş; tepelikler, göğüslükler, cevşenlikler, kemerler, muskalıklar, halhallar, alınlıklar gerçekten büyük emekle, sabırla üretilmiş. Ödemiş’e özgü atlas ve ipek kadife üzerine tel sırma bindallılar, üç etekler, nişanlıklar, çeşitli tip ve boyutlarda para keseleri, peşkirler, yemeniler, yazmalar, uçkurlar ve efelerin tüm giysi ve aksesuarları “giyim eşyaları” bölümünde sergileniyor.

Halı, kilim ve seccadeler, çıkrıklar, dikiş makineleri, heybeler, semerler, tartı aletleri, ağırlıklar, fenerler, lambalar, duvar saatleri, hamam takımları, ateşli ve kesici silahlar, kapı kolları, dolap kolları, anahtarlar, ecza malzemelerini izlerken bir zamanların günlük yaşamına ilişkin bin bir ipucu yakalıyorsunuz.

1930’lu yıllarda Ödemiş’te kurulu Kanaat Eczanesi’ne ait ilaç şişeleri ve ilaç tartı aletlerinin sergilendiği bölümlerin yanı sıra Ödemiş Belediyesi’ne ait objeler, kentin belleğine ilişkin her şeyi sunuyor.

Osmanlı’dan 1950’li yıllara, Ödemiş Belediyesi’nce kullanılmış toprak su künkleri, su saatleri, itfaiye vanaları, hortum ağızları, baretler, zabıta kıyafet ve aksesuarları, elektrik saatleri, bekçi saatleri, gaz maskeleri, barometreler, manyetolu telefonlar, fonograf, daktilo, hesap makineleri, evlenme defterleri, kablo tutma makasları, metreler, sigorta şirketleri plakaları, personel sicil defterleri, elektrik ve su faturaları ile Ödemiş Belediye Tabipliği’ne ait tıbbi alet edevat, gelecek kuşaklara sunulmuş çok önemli bir hazine olarak karşımızda duruyor.

Müzenin arşiv ve uzmanlık kütüphanesi ise araştırmacılar için büyük bir kaynak niteliğinde.

Ödemiş, İzmir merkezine yaklaşık iki saat uzaklıkta. Cumartesileri giderseniz ünlü ot ve el işi pazarını da görme olanağınız var. İlçeye trenle gitmek isterseniz, Ödemiş-Torbalı-İzmir demiryolu hattında günde beş sefer düzenleniyor. İzmir Otogarı’ndan ise yarım saat arayla karşılıklı otobüs seferleri var. Seferler 21.00’e kadar sürüyor.

Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca özel müze statüsü verilen Yıldız Kent Arşivi Müzesi’ni açıldığı 2012 yılından bu yana 27 bini aşkın ziyaretçi gezmiş. 14 Mart 2014 tarihinde Sinema Odası da hizmete giren müzenin, İzmir’deki özel müze çalışmalarına da örnek olmasını dileyelim.

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın