“Türkiye yanlış yola saptı”

The Newyork Times Gazetesi iki gün önce yayınladığı Türkiye’ye yönelik manifesto ağırlığındaki başyazısında, düne kadar Ortadoğu’ya ılımlı Müslüman demokrat lider olarak örnek gösterdiği Erdoğan’nın rotasını diktatoryal yöne çevirdiğini yazdı.

Dahası AKP iktidarı ve Erdoğan’ın hem kendi ülkesi hem de bölgedeki NATO müttefik ülkeleri için kritik bir tehlike haline geldiğinin altını çizdi.

İşim gücüm iyi bir yurttaş, iyi bir insan olmak.

Bir taraftan emeklilik yaşımda, yaşam mücadelesi içinde, sanat ile edebiyat ile uğraşan, diğer taraftan da ülkemdeki demokrasi ve insan hakları için verilen mücadeleye bir toz zerresi kadar da olsa katkım olsun diye okuyan, sokağa çıkan, sesini duyurmaya çalışan sade bir yurttaşım.

Son günlerde demokratik yurttaşlık göreviyle ülkemizin içine düştüğü siyasi çıkmazı takip etmeye çalışıyorum, anlamaya çalışıyorum. Halktan biriyim. Onun aydın ve sorumlu bir evladıyım.

Onun içindir ki, memleketin bu gidişatı ile ilgili halkın tepkisini de anlamaya çalışıyorum.

Üzgünüm, kederliyim, tedirginim…

Birisi bana umutlu şeyler söyleyebilir mi?

17 Aralık’tan beri her sabah kalktığımda 30 yıl öncesinin heyecanlı sabahlarını yaşıyorum. Ayak seslerini hissettiğimiz faşizmin, sabaha karşı askeri darbesi haberi bekleyişi ile uyandığım sabahın ilk saatlerinin tedirginliğini hiç unutamam.

17 Aralık’tan beri sabaha karşı uyanmalarımın tedirginliği ise bu kez : ” Hükümet düştü” veya “hükümetin darbe dediği bu olaya bir karşı darbesi” ile az buçuk var sandığımız demokrasinin de tamamen ortadan kaldırıldığı haberini duyma bekleyişi .

Boşuna kendimizi kandırmayalım!

Umutsuz olmak kötü bir şey, evet.

Ama geçeği görmemek de o derece kötü değil mi?

Böylesine büyük bir krize karşı ne ana muhalefet ne sol hareket ve partiler güçlü bir tepki verememiş, kitleleri ayağa kaldıracak enerji ve sinerjiyi yaratamamıştır.

CHP, seçim taktikleri ile haşır neşir olurken, parlamentoda ve bölgesinde güçlü olan Kürt hareketinin partisi BDP suya sabuna dokunmama, kendi yolunda devam etme bencilliği içinde.

Kendiliğinden kabaran halk hareketi niteliğindeki “Gezi hareketi”ni bile önceden tahmin edememiş ve yönlendirememiş parlamento dışı sol örgüt ve partiler de “Gezi” ölçeğindeki bir kalkışmayı örgütleyebilecek güce ve perspektifle sahip olmadığından, külliyen sol yine sınıfta kalmıştır.

Türkiye’de sistemin böylesi krize girdiği bir dönemde, bu büyük fırsatı kendi lehine çevirebilecek, demokratik dönüşümü gerçekleştirebilecek hamleyi yapamamıştır.

Önceden hazırlıklı yeterli donanım, güç, örgütlülük ve perspektifi olmayan kendini sosyal demokrat sanan muhalefet, sokaktaki demokratik yurttaşlık hareketi, Kürt hareketi, sol hareket, sol partiler, sol siyaset maalesef sınıfta kalmıştır.

Sınıfta kalanların notlardan hocalarımızın kendileri de sorumludur. Ana babalar da, eğitim ve öğretim sistemi de…

“Masum değiliz hiç birimiz”… Ne halk ne önderleri ne gönül vermiş örgütlü örgütsüz aydınları…

Üzgünüm, kederliyim, tedirginim…

Birisi bana umutlu şeyler söyleyebilir mi?

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın