Kütahya, İsmail Amca ve Kültürpark’taki Paraşüt Kulesi

1985 yılının Ocak ayıydı. Doğduğum kent Simav’dan Kütahya il merkezine gittim. Burada Şeker Fabrikası’nın tanınmış doktoru Simavlı Yener Soysal ağabeyi ziyaret etmek istiyordum. Ardından yaşadığım kent İzmir’e geçmeyi planladım.

Kütahya’da kışlar hayli uzun sürer… O gün kar yağışlı bir gündü ve böbrek ağrısı beni yakaladı. Doktor Yener ağabeyimin referansı ile Kütahya Devlet Hastanesi Bevliye Servisi’ne gittim, muayene oldum. Üç gün yatıp taburcu olduğum hastanede sağlık kontrolünden de geçtim.

Böbreklerimden kum döktüğüm saptandı ve hekimlerin önerisiyle ilaçla tedaviye başladım. Üç gün kaldığım hastane odasında iki kişi yatıyorduk. Diğer yatakta 76 yaşındaki İsmail Amca kalıyor, prostat rahatsızlığı nedeniyle tedavi görüyordu.

Üç günlük oda arkadaşlığımda İsmail Amca’dan neler öğrendim neler. İsmail Amca bir Kurtuluş Savaşı gazisiydi. Ancak İstiklal Madalyası yoktu. “Neden Madalyan yok İsmail Amca?” diye sorduğumda verdiği cevap gözlerimi yaşarttı:

“Evladım, biz cephelerde vatan için düşmanla çarpıştık. Irz ve namusumuzu korumak için mücadele verdik. Eğer devletimizin gazilik beratını alsaydım maaşa bağlanacaktım… Benim vatan ve namus inancıma ters. Eğer o maaşı alırsam öbür tarafta hesabını veremem.”

Gözlerimden yaşlar boşandı o an. Birinci Dünya Savaşı’nda annemin babası kutsal şehir Medine’nin savunmasında İngilizler’e ve arkadan vuran Araplar’a karşı mücadele eden, Fahrettin Paşa komutasında görev yapmıştı. Peygamber efendimizin mübarek kabirlerini bekleyen son 115 Türk askerinden biriydi.

Benim dedem de gaziydi, ama maaş almayı ret ettiği için onun da madalyası yoktu… Kütahya’da hastane arkadaşım İsmail Amca’nın bir başka özelliğini de tesadüfen öğrendim. İsmail Amca Kültürpark’taki Paraşüt Kulesi’nin inşaatında işçi olarak çalışmış… Hem de üç otuz paraya, karın tokluğuna… İsmail Amca’ya emeğinin karşılığını neden alamadığını sordum, cevapladı:

“O yıllar zor yıllardı. İkinci büyük savaşa girmese de ülkemiz perişandı. İnsanlar fakirdi. İnsanlar birçok yerin yeniden imarında imece usulü çalıştı ya da çalıştırıldı. İzmir Fuarı’ndaki paraşüt kulesi de böyle yapıldı. Sırtımla paraşüt kulesinin inşaatının üst katlarına çıkardığım kum ve harcın izi var.”

Üç günlük tedavimin ardından İzmir’e döndüğümde ilk işim Kültürpark’a gidip paraşüt kulesini fotoğraflamak oldu. İzmir Fuarcılık Hizmetleri ve Kültür Sanat İşleri Ticaret AŞ’nin (İZFAŞ) web sitesinde Paraşüt Kulesi ile ilgili şu bilgiye rastladım:

“Tüm dünyada sadece üç adet olan paraşüt kulelerinden, ikisi yurdumuzda, br diğeri de Rusya’dadır. Türk Hava Kurumu’na bağlı olarak işletilen paraşüt kulelerinden biri Ankara’da, diğeri de İzmir’dedir. 1939 yılında, Kültürpark içerisinde inşa edilen İzmir Paraşüt Kulesi o günden bugüne hala faaldir. Yıl boyu faal olmasına karşın; uygun hava koşullarının oluşmasının beklenmesinden dolayı her gün her saat atlayışa açılmamaktadır.”

İzmir’e Paraşüt Kulesi yapılış öyküsü de ilginç. İzmir Belediye Başkanı Doktor Behçet Uz, Rusya gezisi sırasında Birinci ve İkinci Dünya Savaşı yıllarında Rus askerlerinin eğitim amacıyla kullanıldığı Paraşüt Kulesi’ni görüyor. Türk Hava Kurumu’ndan İzmir’e de böyle bir kule yapılmasını talep ediyor. Bunun üzerine Türk Hava Kurumu Rusya’ya bir heyet gönderiyor, paraşüt kulesi inceleniyor. Heyetin dönüşünden sonra, İzmir’e ve Ankara’ya kulelerden iki tane inşa edilmesine karar veriliyor.

Yapımında Kurtuluş Savaşı Gazisi İsmail Amca’nın da çalıştığı, 45 metre yükseklikteki paraşüt kulesi de İzmir’e böyle kazandırılıyor. Bu kule 75 yıldır ayakta, İzmirliler’in hizmetinde. Çevresiyle birlikte Kültürpark’taki Paraşüt Kulesi’nin İzmir için çok ayrı bir yeri, anlamı olduğu aşikar…

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın