Her yağmur yağdığında…

Sorgulama, araştırma yeteneğimizi kaybettiğimizden midir nedir anlamıyorum, ama her şiddetli yağmur yağdığında “battık” ya da “boğuluyoruz” gibisinden yorumlar sinirime dokunmaya başladı.

Yine yağmur yağdı ve yine aynı haberler, fotoğraflar…

Haberlere yorumlara ek Twitter haykırmaları…

Yağmur sanki ilk kez yağdı…

Sanki ilk kez sağı solu su bastı…

İlk kez dereler taştı, deniz kabardı sanki…

Sanki özellikle Osman Kibar’dan beri belediyeler müthişti de, şimdiki belediye beceriksiz ve başarısız…

Elbette mevcut belediyeyi eleştirelim… Mesela, Meteoroloji günlerdir uyarı yapmasına rağmen tedbir alınmış mı, alınmamış mı?

Yağmur yağdığında su alan alt geçitler sadece İzmir’deymiş gibi de yapmayalım. Twitter’den ahkam kesen Ankara Belediye Başkanı’nın mesajlarına da aldanmayalım, zira Ankara’da da geçitler su doldu… İstanbul’da Ayamama deresi taştığında, nakliye kamyonunda ölenler olduğunu da unutmayalım.

İtfaiye Merkezi’nin sular altında kalmasının dere taşkınından başka nedenleri var mı, araştıralım. Mesela İtfaiye’nin konuşlandığı yer sağlıklı mı, değil mi?

Yağan yağmurda neden kentin tüm yokuşları dereye dönüşüyor, araştıralım artık. Asfalt denen döşemeyi doğru mu kullanıyoruz, suların toprağa ulaşmaması, betondan kayıp tehlikeye dönüşmesi neden dikkat çekmiyor hala?

Kanal 35 TV’da yapmaya çalıştığım Sabah Resimleri programı, önceki gün adeta “imdat yağmur” programına döndü. Gelen şikayetlerin odağında ya bodrum kat ilkelliği ya da trafik keşmekeşi vardı. 150 yıllık Basmane Garı’nda oluşan su baskınının nedenleri, ne acaba? Acaba bu tarihi garın geçmişinde böyle bir olay daha yaşandı mı?
Denizin yükselmesini deprem belirtisi görenler yüzünden ben de korktum açıkçası. Yayınımda da dile getirdim bunu.

Söylediklerimi dinleyen sevgili hocamız Prof Dr. Doğan Yaşar’ın yolladığı e-postayı kelimesi kelimesine aktarıyorum size. Yağmur üzerinden siyaset yapanların martavallarına kulak vereceğimize bilim insanlarına, meslek odalarına kulak versek ne güzel olacak hayatımız. Bakın Doğan hocamız neler söylüyor:

Bugün sabah programda “acaba bu olanların depremler, fırtınalar vs. ile ilgisi olabilir mi” diye bir cümle sarf ettiniz. Yaşadığımız tüm bu sel baskınlarının iklimlerle ilişkisi yakından uzaktan ilgisi yoktur. Tüm bunların 2 önemli nedeni vardır: 1- Körfezin jeolojik olarak yani doğal olarak çökmesi. 2-İzmir’de inanılmaz bir betonlaşmaya gidilmesi ve bu nedenle yağmur toprak ile teması olmadığından doğrudan sele dönüşüyor.
Çünkü sarf ettiğiniz bu cümle, yerel ve merkezi hükümetlerin en büyük bahanesidir “ne yapalım küresel ısınma var” diyerek sorumluluktan kaçmasını sağlar.

2008 yılında TRT’de şunu söylemiştim: “Yaşadığımız olumsuzlukların nedeni takdiri ilahi değil, takdiri idariler ile takdiri üniversitelerdir”. Siz idarilerle STK’lara serzenişte bulundunuz, doğrudur %100 katılıyorum ama bir de üniversitelerimiz var ki. Hiç ses seda çıkmıyor. Aman Hasan Hocam, bunlara sığınacak liman verme. Görevlerini yapsınlar. Örneğin Şirinyer’de devasa kanallar açtılar ve şimdi Şirinyer merkezini arabamla sorunsuz geçiyorum artık. Yani istenirse sorun çözülüyor. Bu olayların depremlerle yakından uzaktan ilgisi yok, tamamen okumayan ve dinlemeyen yöneticilerle ilgisi var. 1873 yılında Kordon’un yapımı sırasında teknik şartnameye baksınlar yeter. 1927 yılındaki Yanık Yurt Gazetesi’ndeki Körfez haberini okusunlar yeter. Cevat Korkut Hocanın “İzmir Rıhtım İmtiyazı” kitabını okusunlar yeter (bende 2 tane vardı bir tanesi Başkanımız Sayın Kocaoğlu’na hediye etmiştim)! Neden eski Rum evlerine en az 5-6 basamakla çıkıldığının nedenlerini araştırsınlar yeter.

George Santayana’nın çok güzel bir cümlesi vardır “Geçmişini hatırlamayanların yazgılarında geçmişi yeniden yaşamak vardır”. Yani idareciler önce İzmir tarihini öğrensinler.


Ne demiş atalarımız?

Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az!

Santayana’nın sözüne özellikle dikkat çekiyorum.

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın