Sanıyorum 1996 yılıydı. Çalıştığım gazeteyi telefonla arayan İzmir Arkeoloji Müzesi Araştırma Görevlisi Yusuf Gül’ün, Alaattin Agora’nın ana kapısını buldum! Gel haber yaparak İzmirlilere duyuralım deyişini hala unutmam. Apar topar çıktım, koşturarak soluğu Agora ören yerinde aldım.
Benim o semtte 25 yılım geçmişti. Yusuf Gül, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin görevlendirdiği dört işçiyle Agora ören yeri içinde bir seri kazı çalışmaları yapıyordu. Ören yerinin herkesçe bilinen giriş kapısı güney tarafta yer alırdı. Oysa kuzey duvarı sınırında (bugünkü Çankaya kapalı otopark tarafı) Roma Dönemi tanrılarından Ateş Tanrısı Vestia’nın kiremitten yapılı heykelinin kırık parçalarını bulunmuştu.
Ateş Tanrısı Vestia’nın bu tür Agora yapılarındaki yeri giriş kapıları yanlarıymış. Haberim bu bilgiler doğrultusunda çalıştığım gazetede Agora’nın ana kapısı bulundu başlığıyla yer aldı. Bu haberden sonra, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin ilgili birimleri bu kapı tarafından dokuz mezbelelik yapıyı kamulaştırarak yıkmış, Agora’nın kuzey yönden soluk almasını sağlamıştı.
Yine o yıl burada belediye işçileriyle çalışma yapan Yusuf Gül’ün gün yüzüne çıkardığı bir mermer üzeri çizili DAMA tablasının haberini de yaparak ‘Tarihin ilk dama tablası İzmir Agora’sında bulundu diye haber yapıştım. Ben o semtin çocuğuydim. Agora’da yapılan çalışmaları aksatmadan gazete sayfalarına taşımaya gayret ediyordum.
Günümüz Agora ören yeri kazı evi bahçesinde o seneler bulunan dama tablası yere öylece bırakılmış, ziyaretçilerin gezi güzergahı dışında, sergileneceği günü bekliyor. Agora Kazı Evi benim 1980 senesinde yanan tarihi Misak-ı Milli İlkokulumun arsasındadır.
1967-1968 yıllarında bu okulun öğrencisiyken Agora ören yeri galerilerinde arkadaşlarımla çok saklambaç oynadım. Temmuz ayında İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin ücretsiz dağıttığı derginin 22. sayfasındaki haberi okuyunca o yıllara gittim.

Basmane kitapları yazarı, kent gözlemcisi Orhan Beşikçi Ağabey’e yardımcı olmak için Basmane Günleri etkinliklerinde 70 kadar İzmirli’ye Agora galerilerini gezisi sırasında rehberlik yapmıştım. Grafito yazılarının bulunduğu bölümün önünden beni adeta kovan Müze görevlisi geldi. Bu şahıs hararetle üç ziyaretçiye grafitoları anlatırken geriden bir kare fotoğraf çekmiştim.
Vay efendim, niye fotoğraf çekermişim. Bu çektiğim fotoğrafı yayınlayamazmışım. İzin vermezmiş gibi tehditleri aldığımda grafitoların yer aldığı duvar birden beni Misak-ı Milli Okulu öğrencisi iken arkadaşlarımla saklambaç oynadığım galerilerdeki boş duvarlara kömür parçalarıyla çizdiğimiz şekiller geliverdi.
Karbon testi mi olur veya uzamanlarına mı incelettirilir, bilmem. Bu kentte gazetecilik yapan biri olarak bu grafitoların gerçek tarihi değerleri olup olmadığının anlaşılmasını isterim.
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.