Bosna Hersek’te kardeş köyümüz var

İzmir’in Kemalpaşa ilçesine bağlı Halilbeyi Köyü’nden (yeni yasaya göre mahallesinden) bir heyet, geçtiğimiz hafta Bosna Hersek’in sanayi kenti Zenica’nın Gradisce Köyü’nü ziyaret etti. Ziyaretin amacı Bosna Hersek ile Türkiye’den birbirine 1851 kilometre uzaklıktaki köyleri dostluk ve kardeşlik bağıyla bağlayacak protokolü gerçekleştirmekti.

Bosna Hersek Fahri Konsolosu Ahmet Kemal Baysak’ın girişimleriyle kardeş şehir, kardeş okul anlaşmaları bulunan Bosna Hersek ve Türkiye’nin iki köyü arasında yapılan bu porotokolle bir ilk yaşama geçerken, köydeki kadınların çocukların, yaşlıların seferberliği gerçekten görülmeye değerdi.

İzmir’deki üç Boşnak köyünden biri

Halilbeyli İzmir’de bildiğimiz üç Boşnak köyünden bir tanesi. Köylüler, köylerine sekiz kilometre uzaklıktaki Turgutlu Bosna Hersek Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği üyesi. Atalarının yaklaşık iki yüz yıl önce Bosna Hersek’ten Halilbeyli Köyü’ne geldiğini anlatan köyün önderlerinden Mustafa Celep, bu kardeşlik bağının yapılan akitten çok önce kurulduğunun altını çiziyor. Ata topraklarıyla bağlarının hiç kopmadığını anlatan Celep, köylerinde hala Boşnak adetlerinin uygulandığını, kurulan bu diyalogla gençlerin köklerine olan bağlılığının daha da artacağını söylüyor.

İzmir’e 45 kilometre uzaklıktaki Halilbeyli Köyü, tarım ve hayvancılıkla geçimini sağlayan bir köy. Tertemiz bir havası, yemyeşil bir doğası var. Köyde muhtarlıkça kurulan mezbahanın İzmir’in et ihtiyacının yüzde 25’ini sağladığını belirten Mustafa Celep, üzüm ve meyve üretiminde de iddialı olduklarını anlatıyor. Geçmişte tütün ekiciliğiyle yaşamını sürdüren köyde, modern tarımın olanakları kullanılırken büyükbaş besi danası sayısının 5 bin dolayında olduğu belirtiliyor.

Bosna Hersek’in sanayi şehri Zenica’ya bağlı Gradisce Köyü’nde yaşayanların ise en önemli geçim kaynağı köyün hemen yakınındaki demir çelik fabrikası. Üç bin kişinin yaşadığı köyün girişi, bizim Aliağa ilçesinin girişini andırıyor. Bir zamanlar 25 bin kişinin çalıştığını öğrendiğimiz dev fabrikaların bacasından ağır ağır çıkan duman genzimizi yakıyor, canımızı sıkıyor. Fabrika hem Gradisce hem de çevredeki köyler için iş gücünün değerlendirilmesi açısından büyük önem taşıyor. Köy onca yoksunluğa ve yoksulluğa karşın bir müzesi, sosyal tesis ve kültür merkezi ve bir Boşnak Evi’nin bulunduğu bir köy.

Bosna Hersek Fahri Konsolosu Ahmet Kemal Baysak ve köy heyeti ile birlikte protokol töreni öncesi ziyaret ettiğimiz Zenica Belediye Başkanı Hüseyin Smajlovic, köyler arasında gerçekleştirilen bu ilk adımın gelenekleri, görenekleri, alışkanlıkları birbirine benzeyen iki halk için çok önemli olduğuna dikkat çekiyor. Üç dönemdir belediye başkanlığını yapan Smajlovic, kardeş köy projesinin Zenica’nın bir köyünden başlamasının anlamlı olduğunu belirterek şunları söylüyor:

“Türkiye’nin ilk kardeş kent protokolü de buradan başlamıştı. Zenica, Sayın Ahmet Kemal Baysak’ın Belediye Başkanlığı döneminde Karşıyaka ile 1996 yılında ilk kardeşlik protokolünü imzalamıştı. Aslında İzmir’in nüfusunun tamamı Bosna Hersek kadar. Yapılabilecek çok şey var. Bu dokuz yıllık süreçte Sayın Baysak’ın çok desteğini gördük. O buradaki değişimi daha iyi görebilir. Burada altyapıda çalışmalara başladık. Ancak doğayı da korumak zorundayız. Yakın zamanda bir elektrik santrali projemiz var. Yine köye su getirmek için çalışmalarımız sürüyor.”

Şehirin sosyalist dönemde kömür madenciliğinin, demir çelik sektörünün merkezi olduğunu belirten Başkan Smajlovic, “Fabrikalarda bir dönem 25 bin kişi çalışıyordu. Hava kirliliği burada çok fazlaydı. İnsanlar arabalarıyla geçerken birkaç dakika konaklamak için bile durmazlardı. Şu an bacaya filtre takılması gerekiyor, teknoloji eski. Ancak bunlar çok pahalı projeler. Bugün çalışan fırın sayısı ve kapasitesi azaldığı için kirlilik de göreceli olarak azaldı” diyor. En büyük beklentisinin endüstriyel bölgelerle ilgilenen iş adamlarının kente olan ilgisini çekmek olduğunun altını çiziyor Smajlovic, “İş üretecek, başarılı projelere imza atacak Türk girişimcilerini, iş adamlarını bekliyoruz. Pili bitmiş değil, lokomotif olacak, istihdam ayaratacak projeler için her zaman destek vermeye hazırız” diye ekliyor.

Zenica Belediye Başkanı’nı ziyaret sonrası heyetle birlikte Gradisce Köyü’ne gidiyoruz. Sanki İzmir’de bir köydeyiz. Köyün giriş yolundaki sanayi atıklarının bulunduğu alanları geçtikten sonra yemyeşil bir doğa selamlıyor sizi. Bosna Hersek’in her yerinde gördüğümüz elma ve mürdüm erik ağaçları üzerlerindeki meyvaların ağırlığıyla yerlere eğilmiş. Kardeş köy protokolü için köy camisinin yanındaki Boşnak Evi hazırlanmış. Köydeki müslümanları temsilen köyün imamı, Hırvatları temsilen köyün papazı da törende yerlerini alıyor. Zenica’daki Türk Birliği’nden askerler de töreni izlemek için geliyor.

Gradisce Köyü Boşnak Derneği’nin genç başkanı Arkeolog Edin Bujak, iki kardeş ülkenin iki güzel köyü arasında imzalanan protokolün büyük anlamı olduğunu dile getiriyor konuşmasında.

Tören sonrası yaptığımız sohbette Edin Bujak tarihi 3 bin 500 – 4 bin yıl öncesine kadar giden Gradisce Köyü’nde ilk müzenin 1964’te açıldığını söylüyor. Ailesinin köyün tarihine duyduğu merakla kendisi de arkeolog olan Bujak, köyün sahip olduğu eserlerle Zenica’da 1965 yılında açılan müzeye de katkılı olduğunu belirtiyor. Gradisce Köyü Kültür Derneği’nin etkinlik salonunun üst katında bulunan küçük müzede kalan objeleri gösteriyor bizlere.

Halilbeyli Köyü ile Gradisce Köyü kardeşlik protokolünün imzalanmasının ardından köydeki tören salonuna gidiyoruz. Genç kızlar, delikanlılar geleneksel giysilerle halk oyunlarından örnekler sergiliyorlar.

Kadınlar her coğrafyada cefakar

Etkinlik sırasında oradan oraya koşuşturan köyün kadınlarıyla sohbet ediyoruz bir ara. 49 yaşındaki Envera Talic, 37 yaşındaki Hajra Talic ve yaşıtı Ifeta Doglod etkinliğin tüm düzenlemelerini üstlenmişler. Boşnak böreklerinin ana mönüyü oluşturduğu enfes sofraları kurup, hem Türkiye’den hem de köyden konukları ağırlamak için ellerinden geleni yapmışlar.

Sohbetimizde Bosna Hersek Fahri Konsolosu Baysak’ın yardımcısı Amel Sijecic hem duygulara hem sözlere tercüman oluyor. Kadınlar, öncelikle bu ikili sözleşmeden duydukları mutluluğu, Türkiye’ye olan hayranlıklarını dile getiriyorlar. Köydeki yaşamı soruyorum. Envera Talic sözü alıyor, yaşamlarını anlatıyor:

“Savaştan önce erkekler de kadınlar da genelde fabrikada çalışıyordu. Ben de öyle. Benim fabrikam Sibirya’nın soğuk havasına dayanan rayları üreten tek fabrikaydı. Savaştan önce 20-25 bin kişinin çalıştığı fabrikalarda şimdi 3 bin kişi çalışıyor. Fabrikadaki beş haddehaneden biri çalışıyor. İşsizlik çok fazla. O nedenle çocuklarımızı mutlaka okutmak istiyoruz. Üniversiteye yolluyoruz. Üniversite mezunları da işsiz ama en azından onların iş bulma şansı daha fazla. Savaştan sonra biz kadınlar daha çok tarlalarda çalışmaya başladık. Çünkü erkekleri fabrikada daha çok tercih ediyorlar. Kadınlar da tarlada ekip biçiyor, biz tarlayı sürüp ineklerimize bakıyoruz.”

Fabrikanın yarattığı çevre kirliliğinin etkilerini soruyorum. Üzülerek, “Çok fazla” diyorlar. Kanser vakalarının köyde çok yaygın olduğunu belirtiyor, “Bu olumsuz etkiyi bahçelerimizde, tarlalardaki ürünlerde de görüyoruz. Savaştan önce demir filizinin eritildiği, işlendiği fabrikalarda şimdi ne eritildiği belli değil. Hurda atıklar eritiliyor, özellikle de gece.Koku berbat. O yüzden çıkan duman şimdi çok daha zehirli ve tehlikeli” diye ekliyorlar.

Balkan coğrafyasında yaşanan onca acıyı düşününce kadın olmanın daha da zor olduğunu söylüyorum. Sözü Hajra Talic alıyor: “Hepimizin sağlığı bozuldu. Yaşlılarımız daha şanslı, çünkü onlar bu kirlilikten bizler kadar, çocuklarımız kadar etkilenmediler. Kadınların tüm yaşamı savaşla değişti. Koşullarımız güçleşti, ekonomik sıkıntılar çok fazla. Ama yine de annelerimizden öğrendiklerimizi, geleneklerimizi korumaya çalışıyoruz. Yeni çağa uyarlıyoruz yaşamımızı. Arkadaşlarımız eğitimlerini sükdürüyor, mutlaka üniversiteyi bitirmeye çalışıyoruz.”

Türkiye ile daha önce ilişkilerinin nasıl olduğunu sorduğumda, “Türkiye’yi alışveriş merkezi gibi görüyorduk. Şimdi ise gençlerimizin hayali Türkiye’de okumak, orada iş bulabilmek. Hatta okulların değişim programlarında Türkiye şimdi daha revaçta. Gençlerimiz arasında Türkoloji Bölümü’nde okuyanlar var. Türkçe öğrenmek isteyenler çoğalıyor. Bizim arkadaşlarımız Türkiye’ye, Halilbeyli Köyü’ne gittiklerinde çok güzel karşılandılar, gençlerimiz, büyüklerimiz çok etkilendi gördükleri misafirperverlikten” karşılığını veriyorlar.

Biz sohbet ederken aramıza katılan Halilbeyli Köyü heyetinden Güler Sönmez de, “Kurulan bu kardeşlik ilişkisi en çok gençler için iyi. Buradaki gençler ülkemize gelip eğitim alabilecekler. Bizim gençlerimiz kültürler arası diyaloğu kuracak. Belki köye katkılı olacaklar. Gidiş gelişler başlayacak” diyerek görüşlerini paylaşıyor.

Gradisce Köyü yöneticisi Salih Kovac ile Halilbeyli Köyü Muhtarı Sabit Şahin’in imza koyduğu, Bosna Hersek Fahri Konsolosu Ahmet Kemal Baysak’ın tanıklık ettiği kardeşlik protokolü, Türkiye ile Bosna Hersek arasında yüzyıllardır süren kardeşlik bağlarını farklı bir noktaya taşıyor. Kardeşlik için karındaşlığın değil, yürekten gelen sevginin her şeye kadir olduğunu bir kez daha gösteriyor.

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın