Atina’dan dönen gelin

Geçen gün Eskişehir’den bir telefon geldi. Beden eğitimi öğretmeni, ama hobisi müzik olan Cumali Hoca’ydı arayan. Yıllardır melodisini aradığım kayıp Simav türküsünün notalarını hazır hale getirdiğini söylüyordu. “Bir Konya-Ereğlili olarak anneannemden dinlediğim Simav türküsünü kayıt altına almayı düşünüyorum. Simav ilçesinin web sayfalarına altı yıl önce yazdığın Nazik Hanım’ın türküsünün sözleri arasında saklı, Simav ve Atina’da geçen dramları hakkında iki satır bilgi gönderir misin?” diye soruyordu. Türkünün öyküsü hakkındaki derleme yazıyı Eskişehir ‘e faksladım.

Anadolu’da Kurtuluş Savaşı başladığında bir İç Ege kasabası olan Kütahya’nın Simav ilçesi de Yunanlılar tarafından üç kez işgal edilmiş. İlk ikisi Simav Dağları’nı mesken tutan Kuvayı Milliye müfrezelerince üçüncü ve son defa da Türk ordusunun Dumlupınar’da dağılmış düşmanı takiple görevli Türk öncü müfrezelerince kurtarılmış.

Simav’ı düşman 25 Eylül 1921 günü 1200 askerle işgal etmiş. İşin en acıklı yanı, iki yerli hainin düşmana rehberliği Simavlılar’a çok pahalıya mal olmuş. İşgalden önce mahalli seçimleri kaybeden Hürriyet ve İtilaf Partisi ilçe başkanı Hafız Kamil ve yardımcısı “kara imam” lakaplı Hacı Arif, Yunan askerlerinin başında ve at sırtında, halkı küçümser edayla ve bıyık altından gülerek Simav’a girmiş.

Hafız Kamil ve Hacı Arif, Yunanlılara kılavuzluk ederek tarihi kindarlıklarını göstermiş. “Şu evde güzel at var, şu evde sağlam mavzer tüfeği var, şu evde güzel kız var” ihbarlarıyla Simavlılar’ın kapılarının zorla kırılmasının, gasp ve işkencelerin başlamasının yolunu açmış. Daha sonra bu hainler Yunanlılar tarafından ödüllendirilmiş; Hafız Kamil Simav Kaymakamı, Hisarardı Camisi imamı Hacı Arif de Simav Belediye Başkanı yapılmış.

Yunan’a yaptığı hizmetler karşılığı Belediye Başkanı yapılan Hisarardı Camisi imamı Hacı Arif, Hisarardı Mahallesinin güzel kızı Nazik’i Yunan Subayı Pipsos’a önermiş. Simavlı güzel Nazik Türk kadınının en güzel siması, endamı, iffetiyle Yunanlı ile zorla evlendirilmiş.

Nazik’in babası Recep Ağa bir ayağı sakat halde Hicaz cephesinden yurduna dönmüş bir gazi askermiş. Aile işgal Simav’ında yaşama savaşı verirken mahallelerinin cami imamı Hacı Arif’in zorlaması ve tehditleriyle kızlarının Yunan subayı ile izdivacına karşı koyamamış. Kara İmam, Yunanlıdan aldığı paralardan bir miktarını kızın ailesinin ellerine sıkıştırılmış.

Yunanlılar Afyon Kocatepe’de, Kütahya Dumlupınar’da Mustafa Kemal Paşa komutasındaki Türk ordularına yenilip İzmir’e doğru kaçarlarken zorla evlendirilen Simavlı Nazik de kocası Yunan subayı ile Atina’ya götürülür… Bu arada, şu olayı da atlamayalım:

Yunanlıların Simav’daki son ayları yaşanmaktadır. İki hain, padişah izniyle 1856 yılında yaptırılan ortodoks kilisesinde 28 Nisan 1922 akşamı yapılan bir ayinle din değiştirip hrıstiyanlığa geçer. 5 Eylül 1922 günü Türk ordusunca kurtarılan Simav’da bu iki hainden Yunanlıların kaymakam yaptığı Hafız Kamil, Simav halkı tarafından linç edilerek öldürülürken yine Yunanlılar’ın belediye başkanı yaptığı Kara İmam lakaplı Hacı Arif bir yolunu bulup kaçmayı başarır ve Yunanistan’a gider.

“Kara İmam” Hacı Arif’in tehdiyle Yunan subayı ile zorla evlendirilen Simavlı Nazik’in Atina’da üç erkek çocuğu olur. Çocuklar kilisede vaftiz edilip Hrıstiyan isimleri verilir. Nazik Hanım, yıllar geçmesine rağmen Yunan subayı ile zorla evlendirilişini hazmedememiştir. Nazik ara sıra Atina’nın Pire Limanı’na inip gelen giden yük gemilerini gözler. İşte böyle bir gezisinde “İzmirli Ali Kaptan” adlı kuru yük gemisi kaptanıyla tanışır. Kalkış gününü öğrenir. Geminin Atina Pire Limanından ayrılacağı gün üç çocuğu ile limana gelip İzmir’e hareket eden gemiye biner. Yani Atina’dan kaçmaktadır.

İzmir’e doğru yol alan yük gemisi Ege Denizi açıklarında derin sularına geldiğinde Yunanlı kocasından olma üç çocuğunu denize atar. Çocuklarının çırpınarak boğulmalarını kalbine taş basarak seyreder. İzmir’de karaya çıkan Atina’nın gelini Simavlı Nazik bir yolunu bulur doğum yeri Simav’a döner. Ve Nazik için şu türkü yakılır:

Atina’nın urganı, telli midir yorganı
Mükelleften kurtulan, çiftede kessin kurbanı
Atina’da buldum bir kadın, kolları altın bilezik
Nazik, Nazik hanım, senin gençliğine yazık
Atina’dan çay, yüreğimden kan geçer
Nazik hanıma sorarsan denizden denizden geçer.

Atina’nın hamamı, yoktur gavurun imanı,
Hiç kimseden korkum yok, öldürüversinler imamı
Atina’nın limanı, Gemi kıyıya dayandı
Sür Ali bey kayığı, Yunanlılar uyandı
Atina’nın hamamı, çabuk çıkar urbanı (giysini)
Üç çocuğu sorarsan, Nazik Hanımın kurbanı
Alma (Elma) attım denize, geliyor yüze yüze
Atma anam denize, billahi döneriz dininize…

Bu öyküyü 1970’li yıllarda İzmir Basmane Namazgah Mahallesi’nde, Simavlı doğumlu komşumuz Mükerrem Teyze’den defalarca dinlemiştim. Aynı öyküyü 1990’lı yıllarda Simav’ın Yemişli Köyü’nün eski muhtarlarından Mustafa Yılmaz ağabeyle Simav panayır yeri görüşmemizde dinlemiş küçük öykü halinde kaydetmiştim. Ancak bu dramın öyküsü ve türküsünü sözleri elimde olmasına rağmen melodisini, hatırlayana rastlayamadım. İşte bu türkünün artık notası da bulundu. Yakın zamanda inşallah radyo ve televizyonlarda yorumlarlar.

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın