“Haşmet Babaoğlu’nun başlattığı bu yazışmalar, bam telime dokundu. 35 yıldır İzmir de yaşayan bir seramik ve cam sanatçısı olan ben, bu şehirde yaşadığım bunca yıldan sonra, Haşmet Bey’e çok hak veriyorum.
Aslında İstanbulluyum. İstanbulda yaşarken, başarılı, ünlü bir sanatçıydım. Burjuva, medya, diplomat entelektüel kesim bana kollarını açmıştı. O nedenle de Paris’te sergiler açmak üzere Fransa’ya gönderilmiştim, orada da çok büyük ilgi gördüm. Daha sonra ailemin Ankara’ya yerleşmesi nedeniyle Onların yanına döndüm.
Ankara da burjuva, bürokrat, diplomat ve entellektüel kesimi beni çok iyi karşıladı. Bir sanatçı olarak, emeklerimin karşılığını aldım… Bu kente verdiğim emeği hiç bir yere vermedim, ama geri dönüşü sıfır.
Eğer 1800 yılların İzmirlisinden söz ediliyorsa haklıdırlar. İzmir bana göre en çok değer göçü veren kenttir. Neden benim de göç etmediğimi sorarsanız, yurt dışına da yatırım yaptığımı, oradan karşılığını aldığımı söyleyebilirim…
Urla Sanat Sokağı adı altında başlayan etkinliklere ben de destek olmaya çalışıyorum. Bir ay önce bir proje başlattık. Urla’da yaşayanlarla başlayarak, saygın sanatçılara “Onur Sanatçıları” sergisi açmak…
… … gibi sanatçıların sergilerini açtık. Eğer, ilgi görürsek, devam edeceğiz. Maalesef, çok yakınımızda olmalarına karşın, hedef kitle dediğimiz kesime henüz ulaşamadık …Toplumun bizim gibi Donkişot’lara da ihtiyacı var.”
Birçok yetenekli sanatçı kendini ifade etmeye olanak bulamazken adına kentin en güzel salonlarında sergiler açılan, 50. Sanat yılı Ahmet Adnan Kültür Merkezi’nde kutlanan, afişleri İzmir sokaklarına asılmakla kalmayıp adına katalog basılan sanatçıyı son olarak Konak Belediyesi “ustaya saygı” gününde ağırlayıp onurlandırmıştı…
Burjuva, medya, diplomat entellektüel kesimden ilgi görmediğinden yakınan seramik sanatçımıza nezaketen, “Halktan kopuk sanatın kıymeti harbiyesi olmaz” demesem de, Basmanede yapılacak ve birçok sanatçının destek vereceği önemli etkinliğe seramikleriyle katılması çağrısında bulundum…
Sanatçı, Urlada saygın sanatçılara onur sergisi açmak varken her köşesinden tarih fışkıran her türden sanata ve sanatçıya malzeme verecek bilmediği Basmane sokaklarında sergi açar mı? İzmirde hak ettiği halde anlaşılamamış, alkışlanmamış, belediye başkanlarının arkasında dolaşıp iş kotarmamış tüccar ruhlu olmayan, dik durmuş onurlu sanatçılar tanıyorum, köşelerinde sessice İzmiri karalamadan üretmeye devam ediyorlar…
Kent Yaşam yazarı sevgili Haluk Işıkın yaptığı tespitlere katılıyorum. Çok kültürlü İstanbulda iş yapamayan birçok uyduruk guruplar ve başkanlardan torpilli sanatçılar için İzmir belediyeleri bir cennet…
***
Şimdi yazarlar “Müslüman olmayan Arap’a Türk derler”, “Türkçe konuşan kanı karışıklar” gibi ırkçı ve incitici yazılarla gündeme geliyorlar… Koca şehirde bu yazıya yanıt sadece Hasan Tahsinden geldi… Kalemine sağlık Hasan Tahsin…
***
Arkamda sponsorum, burjuva, medya, diplomat, entelektüel kesim yok, yaz sıcaklarına aldırmadan, İzmir kültür envanterinde yer almayan değerlerimizi belgelemek için sokak sokak dolaşıyorum… Bilgi üretmek kolay değil. Bu satırları kes yapıştır yöntemiyle değil, görerek yaşayarak yazıyorum…
Yolum bu sefer Pazaryeri Mahallesi’nde Pazaryeri Camisi’ne düştü (Hanbey Camisi). Duvarlarından ve kubbesinde çok ciddi çatlaklar var, kubbesi su geçiren caminin sorunları yıllardır ihmal edildi, üstelik bu günlerde tarihi caminin yanında bir de kaçak yapı yapılıyor…
Belediyeler asıl işlerini unutup milletin parasıyla iftar sofraları aça dursun, inşaat caminin pencerelerini kapatarak ilerliyor… Tarihi camiyi yaptıran Hanbeyin yüzyıllardır uyuduğu mezarını görünce irkildim… Hanbeyin haziresi perişan vaziyetteydi… Kültür varlıklarımız yerlerde sürünüyor, kimse farkında değil…
![]() |
|
![]() |
|
![]() |
Yaptığım Donkişotluk falan değil… Ne demiş büyükler:
“Yurt imarı için konan her taş bir kaledir.”
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.