Açık olalım, bir olalım, birlikte olalım!

Pazar günü Yeni Asır’da bir haber gördüm. “Kemeraltı, için olağanüstü proje” başlığı ile yayınlanmış. Başarılı kardeşim Murat Şahin’in haberi. Haberi üç beş kez okudum, sosyal paylaşım ettim, tartışmalara girdim, çıktım…

Sonra kendi kendime “yazayım ben de bir Kemeraltı” deyiverdim de huzurunuza geldim…

Bu projeyi aylardır biliyorum aslında…

Hatta salt bu işle ilgili Uğur Yüce ve Kemal Çolakoğlu ile yüz yüze görüşecektik, olamadı. Açık söyleyeyim projenin içinde Sıtkı Şükürer ile Ali Nail Kubalı’nın oluşu, projeye benim açımdan “kuşku” katıyor zaten.

Ama gerekiyordu…

Kemeraltı için “birilerinin” kollarını sıvaması ve somut girişimlerde bulunması uzun zamandır gerekiyordu.

Önümüzdeki günlerde basında zaten çıkar ayrıntılar. Çıkmasına çıkar da ben de düşüncelerimi yazayım diyorum.

O projeye dahil olanlar içinde yakından tanıdığım, çok sevdiğim, düşüncelerini önemsediğim ve asla “sinsi” olmayan “olduğu gibi görünen” insanlar var ve ben o insanları kırmak istemiyorum. Ve ne yazık ki proje ortaklarının çoğunun benden hoşlanmadığını hatta zaman zaman da önemsiz varlığımdan kurtulmak için “tezgâh çevirenlere” tebessüm ettiklerini biliyorum. Oysa İzmir için kaygılarım sadece “barika-i hakikatin müsademe-i efkârdan doğduğu” gerçeğine karşı “birlikteliklerin” oluşundandır.

Önce bazı noktaları tespit edelim. Kemeraltı sadece düzenlenip çok para kazanılacak sıradan bir yer değildir. İzmir iş dünyasının değerli insanlarının çoğunun rahmetli büyükleri Kemeraltı’nda yetişmiş ve Kemeraltı ruhuyla yaşamıştır. Zaman içinde “madde” ve “maddeciliğin” bencillik ve kibirle kol kola gelip yürümesi, Kemeraltı’nın da o müthiş anlamını gölgeledi. Düşünsenize sadece cami, kilise ve havra kardeşliklerinin bu kadar “bir” ve “birlikte” olduğu kaç kent var dünyada? Bu birliktelik Türk’ün eşsiz hoşgörüsü ve insanlık değerlerine sadakatindendir. Manada Türk, Kemeraltı’nda da, ticarette de zaman zaman kendi aleyhine de olsa o muhteşem anlayışından vazgeçmemiştir.

Bunu kabul etmek ve kökene ihanet anlamına gelebilecek yorumlardan sakınmak gerek.

Kemeraltı neydi ve nasıl “bu hale” geldi, bu hale gelirken “devletin gözünün önünde” olmasına rağmen neden önce devlet seyretti?

Bu soruların cevapları var aslında.

Peki son on yıldır her gün kanunsuzluğun, şiddetin ve korkunun pençesine teslim edilen Kemeraltı neden bugüne kadar parmağını kıpırdatmayan sermaye sahipleri tarafından “bugün” fark edildi?

Bu sorunun da yanıtı var.

Soruların yanıtını bence muhatapları vermeli. Benimkisi sadece düşünce üretmektir.

Üretelim o zaman.

Son on yıl içinde Kemeraltı’nın bugünkü dehşetine ulaşmasının ilk adımı Konak Meydan Projesi’dir. Bu anlamsız projeyle Konak ve Kemeraltı ne yazık ki genel sosyal yaşamlarımızdan çıktı. Kemeraltı girişinin “kapatılması” esnafa vurulan vahşi kapitalist büyük darbedir. Ancak o vakitler Esnaf teşkilatları dahil İzmir’deki tüm “egemenler” mevcut yerel yönetimin açık işbirlikçisi olduğundan, çıkan birkaç uyarı ses de duyulmadı.

İzmir’de mantar gibi üst üste açılan AVM’lerin yoğunlaşma zamanı ile Konak Meydan Projesi’nin hayata geçmesi aşağı yukarı aynı süreçtir.

Haberde belediyelerin de bu projeyi desteklediği var mesela.

Peki, belediyeler ki Büyükşehir ile Konak’ı kastediyorum, neden Kemeraltı’na karşı sorumluluklarını yerine getirmediler? Neden mesela işporta kanunsuzluğunu adeta teşvik ettiler ve işportanın bireysellikten organizeliğe geçişini yine adeta teşvik ettiler? Garip bir şekilde Kemeraltı’nda Büyükşehir ve Konak zabıta anlaşmazlığı var, kimse inkâr etmesin.

İşporta, bugün Kemeraltı’nda geliri yetersiz vatandaşların uğraşı değildir, işporta bugün organize ve yasadışı bir ticaretin sloganıdır. Öylesine güçlüdür ki İşporta, yılların esnafı tüccarı yılmış, korkmuş ve baba yadigârı iş yerini “devretmek” zorunda kalmıştır. Kemeraltı’ndaki tarihi yapıların, hanların ve vakıf dükkânlarının son 10 yıldaki durumları acaba biliniyor mu? Acaba Kemeraltı’nda bazı kent gruplarının yasadışı uygulamaları var mı?

Ya korsan otoparklar? Kimin dikkatini çekiyor acaba?

Kemeraltı’nda alışverişe gelen yurttaşlara açık tacize varan davranışlar sergileyen hanutçulara karşı kim ne önlem almıştır?

Çok yakın bir zamanda ailesiyle Kayseri’den gelen bir yurttaş fotoğraf çekmek isterken kendine saldıranlar! Kim bu saldırganlar ve Kemeraltı Polis karakolu ne iş yapar?

Ya eşinin, çocuğunun yanında darp edilenler?

Bugün Kemeraltı asayiş, güven ve huzur açısından “sıfır” konumundadır…

Devletin adeta seyrettiği Kemeraltı’nın hemen yanında İzmir Valiliği, Konak Kaymakamlığı ve İl Emniyet Müdürlüğü’nün bulunması da ibret ve dehşete girebileceğimiz talihsizliktir.

“İzmir İçin Yeni Sinerjiler Enstitüsü” diye bir oluşum var İzmir’de…

Oldukça seçkinci ve eski çağların gizemli birliktelikleri gibi çalışan entelektüel bu birliktelik şimdi Kemeraltı’nın “kurtarılması” projesi yapmış. Peki, bugüne kadar neredeydiniz diye sormazlar mı adama?

Bu konuyu devam ettireceğim.

Çünkü yukarıda da yazdığım ve saygı duyduğum insanların zarar görmesini istemiyorum. Kemeraltı ile ilgili güncel bilgisi olmayan bir takım seçkinlerin sadece “sermaye” güçleriyle inandıkları başarı, başarı olamaz. Kemeraltı’nın önce “ne” olduğunu belirlemek gerekir.

Bu projede uluslararası ve özellikle İsrail var mı?

Bugüne kadar Kemeraltı havra ve sinagogları için ses çıkarmayan Musevi cemaati neden şimdi birden hareketlendi? Bu hareketlenme acaba zaten hareketli olan Sabetaycı hareketlerden rahatsızlıktan mı kaynaklanıyor?

Projeci beyler bugüne kadar İzmir’in hangi camisi, türbesi, sebili için iki kelam ettiler de şimdi Kemeraltı tarihi için çırpınıyorlar?

Bilip de yazmadıklarım, yazdıklarımdan çok fazla.

Zaman içinde isimler de vererek yazabilirim. Mesela Kemeraltı gibi birden bire ilgi çekmeye başlayan Basmane Oteller Sokağı projesi… Bu projeyi kimler hazırladı, ne zaman hazırlandı ve İzmir’den danışmanları var mı?

Kimse kimseyi kandırmasın lütfen.

Bu projelerin amacı tarihe saygı ya da tarihi yapıları kurtarma falan değil. Olsaydı bugüne kadar işaretlerini zaten görürdük. Basmane’de Kumrulu Mescit’e kör olanlar neden oteller sokağı ile uğraşır ki?

Ya da Kemeraltı 10 yıldır kanunsuzluk çukuruna itilirken sağır olanlar nasıl bugün kültür ayağına “Kemeraltı’nı kurtaracağız” der ki?

Kötü niyet taşımadığımı belirtmek isterim. “İzmir İçin Yeni Sinerjiler Enstitüsü” sadece yıkılan balık hali ve çevresi için bugün kimler nelerin peşinde araştırmasını yapsa, beni de daha net anlayabilir.

Soru çok…

Yanıt olur mu?

Olmaz…

Çünkü İzmir’de kahrolası bir “ticaret-medya-bürokrasi-siyaset” kardeşliği var…

Ve bu “şer kardeşlik” ne sordurur ne de yanıtı buldurur!

Ben de İzmir’in çağ atlamasını istiyorum…

Ben de İzmir’in yıldız olmasını istiyorum…

Ben de İzmir’in efendilerinin İzmir’e katkısını istiyorum…

Ama ben öncelikle “açık olalım, net olalım, bir olalım, birlikte olalım” istiyorum.

Çok mu istediklerim, lütfen cevap verin!


Kısa… Kısa… Kısa…

Kanal 35 TV’da yapmaya çalıştığım “Sabah Resimleri” sezon tatiline girdi. 27 Ağustos 2012 Pazartesi sabahı yeniden ekrana döneceğiz inşallah. Ve çok daha dinamik…

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın