İzmir’in gizli cevherleri mi?

Belediyeler hantal kurumlardır, sanattan, kültürden anlamazlar, kendileri dışında herkesi kültür ve sanat insanı yapmaya kalkmalarının altında başarısızlıkları yatar… Yaptıkları, yapamadıklarının üstünü örtme ve göz boyamadır…

Konak Belediyesi, İzmir Kalkınma Ajansı’ndan aldığı hibeyle, yerli yabancı turizmcilere dağıtmak üzere 260 sayfalık “İzmir’in Gizli Kültür Cevherleri” kitabını yayımladı. Almanca, İngilizce, Fransızca ve İtalyanca içeriklikli kitaptan beklentimiz, belediyenin kendi sınırlarında bulunan gizli hazineleri ortaya çıkarmasıydı. Örneğin, MÖ 128. Yıl’a tarihlenen Kervan köprüsü, Kadifekale’de Romalılar tarafından öldürülen St. Polycarpe’ın mezarı, sokak aralarında kenarda köşede unutulmuş yatırlar, anıt ve nişaneler, bayramyerleri, küçük meydanlar, çeşme ve sarnıç, cami, mescit han ve hamamlar vs…

Gizli cevherlerimizin ortaya çıkarılması sevincimiz uzun sürmedi, çünkü karşımıza bozuk bir Türkçeyle yazılmış, yüzlerce kez tekrarı yapılmış, bilinen Agora, Kadifekale, Efes, Asansör, Saat Kulesi, Kızlarağası Hanı, Çakırağa Konağı, Dönertaş Sebili, Havra, Kilise ve benzeri yerlere ilişkin yazılar çıktı…

Kitapta “ESHOT Teyze”nin adı geçiyor. İtiraf ediyorum bu ismi daha önce duymamıştım. Duyan var mı diye sordum bilen çıkmadı… Dünya, bu kitap sayesinde ESHOT teyzemizle birlikte diğer teyzelerimizi tanımış olacak. Yolda bir turist ESHOT veya baştan çıkarıcı teyzeyi arıyorum diye sorarsa şaşırmayın… Bakın, ESHOT teyze ve diğer teyzelerinin adı kitapta nasıl geçiyor?

“Buralarda “ESHOT Teyzesi” kavramı vardır. Gençlere, yol göstermeyi kendilerine görev edinmişlerdir… Herkes mutluluğunu, keyfini ve dişil kent özelliklerini böylece yaşar.

Kadın; Akdenizli ve dişidir; Güzel sıcak, doğal güler yüzlü, hafif flörtüz baştan çıkarıcı. Tutkulu yaratıcı uyumlu rahat sürprizlerle dolu. Yani tıpkı “Sezen Aksu”gibi… Kadın; Amazon savaşçısıdır; Kendine güvenen, cesur, özgür, mücadeleci, girişimci, yaratıcı, muktedir, zeki. Yani tıpkı “Zuhal Yorgancıoğlu” gibi…

Kadın; görmüş geçirmiştir; Hoş biçimde yaşlanan, geçmişinin iyi günleriyle avunan, sofistike, kaprissiz, deneyimli, anılarla yaşar. Yani tıpkı “Hümeyra Özbaş” gibi…
Kadın; Çağdaştır; Dünyaya açık, hoşgörülü, birden çok dil konuşan, modern, çağını izleyip yaşayan. Yani tıpkı “Filiz Eczacıbaşı Sarper” gibi… (Sayfa 27)


İzmir kadınlarının hafif flörtüz, baştan çıkarıcı ifadelerle tanıtımını konusuna takılmadan okumaya yemek kültürüyle devam edelim. Kitapta, İzmir’de Sokak /ayaküstü yemek kültürü üzerine bakın neler yazılmış… Virgülüne dokunmadan alıntı yapıyorum.

“Sabahları kahvaltı niyetine gevrek, boyoz ve misina ile kesilmiş yumurta; günün her saati gevrek, kumru, boyoz ve lokma (hayır için dağıtılır, kuyruğa girdiğinizde para vermeye kalkarsanız ayıp karşılanır, bir hayır duası yeter); özellikle akşam ve geceleri midye, söğüş, kokoreç, köfte-ekmek, dürüm, tavuklu pilav, şambali, tulumba ve çeşitleri, rakı-roka-balık. İzmir’de ayçiçeğine sakın ayçiçeği demeyin kimse anlamaz, eğer İzmirliler yerken canınız çekip de almak isterseniz çiğdem diye isteyiniz… (Sayfa 13)

İzmir’in köftesi, çipurası, sebze ve meyvesi ile gevreği haklı bir üne kavuşmuştur. Yunanistan’da İzmir sucukakisi (bir çeşit sivri köfte) ve finikia tatlısı, İzmir şarkılarıyla beraber aranan lezzet ve güzelliklerdir. Kadınların güzelliğini, tatlılığını sembolize eden dilberdudağı, kadıngöbeği, baklava, kadayıf ve lokum gibi tatlılar ve ünlü kahvemiz her zaman yabancı turistlerin beğenisini kazanmıştır” (Sayfa 194)


İzmir’e gelecek turistler, sokak lezzetleri adıyla seyyarlara mı yönlendiriliyor? Öyleyse zabıta, seyyarların tezgâhlarını toplayıp, midyelerini niçin denize döküyor? Yunanistan’ın sucukakisi ve Finikia dışında İzmir mutfağına girecek başka yemek mi yoktu? “Sabahları kahvaltı niyetine” ne demek? Seyyarlar balığın yanında rakı da mı veriyorlar? Yemek tarihi üzerine insan Nedim Atilla’ya danışmaz mı?

Kitapta; müzik tarihi unutulmamış;

“Ege’nin incisi İzmir’in, Zeybek, Efe, Harmandalı sözcüklerinin gösterdiği gibi, köklü bir folklorik müzik ve dans geleneği vardır. Efe, Kızan, Zeybek resmi otoriteye başkaldıran, Ege dağlarında kümelenmiş, adam kaçıran, zenginden aldığını fakire dağıtan, Robin Hood türü bir oluşumdu. Kendilerine has savaş giysileri ve oynadıkları Harmandalı veya Ağır Zeybek oyunu, işte bu başkaldırının, boyun eğmezliğin, erkekliğin ve savaşçı ruhun bir yansımasıydı. Zeybek oyunu Ege’de folklorik yapısını büyük bir değişiklik olmadan günümüze kadar korumuştur. Ancak İzmir’li rebetler tarafından mübadele sonrası (1923) Yunanistan’a zeibekiko adıyla taşınan bu müzik ve dans türü, orada çok popüler olmuştur.

İzmir’de en çok sevilen müzik türü çiftetellidir. Hem geleneksel müzik hem de pop müziğinde çiftetelli öğeleri çok sevilir. İç göçün yoğunlaşmasından sonra arabesk tarz müzik ve değişik yörelerin halk türküleri çok dinlenir olmuştur. Modern türk pop müziğine ise özellikle gençler rağbet etmektedir” (Sayfa 13)


İzmir’in müzik tarihi yazılırken, erkeklik, savaşçılık ruhu, adam kaçırma, zenginden alıp fakire verme, kendine has savaş giysileri ve Robin Hood örneklemelerine gerek var mıydı? Vay gariban efem vay, demek hepiniz dağa adam kaldırıyor arkasından müziğini yapıyordunuz…

İzmir yangınının 9 Eylül 1922 yılında başlatılması (Doğrusu 13 Eylül 1922)
Hayvanat bahçesinin halen Kültürpark olduğu sanılması (Bu katalogu eline alanlar fil İzmir’i Sasalı’da değil Kültürpark’ta arayacaklar.)
Büyük İskender’in henüz doğmadığı yılları, İskender dönemi olarak tarihlemek.
Agios Vukolos gibi adların tarih hatalarıyla birlikte yazılması.
Canonica eseri, Gazi Heykelinin olmayan mermer kaidelerden bahsedilmesi.
Yedi Uyurlar Mağarası’nın Efes’te olduğu bilgisinin Kuran’da yazılı olduğu…
Kitapta kaynak gösterilen hocaların isimlerinin H. Erkanal, G. Bakır, Ö. Özyiğit. A. Ersoy olarak verilmesi,<-i> ilk dikkatimi çeken konular oldu…

Kitapta adı geçen mekanların çoğu görüntü virane durumda ve ziyarete kapalı. Turist gelse içeri girip ziyaret edemez. Örnek Emirsultan, Bet Hillel, Portekiz, Etz Hayim, Hevra Sinagogları kortejolar ve olmayan Sarıkışla ve saire… İzmir’in en eski mescidi kitapta neden yer almamış? İyi ki almamış, çünkü o da virane durumda…

Bu kitap kaça mal oldu bilmiyorum, göründüğü kadarıyla küçük paralara çıkmadı… Türkçesi böyleyse yazılmışsa, yabancı dillere çevirisi kim bilir nasıl yapıldı… Kitap çok aceleye getirilmiş, sanırım benden başka okuyan olmamış…

Kitabı okumak isteyenler için web sitesinin adresini verelim: http://www.izmirkulturturizmi.com

Not: Değerli kardeşim gazeteci Hasan Tahsin’e “geçmiş olsun” diyor, sağlıklı günler diliyorum.

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın