Travel Turkey Fuarı’nın ardından

İZFAŞ, Hannover Messe International İstanbul ve TÜRSAB işbirliğiyle düzenlenen, “turizm profesyonellerinin buluşma noktası”, yılın son turizm fuarı Travel Turkey 8-11 Aralık 2011 tarihlerinde İzmir’de gerçekleştirildi.

Fuar sonrası geçilen basın bülteninde 638 firmanın katıldığı fuarı 33 ülke, 51 ilden 20 bin 568 turizm profesyoneli ve son tüketicinin gezdiği açıklandı.

Bir önceki yazımda değinmiştim, organizasyonu yapan kuruluş İZFAŞ bu yıl Travel Turkey için KOSGEB desteği talep etmeyince birçok firma yüzde 50 devlet desteğinden yararlanamadı, fuarda da küçük ama renkli sunumlar yapan işletmelerin eksikliği gözlerden kaçmadı.

Hollanda partner ülke olmasına karşın sade standıyla pek sesi duyulmazken, illerin standlarından yükselen davullu zurnalı müzik sesleri ise Gürültü Yönetmeliği’ni hiçe sayar haldeydi.

Kültür ve Turizm Bakanı’nın açılış günü İzmir’deki yoğun programı nedeniyle kendi bakanlığının standına fuarın kapanmasına yakın bir saatte gelişi şaşkınlıkla karşılanırken, fuar genelinde il standlarındaki üst düzey yöneticilerin bakanın bulunduğu ilk günden sonra ortalarda görünmemesi de eleştiri konusu oldu.

Global Kriz, ilk günün konusu

Ülkemizin büyüme rekorları kırdığı, 30 milyon turistle sevindiği şu günlerde Amerika ve Avrupa’nın gündeminden düşmeyen ekonomik krizin Türk turizmine yansımalarının ele alındığı “global kriz paneli”, fuar süresince gerçekleştirilen en önemli etkinlikti.

Ege Turistik İşletmeler ve Konaklamalar Birliği (ETİK) ile Kültür ve Turizm Bakanlığı işbirliğiyle düzenlenen panelde krizin Türk turizmine ve Ege Bölge turizmine yansımaları ele alındı.

Moderatörlüğünü TUI Türkiye Temsilcisi Hüseyin Baraner’in yaptığı panele Kültür ve Turizm Bakanlığı Tanıtma Genel Müdürü Cumhur Güven Taşbaşı, TÜROFED Başkanı Ahmet Barut, TUROB Başkanı Timur Bayındır, Sun Express Genel Müdür Yardımcısı Hacı Say, TÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy, Dünya Gazetesi Başyazarı Osman Arolat, TUI Kontrat Müdürü Christian Gertzen konuşmacı olarak katıldı.

Sektörün önde gelen isimlerinin konuk olduğu panelde Türkiye’nin 30 milyonu aşan ziyaretçi sayısı nedeniyle şımarmaması ve yakaladığı rüzgarı koruması için çalışmaktan vazgeçmemesi sıkça dile getirilen bir saptamaydı.

Dünya Gazetesi Başyazarı Osman Arolat, elektronik medyanın böyle bir dönemde daha çok kullanılmasını işaret ederken, TUROB Başkanı Timur Bayındır İstanbul’u nasıl bu kadar tanınır hale getirdiklerini örneklerle anlattı. “Yola yalnız çıkmayın, tanıtım için ayrı ayrı çalışmak yerine yerel yönetim, kamu ve özel sektör el ele verin” diyerek deneyimlerini paylaştı.

Türkiye’nin turizm konusunda sahip olması gereken herşeye sahip olan çok enteresan bir ülke olduğunu söyleyen TUI’den Gertzen ise ellerindeki fark yaratan bu ürüne her türlü yatırımı yapmaya hazır olduklarını söyledi.

Toplantı boyunca 2012 yılında büyümek yerine mevcut durumunu korumak, nokta hedeflerde daha fazla tanıtım yapmak, alım gücü yüksek müşteriye ulaşmak, direk uçuş sayısını arttırmak ise dile getirilen öneriler arasında yer aldı.

Toplantı sonunda konuşan Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay ise, 2012 için moral bozmaya gerek olmadığını, yeni ülkelerde yeni turizm tanıtma ofisleri açacaklarını ve turizmcilere her türlü desteği verecekleri sözünü bir kere daha tekrarladı.

Fuar izlenimlerimize gelince…

Türkiye, Rusya’nın kapı komşusu

RIA Novosti Haber Ajansı’nın “turizm” masasında çalışan gazeteci Aliona Palazhchenko, Moskova’dan THY’nın davetlisi olarak gelmişti bu yıl Travel Turkey Fuarı’na. Haber ajansından önce Rusya Turizm Ajansı’nda yedi yıl boyunca çalışmış Aliona. Türkiye’de neredeyse görmediği yer kalmamış. Türkçe’yi çok iyi konuşan ve İzmir’e dördüncü kez gelen Aliona ile Kültür ve Turizm Bakanlığı Tanıtma Genel Müdürü Cumhur Güven Taşbaşı ile ropörtaj yapmak için beklerken sohbet ettik kısa bir süre.

“Rusya’da İzmir tanınıyor mu?” diye soruyorum. “Biz Türkiye deyince Antalya’yı anımsıyoruz öncelikle. İzmir güzel bir şehir ama plajı yok şehir içinde. İzmir çok yavaş tanınıyor” diyor ve ekliyor:

“Antalya çok cazip geliyor bize. Türkiye’den Antalya dışında Pamukkale ve Kapadokya tanınıyor daha çok. İzmir’e ya kültür ya da gezmek için gelir gelenler. Bir de İzmir’e yoğun dönemde iki uçuş var. Charter uçuşu. Onu yakalayamazsanız İstanbul aktarmalı gelmek gerekiyor. Onu da kimse göze almaz…”

Türkiye’nin önümüzdeki yıl Rusya’dan 10 milyon turist beklediğini söylüyorum. “Öyle miymiş?” diyor şaşırarak, sonra “Belki olabilir, siz çok çalışıyorsunuz ve ülkenizi güzel pazarlıyorsunuz” diyor. Ruslar için Türkiye’nin sayfiye yeri olarak bilindiğini belirtiyor ve şunları söylüyor:

“Bizim için yurt dışı Fransa, İngiltere, Almanya…Türkiye’yi yurt dışı gibi saymıyoruz.Türkiye bizim için yazlık bir bölge, sizin söyleminizle kapı komşusu gibi, sayfiye yeri. Fiyatlar ucuz burada, bizim için cazip. Bizim ülkemizde gidebileceğimiz yerler çok kısıtlı. Örneğin Karadeniz’de Krasnodar denilen bir bölge var, çok güzel ama çok pahalı. Oraya gideceğimize Türkiye’ye gideriz diyoruz. Bizim için önemli olan kum, güneş ve deniz burada var çünkü.”

Kırsal kalkınma için kırsal turizm önerisi

Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın standında gazeteci Aliona’dan ile sohbet ederken keçe sanatçısı Ayfer Güleç bir arkadaşıyla yanımıza geliyor. Kırsal Turizm Derneği’nin Başkanı Nedim Zurnacı ile tanıştırıyor bizi.

Kırsal Turizm Derneği, merkezi Manisa’da bulunan bir dernek. Amaçlarını, “Ekonomisi zayıf bölgelerde hem tarım hem turizm yoluyla kalkınmayı sağlamak, yok olan el sanatlarını ve sanatçıları yaşatmak” olarak özetliyor Nedim Zurnacı.

Kırsal kalkınmayı gerçekleştirirken kırsal turizm üçgenini dikkate aldıklarını söylüyor ve örnek olarak Yunt Dağı’ndaki çalışmalarını anlatıyor:

“Yunt Dağı bölgesi ekonomik olarak çok sıkıntılı bir yer. Burada Köseler Köyü, Örselli ve Koru Köyü bizim turizm üçgeninde değerlendirdiğimiz bir alan. Köseler Köyü, Aigai Antik Kenti’nin bulunduğu yer. Bugünün ilk alışveriş merkezi günümüzden 2 bin 500 yıl önce burada kurulmuş. Örselli Köyü’nde ise kadınlar kök boyalarla yapılmış halı kilim dokuyorlar ve kooperatifleri aracılığıyla satıyorlar. Koru Köy’de ise Apollon Tapınağı bulunuyor. Ayrıca buralarda arıcılık, fıstık yetiştiriciliği var. Bu bölgeye gelen turistler için bu üç köy, birbiriyle ilintili, gezilecek çok güzel yerler. Gelen turist, yemeğini yesin, alışverişini yapsın ve memnun kalarak yeniden gelsin, dostlarına buraları anlatsın istiyoruz. Çabamız bu yönde. Bizim bu saydığım yerler gibi çok hoş destinasyonlarımız var ama yeterince tanıtamıyoruz. Buralarda turizmle, ekolojik tarımla farkındalık yaratmak, çekici hale getirmek istiyoruz.”

Keçe sanatının yüzünü güldüren sanatçı

Keçe sanatçısı Ayfer Güleç’in standı, bu yıl en çok ilgi çeken, renkli köşelerden birisi. Çiçek bahçesi gibi. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın standında cam ustası, Türk doğaltaşına ebru sanatını uygulayan Estetik Ebru, bakır ustası ve taşları ufalayarak resim yapan sanatçılarla birlikte keçelerini sergiliyor Ayfer Güleç. Keçeyi imal eden ve yaptığı tasarımlarla günlük yaşamda kullanılır hale getirerek yok olmasını engelleyen Güleç, yakın zamanda İzmir’de ilk defa Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın desteğiyle açacağı keçe kursunun heyecanını paylaşıyor standa gelen dostlarıyla.

Keçe atölyesi açarak sanatını gençlere aktaracak olan Ayfer Güleç, “Eğer keçe kepenek olarak kullanılmaya devam etseydi, yok olup giderdi” diyor. Keçe sanatçılarına sufi denilidğini de belirten Güleç, “Sufi birleştiren, kaynaştıran kimse anlamına geliyor. Biz de keçeyi bazen ipekle bazen pamuklu malzemeyle sonuçta yaşamla birleştiriyoruz” diyor.

Fuarda Ayfer Güleç dışında Tokat Niksar standında ürünlerini sergileyen Nesrin Yaramış’la da görüşüyoruz. Bir ara iki keçe sevdalısı buluşuyor. Nesrin Hanım, Ayfer Güleç’e “Usta” diye hitap ederken, Güleç’in özgün tasarımlarını hayranlıkla izlediğini belirtiyor.

Kültür ve Turizm Bakanlığı standında İzmir’in en eski kahve firmalarından İlyas Gönen de yer almış. Standa gelen tüm konuklara yaklaşık 5 kiloya yakın kahve sunmuşlar fuar boyunca. Firmalarının 1939 yılında kurulduğunu, şu an dördüncü kuşaktan gençlerin işbaşında olduğunu söylüyor Elvan ve Yusuf Gönen kardeşler.

Ev pansiyoncularına davet

Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın standında turizme yıllarını vermiş Güler Kesbic ile tanışıyoruz. Kendisi Turizm Evleri ve Turistik Pansiyonlar Genel Başkanlığı’nda görevli. Kısaca TUREVS olarak bilinen kuruluş en son Konak Belediyesi ile birlikte Damlacık’ta ev pansiyonculuğu çalışması başlatmış. “Tatilinizi ev rahatlığında geçirin” sloganıyla yola çıkan TUREVS’in Damlacık 413 sokakta restore edilen evlerinin özellikle gençler tarafından ilgi gördüğünü anlatıyor Kesbic:

“Belediye ile birlikte bu sokakta yaşayanlara üç ay İngilizce kursu düzenledik. Turizm konusunda bilgilendirdik. Evler yeniden düzenlendi ve bir odaları kalacak turistler için ayarlandı. Günlüğü kişi başına 20 Avro’dan kiraya veriliyor. Kahvaltı dahil bu fiyata. Yurtdışında çok yaygın olan bu sistem bölgede yaşayan ihtiyaçlı aileler için de gelir kaynağı oldu.”

Turistlerin bu sistemden nasıl yararlanacağını soruyorum Güler Kesbic’e. İl turizm müdürlüklerinin turistleri yönlendirdiğini belirtiyor. İzmir’e yabancı bir turist olarak gelsem, bu sistemle pansiyonculuk yapan insanları kolay bulabilir miyim, pek inanamıyorum nedense…

Karacadağ Kalkınma Ajansı

Fuar’da geçen yıl Karacadağ Kalkınma Ajansı’ndan tanıştığımız uzman Ayşegül Özbek ile karşılaşıyoruz. Karacadağ Kalkınma Ajansı sorumluluk alanındaki Diyarbakır ve Şanlıurfa’nın turizm alt yapısına katkı koyuyor. Bizi Şanlıurfa standına götürüyor.

Standda Şanlıurfa Kültür ve Sanat Vakfı (ŞURKAV) yok olmaya yüz tutan el sanatları örneklerini sergiliyor. ŞURKAV’ın Müdürü Şükrü Üzümcü, Geleneksel El Sanatları Merkezi (GESEM) Müdürü Selçuk Ağanoğlu ile katılmış fuara. Keçe, kürk, culha (ehram) ve kazaz dokumaları gösteriyorlar. “Bu çalışmaları günlük yaşama adapte etmeye çalışıyoruz ki yok olup gitmesin” diyor GESEM Müdürü Ağanoğlu. Daha çok erkeklerin çalıştığı bu işleri kadınların da yapması ve iş sahibi olması için proje üretmek istediklerini söylüyorlar Kalkınma Ajansı’yla birlikte.

Fuarda İzmir Kalkınma Ajansı’nın da standı var. Karacadağ Kalkınma Ajansı’ndaki hareketliliği görünce kendi kalkınma ajansımızın sakinliği, durağanlığı karşısında şaşırıyorum.

Yunanistan onur konuğu

Travel Turkey’de bu yıl onur konuğu ülke Yunanistan. Samos Ticaret Odası üyesi oteller ve seyahat acentaları adalarını tanıtmaya çalışıyorlar. Travel Plan Seyahat Acentası’ndan Georgios Tsakanikas-Bianconi ile görüşüyoruz. İki ülkenin turizm alanında bir araya gelirse krizleri rahatlıkla aşabileceğini söylüyor Yunanlı turizmci. Türkler’in adalara yaptıkları ziyaretten ve verdikleri ekonomik destekten mutlu olduklarını belirtiyor.

Sektör olarak vizelerin kaldırılması için birşeyler yapıp yapmadıklarını soruyorum.Kendisinin hafta başında İstanbul’a konsolosluğa bu konuyu görüşmek için gideceğini, sektör olarak birşey yapmadıklarını belirtiyor. Bugün adalara gitmek için işlemlerin üç gün sürdüğünü anlatan turizmci, “Daha önce iki hafta sürüyordu” diyor, vizenin kalkması durumunda turist sayısının ciddi oranda artacağını vurguluyor.

Kastamonu standında model tekne

Fuar dört hol olarak düzenlenmiş bu yıl. 4 no’lu holde Kastamonu standında dikkatimizi büyük boyutlu model tekneler çekiyor. Gemi modelcisi Çağatay Doğramacı ile tanışıyoruz. Meslektaşı Mustafa Yıldırım ile birlikte Kastamonu Valiliği’nin davetlisi olarak katılmışlar fuara. Cide’deki Gemi Modelcileri ve Yöresel Ahşap El Sanatları Derneği’ni temsil ediyorlar. Daha çok saltanat kayığı yaptıklarını anlatan Mustafa Yıldırım, bir ustanın yılda en fazla iki tekne ürettiğini söylüyor. Herşeyiyle orijinal bir teknenin tıpa tıp aynısı olan model teknelerin fiyatları ise 2 bin 500 ile 3 bin lira arasında değişiyor.

Bu yıl beşinci kez kapılarını açan Travel Turkey Fuarı bu yıla veda ederken, sonucun İZFAŞ’ın bülteninde belirtildiği gibi yani “ziyaretçi sayısındaki artış ve yeni iş bağlantıları ile Travel Turkey İzmir sektörün yüzünü güldürdü” şeklinde olmasını diliyorum…

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın