Dandini dandini dastana… “İz Sürücüler”

İzmir Kültür Sanat ve Eğitim Vakfı (İKSEV) yine önemli bir topluluğu tiyatro severlerle buluşturdu. Yunanistan’dan gelen Anagnosis (Bilme, bilgilenme; tiyatro diliyle söylersek bir oyun kişisinin gerçek kimliğini öğrenme) Topluluğu , Sofokles’in az bilinen oyunu “İz Sürücüler”i sahneledi.

Anagnosis Topluluğu, Sanat Yönetmeni Bouboulina Nikaki ile tiyatro araştırmaları içinde yeni bir dil geliştirmeye çalışan önemli bir topluluk. Nikaki, uluslararası birçok festivale Anagnosis’i taşımış bir isim. Bu aralar Karadeniz’den Mısır’a uzanan geniş bir yelpaze içinde kültürel alışveriş arayışında olan ve yeni tiyatro metinlerinin ortak projelerde buluşmasını arzulayan ve bunun için çalışan genç, dinamik bir kişi. Bu kapsamda sahnelenen “İz Sürücüler” yeni tiyatro dilini arayan, bunu sahneye ritimlerle, yeni beden devinimleriyle getiren önemli bir çalışma.

Oyunu özgün biçemde (satirik drama) olarak sahneleyen Dimos Avdeliodis başarılı bir çalışmaya imza atmış. Çağdaş Yunan Tiyatrosu’nun önemli isimlerinden biri olan Avdeliodis’in tiyatro anlayışında devinim, resimler, renkler ve müzik çok önemli yer tutuyor. Yeni tiyatro dilinin deneysel arayışlarını bu oyunda görmek heyecan verici. Heyecan verici diyorum çünkü Eski Yunan tragedyasının en önemli üç yazarından biri olan Sofokles’in (İ:Ö 496- 406) bu yapıtı eksik paftalar üzerine kurulu. Yüz yirmi oyun kaleme alan , günümüze ancak yedi tanesi ulaşan Sofokles’in bu metninden de ancak 393 dize günümüze kadar ulaşabilmiş. İlginç olan bu paftaların 1912 yılında Mısır’da arkeolojik bir araştırma sırasında bulunmuş olması. Arkeolojik kazılar sürdükçe tiyatro dünyasında nice yolculukların gizemi çözülecek gibi görünüyor.

Oyunu sahneye taşıyan Avdeliodis eksik paftaların arasına saklı devinimleri, renkleri, ritimleri sahneye çok iyi taşımış; yetmiş dakikalık etkili bir görsellik yaratmış . Oyun ilerledikçe farklı beden kullanımları ve okuma teknikleri ile tragedya ve komedya arasındaki farkı çok iyi gözlemleyebiliyoruz ve paftalar arası eksikler seyircinin imgeleminde yaratılan parçalarla tamamlanıyor.

Oyun tam bir satirik drama örneği. Seyircileri hüzünden neşeye çağıran, geçiren bir köprü. Tragedya ile komedya arasında asılı kalmak gibi bir duygu bu. Her iki oyun türünün özelliklerini taşıyan bu tür şarap, bağ bozumu ve çılgınlık tanrısı Dionysos (Bacchus) adına yapılan şenlikler sırasında doğmuş ama tragedya geliştikçe Dionysos elini ayağını çekmiş oyunlardan.

Şu sıralar manav tezgahlarını süsleyen üzümlere takılmıştır gözünüz. Arada bir de, asma ağacını düşünün çünkü asma ağacı Dionysos’un sembolüdür. Dionysos tıpkı asma ağacı gibi ölüp yeniden doğar; haz ve acı arasında gider gelir. Bugünün psikiyatri diliyle söylersek manik depresif bir duygu durumudur sahnede görülen.

Oyunu seyretmemiş ya da hiç bilmeyenler için kısa bir bilgi molasının tam yeridir diyelim ve bu manik depresif durumu yaratan olayı aktaralım:

Işık Tanrısı Apollon öfkeden kudurmuştur çünkü dana sürüsü çalınmıştır. Tanrılara ve ölümlülere seslenerek, sürüsünü çalan hırsızı bulana altın bir taç vereceğini duyurur. Yaşlı Silinos (Mitolojide Dionysos’un üvey babası. İhtiyar ve sarhoş) ve oğulları Satirler (yarı insan yarı hayvan -çoğunlukla keçi- olan yaratıklar) bu görevi üstlenmek isterler. Apollon onlara özgürlüklerini de vereceğini söyleyince değmeyin Satirler’in keyfine. Silinos ve Satirler büyük bir istekle yola koyulurlar ama birdenbire ilgi uyandıran, tedirgin eden şeytani bir sesle dona kalırlar. Korkulu yürüyüş sonunda Tanrıça Selene’nin (Kyllini) mağarasına ulaşırlar. (Bu Selene yine mitolojide Ay tanrıça olarak bilinir ki, bir çift at ya da öküz tarafından çekilen gümüş arabasıyla Bafa Gölü’nde yaşadığı varsayılır. Onun için Bodrum’a giderken Bafa Gölü’ne arada bir göz atın, bakarsınız Ay tanrıça çıkıverir karşınıza)

Selene, bağırtıları ve oraya buraya deli dana gibi sıçradıkça çıkardıkları gürültü nedeniyle Satirler’i bir iyi karşılar ki, sormayın! Satirler’in tek amacı vardır; şeytani sesin geldiği mağaraya girmek. Ancak ,Selene buna engel olur çünkü mağarada Zeus’un gayrı meşru oğlu , altı günlük Hermes vardır. Hermes bu kısa sürede öyle büyümüştür ki, Apollo’nun danalarını çalmış, bir kaplumbağayı öldürmüş, onun bağasından (sert kabuğundan) ilk liri yaratmıştır. Lir sesi büyüsel ve iç gıcıklayıcıdır. Satirler, Apollon’un sürüsünü çalanı buldukları için sevinirken Apollon geliverir ve Selene’ye Hermes’i dışarı çıkarmasını söyler. Hermes, Apollon’un öfkesini yatıştırmak için lirini çalarak bir şarkı söyler. Apollon çok etkilenir müzikten, lirin sesini bir mucize olarak adlandırır ve Hermes’i kardeşi olarak kabul eder. Ancak, Hermes bundan sonra hırsızların ve düşlerin tanrısı ve de Tanrıların habercisi olacaktır.

Ee, olmasın mı yani hırsızların da tanrısı?

Oyunu sahneye taşıyan Dimos Avdeliodis çılgın bir satir korosu yaratmış. Koro ritimlerle örülü rejide büyük bir enerji yaratıyor ve başarılı. Yaşlı satir Slinos’u oynayan Vassilis Spyropoulos , Hermes’te Artemis Matafai ve Chronos’ta Yannis Avdeliodis övgüyü hak ediyor.

Oyunun müziklerini ve kostüm tasarımını ise yaratıcı bulduğumu söylemeliyim. Özellikle satir korosunun kostümlerinde yaratılan yarı insan yarı hayvan çizgiler, masklar ve Anadolu kol korçak kuklaları andıran fallik öğeler çok akılcı tasarlanmış. Kostüm tasarımcısı Maria Passalis övgünün büyüğünü hak ediyor.

Oyunun müzikleri Vaggelis Yannakis bestelemiş. Metallophone (Ses yapmak için kullanılan metal bar), perküsyon, piyano ve flütten oluşan orkestra Yunan ve Anadolu ezgileri arasında dolaşan müziği aktarmada bir oyuncu kadar işlevsel kılınmış. Bu yaklaşım oyuna çok katkı sağlamış.

Müzikalitesi yüksek gösterinin mitler dünyasıyla örülü öyküsünü kişisel oyunculuk yöntemleriyle seyredilebilir kılan Avdeliodis’in yaratıcı rejisini ve Anagnosis Topluluğu’nu Efes Odeon’da seyretmek çok büyük bir ayrıcalıktı.”

Anagnosis Topluluğu’nun “İz Sürücüler” oyunu “İlahi ses lirin sesi. Bu ses, tellere vuran parmaklardan çıkıyor ve etrafı fethediyor. İşte görünüyor nağmenin saçtığı düşler ve yeryüzüne yayılıyor” sözcükleriyle bitiyor.

Böyle bitiyor bitmesine de üzüldüğüm bir noktayı belirtmeden geçemeyeceğim. Topluluğun oyununa Yunanistan’dan çok sayıda seyirci geliyor, Bouboulina Nikaki ve yönetmen Avdeliodis ortak proje arayışlarını dile getiriyor ama İzmir’in tiyatrocuları ortada yok. Smyrna’nın iz sürücüleri ortada olmayınca, bize de, hem oyunun konusu gereği hem de bu durum için “Dandini dandini dastana, danalar girmiş bostana” diye bir masal tekerlemesini iki tekerleyip üç yuvarlamak kalıyor.

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın