Kapitalist düzen her şeyi meta haline getirmede ve kendi çıkarına uydurmada pek maharetli.
Kanları canları pahasına nice zulüm ve eziyetlere maruz kalarak, sömürgen iktidar ve güç odaklarına karşı hakkını arayanların mücadele yıldönümü olan 1 Mayıs ve 8 Martların, festival, bayram ve neşeli alışveriş günü halinde metalaştırılmasından utanç duyuyorum.

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin 8 Mart etkinlikleri içinde yer alan “Soraya’yı Taşlamak” filmini izledim İzmir Sanat’ta. 1986 yılı İran’da şeriat yasalarınca recm cezası ile taşlanarak ölüme mahkum edilmiş bir kadınının gerçek öyküsü. Gazetelerde ve televizyonda giderek daha çok sık rastladığımız ve nerdeyse kanıksadığımız kadın ölümleri Soraya’nın öldürülme öyküsü ile birleşti.
Anlatamayacağım acı bir iz bıraktı yüreğimde. Kendi ölümümü gördüm. Gizli açık şeriat hayranların çoğaldığı toplumumuzun zihniyetine ters düşen bir davranışım veya düşüncem nedeniyle başımın taşla ezildiğini düşledim. Geçtiğimiz günlerde gazetelerde yer alan İran’daki bir haber ve fotoğrafın yarattığı aynı duygu nedeniyle fotoğraftaki mankeni günlerce rüyamda kendim olarak gördüm. Soğuk testereyi çıplak bedenimde hissederek kan ter içinde uyandım.
***
Haber 1
Cansız mankenler cinselliği ön plana çıkarıyormuş

Bir mağaza sahibi din polisinin uyarısının ardından bol ceketlerin tanıtımı için kullandığı plastik mankenlerin göğüslerini böyle kesti. İran’da mağaza vitrinlerinde kravat ve kısa elbiseler teşhir etmek yasak.
Resmi haber ajansı İRNA’nın bildirdiğine göre, İslami giyim tarzından sorumlu ahlak polisi yayımladığı bildiride, “vücut hatları belli olan ve hicap takılmayan mankenlerin dükkanlarda kullanılması yasaklanmıştır” denildi. Bildiride, erkeklerin kadın iç çamaşırı satmasının da yasaklandığı belirtildi. Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad’ın 2005’de iktidara gelmesinden beri İran polisi, sıkı dini giyim kurallarını uygulamada yetersiz kalan kadın ve erkeklerle mağazalar ve firmalara karşı baskıyı artırdı.
Haber 2
İran’da testere operasyonu

İran polisi, kadın siluetindeki cansız mankenlerin vücut hatlarının cinsel çağrışım içerdiğini belirterek, Tahran sokaklarındaki giyim mağazalarından kaldırılmasını talep etti. Ellerinde düz vücut bir manken bulunmayan mağaza sahipleri ise çareyi cansız mankenlerin memelerini testere ile kesmekte buldu. Daha sonra giydirilen mankenlerin üzerinde bulunan ahlak polisinin istediği standartlardaki elbiseler vitrine konularak kadın müşterilerin tekrar beğenisine sunuldu.
Uygulamaya bir anlam veremeyen esnaf ise bir hayli şaşkın. 2005 yılında Ahmedinejad’ın iktidara gelmesiyle kuralların daha da sıkılaştırıldığı İran’da erkeklerin kadın iç çamaşırları satması da yasak. Video paylaşım sitesi Youtube’un da yasak olduğu İran’da berberler erkeklerin saçlarını Hollywood yıldızlarının saç stili tarzında kesmemeleri için polis takip tarafından takip ediliyor.
***
Soraya’nın öyküsü bize hiç yabancı değil. Erkek egemen şiddetinin ve İslam dininin şeriatçı muhafazakar zihniyet taraftarlarının, toplumun her alanında giderek hükümranlığını inşa ettiği koşullarda İranlı Soraya’nın başına gelenlerin bizim başımıza da gelmesi hiç asılsız bir korku değil!
Korkum bizdeki Soraya’ların başına gelenleri anlamakta gecikenlerden. Çünkü onlar Soraya’yı anlamamaya devam ettikçe umudun ve direnişin gücü zayıflamakta.
Her şeye rağmen sesini duyurmak için canını dişine takıp Soraya’nın öyküsünü dünyaya duyuran kadına selam olsun. Cesareti yolumuzu aydınlatsın!
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.