Sıkıyönetim Mahkemesindeki trajikomik yargılama sürecinde, 1961 Anayasasının savunuculuğunu yapan ve tam bağımsız Türkiye özlemini dile getiren Denizler sıkıyönetim savcısının yukarıdaki suçlamasıyla karşı karşıyaydılar. Oysa 12 Mart 1971 günü beş komutan tarafından Süleyman Demirel Hükümetine verilen muhtıra ile başlayan süreçte Nihat Erimin Başbakanlığında yeni bir hükümet kuruluyor ve 12 Mart günü ıskat edilerek komutanların güdümüne sokulan TBMMde 1961 Anayasası acımasızca tağyir ve tebdil ediliyordu.
İki yüzlülük ve hukuksuzluğun hukuk gibi gösterilmeye çalışıldığı o günlerde Süleyman Demirelin yıllardır bu anayasayla ülke yönetilmez sözleriyle yakındığı ve asla uygulamaya yanaşmadığı 1961 Anayasası, komutanların talimatı ve Başbakan Nihat Erimin aracılığıyla TBMMde değiştiriliyor ve Anayasanın demokratik özü boşaltılıyordu.
Koca koca adamların talimatları ile koca koca adamların elinde Anayasanın bütün karakteri değiştirilirken, gençliğin dinamizmi, saflığı ve temizliğiyle, hiçbir karşılık beklemeksizin o Anayasayı savunan Denizler, hükmü baştan verilmiş bir yargılama olduğu anlaşılan süreçte ölüme mahkûm edildiler. Hukuk adına, yargılama komedi, hüküm trajedi, infaz utançtı.
Aradan 38 yıl geçti. Bugün de kötü yönetilen bir dünyanın mutsuzluklarını yaşıyoruz. Günümüzde dünyanın başlıca ülkelerinin kimlerce ve nasıl yönetildiğine şöyle bir bakın, göreceksiniz. Örneğin, Fransaya, İtalyaya, Rusyaya, Çine, İngiltereye, Yunanistana, Almanyaya vb. bir bakın; hepsi, şu ya da bu düzeyde kötü yönetiliyor. Ülkemizdeki durumu zaten biliyoruz!
Mustafa Kemal bu kötü yönetim sorununu önlemenin yolunu doksan yıl önce gösteriyor: “Kuvvayı milliyeyi amil, milli iradeyi hâkim kılmak esastır” diyor, Mustafa Kemal. Yani; Mustafa Kemale göre, ülkede ulusal iradenin egemen, ulusal güçlerin etkin olması esastır. Oysa bizde ve uygar dünyanın öteki birçok ülkesinde ne ulusal irade egemendir ne de ulusal güçler etkindir.
Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan, 60ların sonu, 70lerin başında, o yıllardaki bütün yurtsever devrimci gençler gibi Mustafa Kemalin gösterdiği yoldan gitmişler ve ulusal güçlerin kendilerini izleyeceklerini düşünmüşler ama sorunu yaratanların görmeyen, duymayan ve sorgulamayan örgütlü güçleri altında ezilmişlerdir. Ulusal güçler, bırakın onları izlemeyi, olan bitenin farkına bile varmamışlar ve bu aymazlıklarını 12 Eylül 1980 faşizmine tuttukları alkışla göstermişlerdir.
Devrim; “yönetenlerin eskisi gibi yönetemedikleri koşullarda olur ama bu yetmez derler; “yönetilenlerin de eskisi gibi yönetilmek istememeleri gerekir”. Bu ikisi bir arada olmadıkça, korkarız dünyanın kötü yönetilmesi sürüp gidecek ve insanlık tarihine, utanacağımız başka sayfalar eklenecektir.
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.