24 Ekim 1930. Saat 23.30’da başlayan yağmur bütün şiddetiyle boşandı, şimşekler çakıyor gök gürlüyor. 36 saatten beri devam eden müthiş yağmurun yaptığı tahribat sonunda evler yıkıldı, insanlar enkaz altında kaldı. Kadifekale tarafından gelen yarım metre mikâp büyüklüğündeki taşlar Namazgâha sürüklendi. İkiçeşmelik Caddesi baştan sona bozulup kullanılmaz hale geldi. Şehrin hemen bütün mahallelerinde sel sularının etkisiyle lağımlar patladı… Tilkilik Mezarlıkbaşında birçok dükkânı su bastı… Sabah erkenden işlerine gitmek mecburiyetinde olanlar yarı bellerine kadar soyunarak bata çıka suların içersinde yürüdüler. Kokaryalıdan Hükümete kadar olan Tramvay hattı molozlarla doldu. Tramvaylar işlemediği için Vapur İdaresi seferlerine yeni ilaveler eklemek zorunda kaldı. Hisar Camisi civarındaki bütün sokaklar, Halimağa, Çilingirler Çarşısı, Kızlarağası, Çakaloğlu ve Demir Hanları, Bakır Bedesteni, Sipahi Pazarı sular altında kaldı. Limon, üzüm, incir, kuruyemiş, bakliyat, fındık, fıstık, kurufasulye çuvalları denize sürüklendi… Vali Kazım Paşanın otomobili patlayan lağımın içersine devrildi, otomobil halk ve polislerin yardımıyla kurtarıldı. Bahribaba Parkı önünde ikinci kez suya gömülen araç bu kez işlemedi. Paşa, Jandarma Bölüğü dairesine gidip suların çekilmesini bekledi.
Poligon, Kokaryalı, Reşadiye köprüleri yıkıldı. Meles Çayı’nın taşmasıyla Kemerde yapılmakta olan betonarme köprünün temel aksamından parçalar koptu. Taşan Kemer Çayı, Sinekli, Aziziye, Kızılçullu ve Halkapınardaki arazileri su altında bıraktı. Karşıyaka, Soğukkuyu, Turan ve Bostanlıda evler selden zarar gördü. Kahramanlar, Şehitler ve Tepecik, Yapıcıoğlu, Dolaplıkuyu, Gaziler, Temaşalık ve Hilalde yüzlerce ev yıkıldı, Dikili – Bergama arasındaki Ilgın köprüsünün çökmesiyle sığır çobanı on iki yaşındaki Salih sel sularına kapılıp boğuldu. Sahilde ve Kemer Çayı’nda bulunan 40 cesetten bir kısmının hüviyeti tespit edilebildi.
24 Ekim 1930. Saat 23.30’da başlayan yağmur bütün şiddetiyle boşandı, şimşekler çakıyor gök gürlüyor. 36 saatten beri devam eden müthiş yağmurun yaptığı tahribat sonunda evler yıkıldı, insanlar enkaz altında kaldı. Kadifekale tarafından gelen yarım metre mikâp büyüklüğündeki taşlar Namazgâha sürüklendi. İkiçeşmelik Caddesi baştan sona bozulup kullanılmaz hale geldi. Şehrin hemen bütün mahallelerinde sel sularının etkisiyle lağımlar patladı… Tilkilik Mezarlıkbaşında birçok dükkânı su bastı… Sabah erkenden işlerine gitmek mecburiyetinde olanlar yarı bellerine kadar soyunarak bata çıka suların içersinde yürüdüler. Kokaryalıdan Hükümete kadar olan Tramvay hattı molozlarla doldu. Tramvaylar işlemediği için Vapur İdaresi seferlerine yeni ilaveler eklemek zorunda kaldı. Hisar Camisi civarındaki bütün sokaklar, Halimağa, Çilingirler Çarşısı, Kızlarağası, Çakaloğlu ve Demir Hanları, Bakır Bedesteni, Sipahi Pazarı sular altında kaldı. Limon, üzüm, incir, kuruyemiş, bakliyat, fındık, fıstık, kurufasulye çuvalları denize sürüklendi…
Evleri yıkılan veya tehlikede olanlar okul, cami, mescit, hanlara yerleştirildiler. Serkekör Fransız Mektebi’nde (Papaz okulu)140, Kız Lisesi’nde 300, Jandarma Mektebi’nde 977, Eşrefpaşa İhsaniye Camisi’nde 53, Bayraktar Mescidi’nde 12, Hacı Mustafa Camisi’nde 67, Hacı Veli Mescidi’nde 14, Kabasoğan Mescidi’nde 7, Abdullahefendi Camisi’nde 38, Evliyazade Mescidi’nde 55, Abdurrahman Efendi Mescidi’nde 27, Piyale Han’da 78, Peştamalcılar’da bir binada 10, Kâğıthane Caddesi’nde 8 felaketzede barındırıldı. Hükümet dairesinin çatısından akan sular Defterdarlık dairesindeki çalışmaları etkilediği için memurların çoğu evlerine gitmek için amirlerine müracaat edip, mazeret bildirdiler, saat 15.30’da memurlara izin verildi. Sel Hapishane’yi de etkiledi, korkulu saatler yaşayan mahkûmlar yağmurun şiddeti üzerine gardiyanlara, “Bizi diri, diri öldürecek misiniz? Salıverin” diye bağırdılar. Şiddetli yağmur yüzünden mürettipler evlerinden matbaaya gelemeyince günlük gazeteler çıkmadı. Seylâp telgraf direklerini de sürükleyip götürdüğü için telgraf muhaberatı kesildi, Vilayet’ten çekilen telgraflar Vekâlet’e geç ulaşabildi. 5 Kasım 1930 tarihli Belediye Umumi Meclisi zabıtname tutanakları.
Cevdet Akömer: Tufanı sonrası Avukat Münir, Fuat ve Hayrettin Beylerle Damlacık, Kemer civarı, Kahramanlar ve Meles Çayı’nı dolaştık. İlgililer gerekli tedbirleri almış olsaydı her halde seylâp İzmirde bu kadar etkili olamazdı. Mesela, Meles Çayı etrafı bostanlıklar ve ağaçlıklarla çevrilmiş durumdadır. Sel suları bostanlıklarda bulunan moloz ve ağaçları sökerek mecrayı tıkamış, su mecra bulamayınca taşmıştır. Öyle iddia olunuyor ki Meles Çayı’nda olası bir felakete karşı hiçbir hazırlık yapılmamıştır. Mahalle sakinleri tahriren ve şifahen idareye müracaat ederek muhtemel sellerden zarar göreceklerini bildirmişlerse de aldıkları cevap “Bizim sularımız sizin gibi deli değildir” olmuştur… O gün barometrenin düşük olması nedeniyle heyeti fenniyemizin tedbir alması lazım idi. Reis Sezai Bey: Cumartesi günü mü buyruluyor? Cevdet Akömer: Damlacık halkından onbeş kişi ile görüştüm. Aynı gün Damlacık Deresi ile kimsenin ilgilenmediğini, hiç bir önlem alınmadığını öğrendim. Meles Çayı üzerindeki gözler sellerin götürdüğü molozlar ve eşya ile kapanmış. İşte bu gibi ihmaller afeti çoğaltmıştır. Evet, bu bir afettir, bunun önüne geçilemezdi, ancak afetin vereceği hasar azaltılabilirdi. Tedbir alınarak bu felakete karşı bir ordu vücuda getirilmesi, ordu memurlarının emir beklemeden şuurlu ve emin bir şekilde görevini yapması lazımdı. Cinayet mahiyetinde telakki ettiğim bu ihmaller ve fenni hatalar yüzünden felaketin arttığı kanaatindeyim.
Behçet Salih Bey: İzmir, nehirle muhat bir şehir değildir. Küçük çay ve derelerden gelen yağmur sularının şehri alt üst etmesinden belediyenin mesuliyeti vardır. Bu da şehirdeki mecraların vaktinde temizlenmemesi bu hale neden olmuştur. Mecraları temizlenen birkaç mahallede seylâpın etkili olmadığını gördük. Memduh Bey: Bu işlerin mütehassısı değiliz, evvela heyeti fenniye reisi bize izahat versin. Reis Sezai Bey: Heyeti fenniye reisinin izahatını dinleyelim. Heyetiyet i fenniye reisi Necmettin Bey: Fenni bir surette hazırlanmış olan Hoizler projesi de tatbik edilseydi bunun önüne geçilemezdi. Esasen şehir mecrası hiçbir yerde bu derece fazla gelen suları istiap edecek şekilde yapılamaz. Böyle afetler Pariste, Londrada ve dünyanın birçok medeni şehrinde de her zaman olabilir. Bunun önüne geçmek kabil değildir. Son felaket fevkalade bir haldir. Bahriba’da 3 bin 700 metre mikâp çakıl ve kum birikmiştir. Cevdet Akömer Bey: Lağımların bu tufanı istiap edip etmeyeceğini anlamağa bizim kafamız müsait değildir. Fen adamları bunu gözleriyle ölçüp biçmeliydiler. Mademki lağımlarımız yetersizdir açalım önünü gitsin. Damlacık Deresi’ndeki yanlış tesisatın görülmemesi felaketi arttırmıştır. Bir encümen teşekkülünü istiyorum. Fazilet Cumhuriyetin ilkesidir, halk feryat ediyor… Reis Sezai Bey: Felaket karşısında bütün çalışmaları tatil ederek kalemlerdeki efendiler tahlis, iaşe, barındırma, vazifeleriyle görevlendirilmişlerdir. Belediye memurlarımız, zabıta, mühendis ve kondüktörlerimiz derelerden, yıkılan binalardan insan kurtarmaya çalışmış, yağmur altında boğazına kadar su içerisinde çabalamışlardır. Tabiatın hücumuna karşı bu kadar yapılabilir. Memurlarımız Hilaliahmer bandı takarak çalışmışlardır. Bunun için kendilerine şükran ve minnetlerimi sunarım. Memlekette 100 kişinin ölmesine ve Meles Çayı’nın taşmasıyla birçok binanın yıkılmasına mani olunamamışsa gücümüz dâhilinde olmadığı için yapılamamıştır. Cevdet Akömer Bey’e karşı cevaben söylüyorum. Herkes evine çocuklarının başına koşarken, ailelerini çocuklarını terk ederek insan kurtaran, aldığı üç buçuk kuruş maaş karşılığında hayatını feda ederek çalışan memurların fedakârlıklarını nazarı insafla muhakeme edilmesini isterim. Fevkalade hadiseler karşısında heyeti fenniye ne yapabilir? Cevat Akömer Bey: Fenni bir hata varsa susalım mı efendim? Reis Sezai Bey: Su Mühendisi Selahattin Bey’le gezdim. Reşadiyedeki çaydan başlayarak Karşıyakaya gittik, oranın sakinleri çaydan yer gasp etmişler, yataklar dâhiline binalar yapılmış. Bu vaziyet karşısında çay mecrasını değiştirmiş, nihayet bu elim vaziyet meydana gelmiştir. Sanatlar mektebi ile hastane arasındaki geçitten bir menfez açmak ve itfaiye binasını oradan kaldırmak ve hiç olmazsa suların mecranın üstünden taşarak evlere gitmemesini ve kolaylıkla denize dökülmesini temin etmek lazımdır. Meles Deresi evvelce istikametini takip edermiş. O zamanın kumandanları “siz lağım yaparken bizim talimlerimiz geri kalıyor” diyerek suyun mecrasını Bahribabaya çevirmişler. Daha önce lağım memuru Hasan Efendi varmış, ne isterse onu yaparmış. Şimdi Hasan Efendi yerine bize Hoizler projesi amil olacak, sarf olunan para sokağa atılmayacaktır… *80 yıl önce 100 den fazla insanın ölümüne milyonlarca liralık maddi hasara neden olan 1930 yılı sel felaketiyle ilgili yazımı tamamlarken, İzmir Büyük Şehir Belediyesi Basın Bürosu’ndan gönderilen “Sele set çektiler” haberini okudum. Haberde, “Dere kaynaklarında ve havzalarında şiddetli yağışlarla şehre inen suyun akış hızını yavaşlatarak yaklaşık bir saat geciktiren su tutucu bentlerin, dere yataklarında suyun akışını geciktiren seki terasları yapıldığını” yazıyordu. İzmirde son sel felaketi 60 yurttaşımızın hayatını kayıp ettiği 1995 yılında yaşanmıştı. Günümüzde mevsim normallerinin üzerinde yağan yağmurlar, ufak tefek baskınların dışında kentimize zarar vermiyor, dahası sellerde canlar kayıp etmiyoruz.
Kaynaklar:
– Milli Kütüphane Anadolu ve Hizmet gazete koleksiyonları.
– Ahmet Piriştina Kent Arşivi ve Müzesi 1930 yılı meclis tutanakları.
– Fotoğraf, Yaşar Ürük Koleksiyonu
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.