
Ege Deri ve Deri Mamülleri İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Jak Galiko, deri sektörünün ekonomik kriz ile birlikte yüzde 40 oranında daraldığını söylüyor. Deri ve deri mamüllerinin lüks ürün grubunda değerlendirildiğini ve bu nedenle ilk kesilen harcama kalemlerinden biri olduğunun altını çizen Galiko, bu kriz sürecinde edindikleri tecrübeleri ise yenilikçilik, kaliteli mal, çabuk teslimat, yeni ürün yaratma, insan ilişkileri ve coğrafi avantajı doğru kullanma olarak sıraladı. Öte yandan enflasyon yükselecek endişesinin de yanlış olduğunun altını çizen Galiko ile sektörü konuştuk.
– Sektörün son bir yıllık dönemini değerlendirir misiniz? Krizden ne oranda etkilendiniz ve neler yaşandı?
Büyük bir durgunluk yaşanıyor. Deri, diğer giysi grupları ile karşılaştığımızda pahalı bir ürün grubu. Bu nedenle kriz sürecinde de en fazla etkilenen ürün gruplarından birisi oldu. Bu yılın ilk 10 aylık döneminde sektör ortalama yüzde 40 oranında daralma hissetti. Özellikle Rusya pazarında ciddi daralma yaşandı. Sıkıntılı bir dönem yaşıyoruz.
– Sektör olarak bu kriz dönemini yönetebilmeyi başardınız mı?
Ekonomik krizin Türkiyeye yansımasının asıl nedeni yanlış para politikası idi. Biraz geriye gidelim. Dünyanın 1990-2000 yılları arasındaki iş hacmi ortalama olarak 30 trilyon dolar idi.
2000-2008 de ise iş hacminin 60 trilyon dolara çıktığını görüyoruz. Dünya ticaret hacmi yüzde 10 ortalama büyürken, büyüme oranlarının yüzde 100leri zorladığını gördük.
Anormal büyümeler yaşanıyor. 2000-2008 döneminde Türkiye tarihinde görmediği yüzde 7,5 senelik ortalama büyüme yakaladı. 2001 krizi sonrasında Türkiye gerek yapısal reformlar gerekse sıkı mali politikası ile gerekse özelleştirme de gösterdiği başarı ile bütün bu dünyadaki bolluktan nasibini alarak Türkiye ihracat potansiyelini 25 milyar dolardan 132 milyar dolara çıkardı. Türk ihracatçısı bu avantajlı dönemde ihtiyacı olan öz kaynağını tedarik edemedi. Öz sermayesini kuvvetlendirmesi gerekiyordu.
– Bir anlamda öz eleştiri yapıyorsunuz…

Sezar’ın hakkını Sezar’a verelim. Hükümetin son dönemde yaptığı başarılı çalışmalar oldu. Enflasyondaki düşüş, kamu maliyesindeki düzelme, yapısal reformların yapılması, Maastricht Kriterleri altında bir bütçe açığı gibi faktörler bir araya geldiğinde oluşturduğu itici güç ile Türkiye ihracatçısı 26 milyar dolardan 132 milyar dolarlık bir performansı gösterdi. Ancak bunu gösterirken o dönem içinde gene ihracatçı birliklerinin başkanları ısrarla Türk Lirasının değerliliğinin yanlışlığını zikretmesine rağmen bu konuda hiçbir adım atılmadı.
Enflasyonu düşürme prensibi ile Türk Lirasının değerli tutulma konsepti kişisel kanımca yanlıştı. Ancak bu yanlışa rağmen, dünyadaki bu anormal büyümenin yarattığı iş hacmi, gene Türk ihracatçısını 132 milyar dolar ihracat yapma başarısına ulaştırdı. İhracatçı gelecek dönemde yaşanacak olası bir sıkıntıya karşı kendini daha iyi dünya pazarlarına ayarlaması ve hazırlamasına engel olundu. Geçen sene Eylül ayında ekonomik kriz ortaya çıktığında Başbakanımız Kriz Türkiyeye teğet geçer dedi. Bu açıklaması ile bayağı tepki aldı. Kişisel kanımca haksız değildi. Dünyadaki global krize baktığımız zaman esas nedeni finansman idi. Bu kriz sürecinde en çok bankalar ve fonlar zarar gördü. ABD, bankalara 1,9 trilyon dolar para aktardı, Avrupa Birliği, 600 milyar Euro para aktardı. Türk hükümeti, hiçbir bankaya sıkıntısından dolayı kaynak aktarmadı. Ancak bu arada bu krizin arkasından o andan itibaren konuşulan durgunluğa yönelik çalışmalar yapılmalıydı. Türkiye bu durgunluk sürecinin sıkıntılarını nasıl atlatabilir işte bu sorusu sorulmalıydı. Türkiye bu durgunluğa rağmen rekabet gücünü elinde bulundurabilse 130 milyar dolara ulaşabilirdi. Ancak şu andaki döviz kuru ile bunu kaybetmiş durumda.
– Sektör bu krizden hangi dersleri çıkardı?
Sektör olarak 2003-2008 yılları arasında zaten alacağımız dersi aldık. Yenilikçi, kaliteli mal, çabuk teslimat, yeni ürün yaratma, insan ilişkileri ve coğrafi avantajı doğru kullanma başlıklarını yakaladık. Biz değerli Türk Lirasına rağmen bu performansı bugüne kadar göstermeyi başardık. Şu andaki durum ise çok farklı… Dünyada durgunluk var. Dünyadaki durgunluk satın alma konusunda tüketicinin bekleme döneminde olmasından kaynaklanıyor. Siz malınızı satmak için ne yaparsınız?
– Özel pazarlama teknikleri uygularım. Cazibe unsuru yaratırım.
Aynen öyle. Talebi arttırmak zorundayız. Bu cazibeyi yaratmak için öncelikle fiyat indirimine gidilir. Fiyat işin başında gelir. Emek yoğun sektörlerle konuştuğumuzda talebin kaybolmadığını görüyorum. Talebin fiyat yönünden Türk ihracatçısı tarafından karşılanmadığını, talebin fiyatla orantılı olmadığı bir dönemi yaşamadığımızı görüyorum. Bugün birçok ihracatçı arkadaşımız gelen fiyat tekliflerine Hayır demek zorunda kalıyor. Çünkü kabul ederse para kaybedecek.
– O zaman da kazanılan pazarları kaybediyoruz…

Kaldırabileceğin kadar zararı üzerine alabilirsin. Hazmedilmeyecek bir rakamla işi götürdüğün takdirde pazarı kaybetmişsin, kendin yok olmuşsun aynı şey aslında. Türk ihracatçısı öncelikle rekabet gücünü kazanmak zorunda…
İstihdam yükleri, vergi yükleri, enerji yükleri… Bunlar konusunda yıllardır indirim istendi. Ancak olmadı. Bu konular Türkiyenin bütçesinde açık olan konulardır. Benim katma değer payımdaki girdim 1.45 TL ile imkanı yok bu işin içinden çıkamam. 2003 yılındaki kur aralığı bu idi. 1,60 TLye çıksın demiyorum zaten. Benim derdim katma değer payından aldığım parayı bozdurduğumda rekabet gücümüz kalmıyor. İhracatı yükseltmek için her şeyi yapmak lazım, birazda enflasyondan korkmamak lazım. Türkiye enflasyon olacak korkusu var. Enflasyon nasıl olacak? Daha fazla satın alma gücünüz olursa, alışveriş yaparsanız enflasyon yükselir. Enflasyonun yükselmesinden de korkmamak gerekiyor. Bizim tek derdiğimiz malımızı satmak.
– Rusya pazarında daralma var. Farklı ülkelere yöneliş oldu mu?
Hangi pazara gidersek gidelim biz sıkıntı yaşıyoruz. Başka ülkelere kayınca benim elime daha fazla mı para geçecek? Diğer pazarlarda da rakibim olan Çin, Hindistan ve Pakistan gidiyor. İstihdamı arttırmak için çaba harcamamız gerekiyor. İşsizlerin eline para geçmesi için uğraşmamız lazım.
– İç pazara odaklanma var. Kurtarıcı olabilir mi?
Benim sektörüm için mümkün değil. Deri Tanıtım Grubu olarak birtakım çalışmalar yapıldı. Bu aktivitelerin üretimi arttırmasını sağlayamadık. Bugün Türkiyede üretilenden çok daha ucuzu Türkiyeye gerek ayakkabı gerekse giyim olarak giriyor. Bu da bizim için bir dezavantaj durumunda. Bu kapsamda yaptığımız sadece tedbir olarak kontrolünü sağlayabilmek amacıyla sadece bizim ürün grubumuzdaki ürünler belli gümrük kapılarından içeriye girebilmesi. Ayakkabı İstanbul ve İzmirdeki gümrüklerden girebiliyor. İthale vergi koyma hakkımız yok. Sadece referans fiyat koyuyoruz.
– 1,5 yıllık süreç içerisinde sektörde ne kadar daralma yaşandı?
Deri sektörü yüzde 40 oranında daraldı. Böyle devam ederse bunun önüne geçmek mümkün değil.
– Bundan sonraki süreçte neler yapılmalı?
Ben basit bir tüccarım. Eğer ABD bir kriz daha yaşanırsa tüketim daha da azalacak. Türk bankaları mükemmel durumda. Öz sermayeleri güçlü. Sıkıntı sadece malını satamama durumu ortaya çıkacak. Malımı satmak için uğraşacağım. Türk sanayicisinin kabiliyeti ve altyapı ve dünya ile olan ilişkileri, fuarcılıkla kendisini tanıtma süreci, inovasyon yapısı, tasarım bilgisi, kaliteli ürün yaratma becerisinden dolayı yoluna devam edecek. Ancak rekabet gücümün arttırılmasını istiyorum.
***
Deri ve deri mamulleri
Ürün grupları
– Deri giysi,
– Ayakkabı,
– Saraciye,
– Diğer (Kürk, Ham Deri, Post ve benzerleri)
Birlik ihracat payları
– Ege Bölgesi İhracatındaki Payı : % 2,20
– Türkiyenin Sektörel İhracatındaki Payı : % 13,4
– Türkiyenin Toplam İhracatındaki Payı :% 0,14
(2008 yılı esas alınmıştır)
İhracat kayıt rakamları
MAL GRUBU | 2005 ($) | 2006 ($) | 2007 ($) | 2008 ($) |
GİYSİ | 70695045 | 75702430 | 95221020 | 90492185 |
AYAKKABI | 21329681 | 22864008 | 29177696 | 33792553 |
SARACİYE | 24052649 | 22479480 | 19744938 | 23714101 |
DİĞERLERİ | 20578102 | 24476030 | 31033124 | 28023824 |
TOPLAM | 136655477 | 145521948 | 175176778 | 176022663 |
Sorun : ABD Doları kurunun seyri ve aşırı değerli Türk Lirası,
Çözüm :Aşırı değerli Türk Lirasının olumsuz etkileri herkes tarafından bilinmektedir. En az 1.60 üstünde seyreden bir döviz kuru ile faizlerde sağlanacak indirimin, sektörümüzün dış piyasalardaki rekabet gücünü bir nebze olsun arttıracağı ve ülkemiz ihracat hedefinin yakalanabilmesi açısından bu hususun önem arz ettiği düşünülmektedir.
Merkez Bankasının gerçekleştirdiği 30 milyon ABD $lık alımın yeterli bir güç sağlayamayacağı düşünülmektedir.
Sorun :Sektörün rekabet gücünün arttırılması,
Çözüm :Teşvik sisteminin mutlak suretle sektör bazında olması gerekmektedir. Dünya piyasalarında rekabet gücümüzün arttırılabilmesi için istihdam üzerindeki yüklerin muhakkak azaltılması gerekmektedir.
Related Images:
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.