1973 yılı sonlarıydı. Asker olan babam emeklilik planları yapıyor ve İskenderun’a yerleşmeyi düşlüyordu. Ailece çok sevdiğimiz bu Akdeniz kentinde yaşamaya hazırdık. Babam dilekçesini verecek, emekli olacak, ikramiyesiyle bir ev alacak, yaşamımızı İskenderun’da sürdürecektik.
Ankara’dan gelen bir emir bütün planları alt üst etmeye yetti. Babamın görev yaptığı birliğin İzmir’e taşınması isteniyordu. Birlikte görev yapan tüm personel ve aileleri kısa sürede taşınmaya hazırlandı. Tüm araç gereçlerle personelin ev eşyaları bir kaç gün önceden vagonlara yüklenerek trenle İzmir’e yola çıktı.
Asker ve memur çocuklarının yazgısı. Beş yıllık İskenderun serüveninin sonuna gelmiştik. 15 Eylül 1973 günü çok sevdiğimiz İskenderun’dan otobüslerle ayrıldık. Yorucu bir yolculuktan sonra 16 Eylül 1973 günü Basmane’deki Otobüs Garajı’nda İzmir’e ayak bastık.
O güne kadar İzmir, koleksiyonumuzdaki kartpostallardan tanıdığımız, İskenderun’a çok benzeyen ve denizi olan bir kentti. Türkiye’nin en batısında, Ege Denizi kıyısında ve ülkemizin üçüncü büyük kentiydi. Babamın zaman zaman özel eğitim ve kurs için gittiği, dönüşünde türlü armağanlar yanında kuru üzüm, incir ve mis gibi kokan zeytinler getirdiği yerdi.
Ortaokulu ve liseyi bu kentte bitirdim. Siyasetle, sanatla ve yaşamıma yön veren daha pek çok şeyle bu kentte tanıştım. Etkin muhabirliğe bu kentte başladım. Askere bu kentten uğurlandım ve döndüm. Sevdiğim insan İzmirli. Onu bu kentte tanıdım, nişanlandım, evlendim.
En uzun süre bu kentte yaşadım. Erzincan’da doğdum, İskenderun’da büyüdüm, ama üniversite eğitimi, geçici görevler ve askerliğim dışında son 36 yılımın büyük bölümü İzmir’de geçti. Yaşamımı ve girişimlerimi İzmir’de sürdürüyorum ve ben artık bir İzmirliyim… İzmirli Olmak Sempozyumu”na giderken bunlar geçti aklımdan.
İnternet ortamında İzmir’in haber-bilgi sitesi” söylemiyle yayınını sürdüren Kent-Yaşam’ın editörlerinden olmak ayrı bir sorumluluk yüklüyor omuzlarımıza. Sempozyumu izlemeyi görevden öte zorunluluk bildik. Eşim ve meslektaşım Saadet Erciyas’ın yanı sıra Kent-Yaşam yazı ailesinden Orhan Beşikçi, Yaşar Ürük, Tufan Atakişi ve Fergül Yücel’le APİKAM’da buluştuk.
Yürekleri bu kentle birlikte, bu kent için çarpan, bu kente emek veren kişilerden oluşan yazı ailesinin bireyi olmanın gururunu sempozyum evresinde bir kez daha yaşadım. Eğitim, bilim, sağlık, çevre, kültür, sanat, ekonomi ağırlıklı bir haber sitesinin emek vereni olarak bizi en çok izleyen kesimle buluşmanın tadına vardım.
Sempozyum Ege Üniversitesi İzmir Araştırma ve Uygulama Merkezi, Mülkiyeliler Birliği İzmir Şubesi ile İzmir Büyükşehir Belediyesi’nce düzenlendi. İzmir Valisi Mustafa Kıraç sempozyumun ilk günü oradaydı. Konuşup ayrılmadı, açılış etkinliklerini sonuna kadar izledi.
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu sempozyumun düzenlendiği günlerde kentte değildi. Katılamadığı sempozyumun açılış etkinliğine – nereden aklına geldiyse – telgraf iletisi göndermişti. Kocaoğlu olmayınca, onunla aynı fotoğraf karelerinde görmeye alıştığımız, çevresinde kalabalıklar oluşturan figürler de yoktu.
Büyükşehir Belediyesi’nin genel sekreteriyle yardımcılarından birisi, Prof. Dr. İlhan Tekeli’nin açılış konferansı sırasında gelebildiler salona. Genel Sekreter, Prof. Dr. Tekeli’nin konuşmasının sonrasındaki soru yanıt bölümünde söz aldı. Büyükşehir’in birkaç icraatını sıraladı elindeki notlardan. Bir ara kentin 10 bin yıllık geçmişi olduğundan söz etti. Yeşilova Höyüğü’nün İzmir’in bilinen 5 bin yıllık tarihinin 8 bin 500 yıl olduğunu ortaya çıkardığını anımsadım. Bu 1500 yıl farkın nereden ileri geldiğini soramadım.
Büyükşehir’in sempozyumdaki varlığı düzenlenen mekanın ev sahipliğinde, son gün eğlence etkinliğinin yapıldığı Bergama Vapuru’nun ayrılmasında ve belediye şirketinin ikramlarında görülebildi yalnızca.
Sempozyumda gözlerim başta belediye başkanları olmak üzere yerel yöneticileri, milletvekillerini, kentin kanaat önderi geçinenleri, şu kuruluşun bu kuruluşun danışma kurullarında yer alanları, yerel ve genel medyanın temsilcilerini, köşe yazanlarını ve milletvekillerini aradı. Milletvekili Selçuk Ayhan oradaydı, onunla söyleştik.
Sabah Gazetesi yazarı Haşmet Babaoğlu’nun İzmir’i özlemek”, Hürriyet Gazetesi’nin moda editörü Sibel Arna’nın İzmirli olmak dedikleri işte bu” başlıklı yazılarıyla kıvanıp Vatan Gazetesi yazarı Mutlu Tönbekici’nin İzmirli olmak İzmirin lağım koktuğunu görmezden gelmektir” başlıklı yazısına veryansın edenler sempozyumu izleyenler arasında yoktu. Arna’nın yazısına pek değerli fikirleriyle katkıda bulunan kişiler de…
Kocaoğlu, çevresinde görmeye alıştığımız tipler ve dışarıdan gelen unsurlar, İzmirli Olmak Sempozyumu’ndan hemen sonraki, havanda su dövüldüğü izlenimi veren Kültür Çalıştayı’nda çıkıverdiler karşımıza… Çok önemli şeyler konuşulacağı, sonuçlar alınacağı duygusu yaratılmaya çalışılan bu kalabalık toplantıdan çıka çıka “Louvre Müzesi’ne mektup” çıktı…
Kentimizde kendimizi “dışarlıklı” duyumsamamıza neden olan bu çalıştayın ne sonuç verdiğinin, vereceğinin bence bir önemi yok. Bu arada, çalıştaycılara yazarımız Yaşar Ürük’ün İzmirli Olmak Sempozyumu’nda söylediği bir sözü anımsatmak istiyorum, akıllarında bulunsun; bu kentte genel bütçeden ayrılan ödenekle, devlet eliyle yapılmış bir kültür merkezi bulunmuyor.
Ülkemin üçüncü büyük kentinde durum böyle…
İzmirli Olmak Sempozyumu’nun hemen tüm etkinliklerini gerek kendi haber almamız, gerekse Ege Ajans haberleriyle Kent-Yaşam okurlarına aktardık. Bu haberlere arşiv bölümümüzden erişebilirsiniz. Kent-Yaşam yazarları Orhan Beşikçi ile Saadet Erciyas da köşelerinde bu konudaki izlenim ve gözlemlerini paylaştılar.
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.