İzmir’in Dönertaş’ı dönmezse…

İzmir’in “unutulmuş yüzünü” sizlere anlatmayı, fotoğraflarla göstermeyi kendime iş ve görev edindim. Geçen gün eski muhitim Anafartalar Caddesi Keçeciler yöresindeki çocukluk arkadaşım, çarşı esnafından İsmail Cirit’i ziyaret etmiştim.

Oradan da az ötesindeki Hatuniye Cami (1625) ve Tilkilik semtine uzandım. Çocukluğumda buz gibi su içtiğim, iki yıl önce Büyükşehir Belediyesi’nce onarılan Dönertaş Sebili işliyor mu, yoksa kapalı mı? Amacım bunu öğrenmekti… Bir de ne göreyim? Tilkilik meydanı ve Hatuniye Camii Bahçesi çevresindeki kahvelerce masa sandalye konmuş… Millet 19 Temmuz günü yürürlüğe giren kapalı mekanlarda sigara içmeme yasağından ötürü dışarılarda oturuyor… Panayır yerine geldim sandım kendimi…

Sonra 945 Sokak köşesinde 1814 yılında İsmail Rahmi Bey tarafından babası Osmanzade Seyyid İsmail Rahmi Efendi adına yaptırılan 19. yüz yıl su yapısından bardak bardak su dağıtıldığını gördüm. Dönertaş Sebili yapısının 945 Sokak’tan yana kapısı açıktı… Selam verip içeri girdim… 58 yaşında olduğunu söyleyen sakallı bir gönüllünün dışarıdan el uzatan vatandaşlara su doldurduğu bardakları verdiğini gördüm. Bana uzattığı bir bardak suyu hiç tereddüt etmeden içtim.

Sonra gönüllü su dağıtan vatandaş beni belediye görevlisi sandı sanıyorum, “Sebil’in su deposuna seyyar satıcılar dört tane karpuz koydu” dedi. Bir şey diyemedim. ” Ya…” dedim, “Desene biraz önce içtiğim su ‘karpuzlu su’ydu”… Sonra dışarıdan bana kötü kötü bakan seyyar satıcılarla harp etmemek için, “Yolcu yolunda gerek” diyerek ufak ufak sebilden ayrıldım. Çünkü ben “Sebil suyuna niye karpuz attın?” demeye ne yetkiliyim ne görevliyim ne de ilgili kişiyim. Yoldan geçen vatandaşım…

Tarihi su sebili belediyemizce onarılmış işlerlik hale getirilmiş ama, herhalde bir sorumlu görevliye teslim edilmemiş. Gönüllü su dağıtan kişi ise görebildiğim kadarıyla cami cemaatinden bir vatandaş. Sebilin önünü işgal eden seyyar satıcıyla niye kötü olsun ki… Ama bugün karpuzlarım soğusun diyen kişi yarın tozlu topraklı bir meyve soğutacağım derse… Ve o sudan içen sade vatandaşlarda “Göz görmeyince gönül katlanır” mı diyecek?.. Ya hastalanırlarsa… Her neyse, Vakıflar Bölge Müdürlüğü olsun, belediyemiz olsun, hangisi bu sebilimizden sorumluysa bence bir maaşlı personelini bu tarihi yapıya atamalı, görevlendirmelidir…

Bu sebilin bulunduğu 945 Sokak’ın başı eski zamanlarda Osmanzade Yokuşu diye bilinirmiş… Çocukluğumda bu sokaktan girer az ötedeki Atlas Açıkhava Sineması’na giderdim… Biraz yukarısında ise sokak ikiye ayrılır… Sağa yürürsen İzmir’in efsane futbol takımı Altınordu Kulübü’nün lokaline çıkılır… Bendeniz halen Altınordu Spor Kulübü’nün flamasını evimde özenle asarım…

Tam bu noktada 1990 senesinde Yeni Asır Gazetesi muhabiri iken İzmir’in en eski Türk evini fotoğraflamıştım. İzmir kitapları yazarı Yaşar Aksoy ağabeyle beraberdik evin, 375 yıllık olduğunu söylemişti… Daha sonra bu ev önce kunduracı esnafına kiralandı, sonrada meçhul bir yangında kül oldu. Yeri otopark arsası olarak kullanılmaya başlanmıştı… Yine bu Osmanzade Yokuşu’ndan sola dönen yola saparsanız doğruca Emir Sultan Hazretleri’nin türbesine varılır… Öğrenebildiğim kadarıyla esas ismi Şeyh Mükremeddin Efendi İzmir Fatihi imiş… Allah rahmet eylesin… Türbe bahçesinde 700 yıllık Türk Mezar taşları yer alır…

Dönelim yine Dönertaş Sebili’nin dönen taşına… Sebilin yapısının tam köşesinde kondurulmuş olan mermer sütun aslında bir “deprem ölçme” aletidir… Ayrıca bu özelliği yıllar içinde unutulduğundan benim çocukluğumda “dilek dileme sütunu” olarak da bilirdik… “Bu sütunu bir dilek dileyip elinle döndürebilirsen isteğin gerçekleşirmiş” derlerdi… Döndüremezsen isteğin olmazmış…

Hatırlayabildiğim kadarıyla 1976 senesi Mayıs ayında şimdi de halen açık olan İzmir Sineması’na mahalleden Mustafa ve Erkan arkadaşlarımla gösterime yeni giren Bülent Ersoy- Gülşen Bubikoğlu’nun rol aldıkları “Sıralardaki heyecan” filmine gitmiştik. Sinemadan çıktıktan sonra yürüyerek mahallemize geldik… Dönertaş Sebili’nin önünden geçerken arkadaşım Erkan sütununu döndürme eylemi yaptı ama taş dönmedi… Ona diğer arkadaşım Mustafa eliyle yardım etti… Taş yine dönmedi…

Gece yarısı iki arkadaş taşı yerinden oynatamamanın yorgunluğu ile bana baktılar… O an “Bir de ben deneyeyim” dedim. İki elimle taşı iteledim… O da ne? Taş sanki yerde yuvarlanıyor… Sesi bile güldür- güldür yankı yapıyor gecenin sessizliğinde… Arkadaşım hayretler içinde kaldı… Bir çok Herkül ve Samson filimleri seyredip etkisinde kaldıklarından bana “Sende din kuvveti var” dediler. “Arkadaşlar bende din – min kuvveti yok, siz yöntemini bilemediniz… Buyurun siz de benim gibi taşı tutarsanız çok kolay döner” dedimse de ne denediler ne de inandılar… Ve beni arkadaş gruplarının lideri olarak tanıdılar…

Arkadaşlarım bende din kuvveti olduğuna inanıyorlardı. Sebebi ise rahmetli babamla Tilkilik Hatuniye Camisi ile bugünkü İzmir İl Müftülüğü’nün yanındaki Hasan Hoca Mescidi’ne Cuma günleri namaz kılmaya gidiyor olmamdı… Onlar camiye gitmezlerdi. İşte bu Dönertaş’ı döndürebilmem arkadaşlarım arasında bir süre itibar edinmemi sağlamıştır…

Bu tür sütunları gerek mermerden gerekse ağaçtan birçok tarihi cami mihrabında görebilirsiniz…
Bu sütunların benzerleri kimi anıt yapıların kapı yanlarında görülebiliyor. “Denge taşı” olarak nitelenen bu taşların dönebilmesi, yapının sağlamlığını gösterdiği şeklinde yorumlanıyor.

Tarihsel bir konuma sahip İzmir Dönertaş Sebili’ni bendeniz İstanbul’daki Üçüncü Ahmet Çeşmesi’ne benzetirim… Üçüncü Ahmet Çeşmesi resmi ve gravürünü tüm dünya İstanbul’un simgelerinden sayarken bakıyorum da bizim İzmir’in turistik broşürlerinde Dönertaş Sebili’nin resmine yer verilmez… Neden acaba?..

Bir kez daha belirtelim, bu taş sütun bir denge alametidir. Deprem ya da başka bir nedenle yapıda hasar oluşması sütunun dengesini yitirmesine ve bu denge taşının dönmemesine yol açabilir. Bu taş sütun, yapının dengesini, sağlamlığını koruyup korumadığını anlatabilir. Belki bu Dönertaş sırf bu yüzden İzmir’de yaşayanlara bir çok şeyden önce depremi hatırlatmalıdır…

Sağlıcakla kalın…

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın