Taş evleri herkesin dilinde. İçlerinde yüz yıllık olanlar var deniyor. Tarihi boyunca Rumlar’a, Balkanlar’dan ve adalardan göç eden muhacirlere ev sahipliği yapmış. Son yıllarda Romanlar’ın da ağırlığı hissediliyormuş beldede. Rumlar sakızı, bağcılığı, zeytinciliği getirmiş. Onlar gidince yerlerine gelen Balkan göçmenleri tütün yetiştirmek istediyse de toprak ve hava buna olanak tanımamış. Toprak şimdilerle, tarım yapılan yerlerde yeniden bağlarla, zeytin ve sakız ağaçlarıyla buluşuyor. Lavanta çiçekleri evlerin kapılarındaki büyükçe saksılarda mis gibi kokular salıyor. Hatta lavanta denilince ismi akla geliyor. Alaçatı’dan söz ediyorum… Türkiye’nin en popüler, henüz özgünlüğünü yitirmemiş ama yol ayrımındaki tatil beldesinden. Yabancıların internetten araştırıp bularak geldikleri, İzmirlilerin ise Çeşme’ye giderken şöyle bir uğradıkları beldeden… Beldenin yatak kapasitesi belediye başkanının verdiği sözlere rağmen her geçen gün daha da artıyor. Bu durum, yörenin korunması için yatak kapasitesinin mutlaka sınırlı olmasını isteyen otelcileri korkutuyor. Küçük kalarak, kaliteyi ve özgünlüğü koruyarak da para kazanılabileceğine inanıyorlar. Öte yandan Alaçatı’nın girişinden itibaren her yerde inşaatlar yükseliyor. İnternetteki emlak sitelerine baktığınızda lüks olarak tanımlanabilecek konut fiyatlarının 200 bin TL’den, az miktarda kalan ya da el değiştiren taş evlerin ise 400- 500 bin TL’den başladığını görüyorsunuz.
Begonvillerle süslü, upuzun sokakları temiz ve sakin görünüyor. Oradan buradan müzik sesleri gelmiyor. Beyaza boyalı evlerin çivit maviden açık maviye uzanan ama illede mavi renkli kapıları, komşu kapısı kadar sıcak görünüyor. Camlarda beyaz el işi perdeler asılmış. Lavanta çiçekleri, begonviller, sardunyalarla bezeli evlerin duvarları, kapı önleri. Kurtarılmış bir bölge izlenimi veriyor insana ilk anda. İzmir’e yarım saat uzaklıkta, huzurlu bir bölge… Doğallığından ancak bedelini ödeyebilenlerin yararlandığı bu güzel belde, Alaçatı Turizm Derneği eski Başkanı Zeynep Öziş’in deyimiyle, Türkiye’nin en popüler tatil destinasyonu.
Zeynep Öziş, beldenin korunması adına, “Ayıp değil ya, buraya zengin ve kültürlü turist gelsin istiyoruz. Biz hedefimizi böyle koyduk. Standardımızı belirledik. Burası eğlence değil, dinlence yeri olarak kalmalı” diyor. Kısa bir süre önce kendince nedenlerden ötürü kuruculuğuna ön ayak olduğu ve belki de Alaçatı’nın bugünlere kadar korunarak gelmesinde payı olan kişilerden birisi diyebileceğimiz Zeynep Öziş’le İzmir’den bakınca pek bir havalı, pek bir İstanbullu ve oldukça sosyetik görünen Alaçatı üzerine söyleştik.
Annem hava durumunu sordu, söyleyemedim
– Siz ne kadar zamandır buradasınız? Buraya nasıl düştü yolunuz da gelip yerleştiniz?
– Ben 17 yıldır Alaçatı’da yaşıyorum ağırlıklı olarak. Ondan önce İzmir- Alaçatı arasında gidip geliyordum.
– Eğitiminiz nedir?
– Boğaziçi İşletme mezunuyum. Aynı zamanda Ülkesel Profesyonel Turist Rehberliği eğitimi aldım. Okul boyunca ve okuldan sonra birkaç yıl turist rehberi olarak çalıştım. Üniversiteyi bitirince İtalya’ya gittim. İtalyanca, Almanca, Fransızca biliyorum. Hep turizmdi hayalim. Üniversite yıllarında bir küçük otelim olsun Bodrum’da derdim. Orası yeni başlamıştı turizme. Halikarnas Balıkçısı, Azra Erhat, Sebahattin Eyüboğlu’nun kitaplarını okuyarak, mavi yolculukları hayal ettik. Rehberlik yaparken, evlenmeye karar verdim. Eşim doktordu. Turizm, rehberlik evlilikle uymaz diye sakin bir işe gireyim dedim. Henkel- Turyağ’a girdim. 15 yıl Turyağ’da çalıştım. İki firma birleşince merkez İstanbul’a taşındı ve 1997’de biz de İstanbul’a taşındık. Bu arada ben sürekli yollardayım. Rehber olsam daha az seyahat edeceğim. Kocam İzmir’de, ben İstanbul’da ve Alaçatı’da. 1992’de ev almıştık Alaçatı’dan. Ancak gidip geliyoruz. İyi paralar kazanıyor gidiyoruz. Ancak İstanbul’da bir anda o plazaların tepesindesin. Kapalı garajdan arabaya biniyorsun, evine gidiyorsun. Evin önünde zaten garaj. Annem bana soruyor hava nasıl orada? İnanın bilmiyorum. Palto filan giymiyorum zaten. Arabaya biniyorum, koyuyorum arabaya. Camlar renkli cam. Dışarıda ne var göremiyorsun. “Bir dakika ya” dedim. “Ben nereye gidiyorum?” Hava nasıl, onu bile bilmiyorum. Para kazanıyorum ama parayı yiyecek ne mecalim ne vaktim kalıyor. Ancak hafta sonları Alaçatı’ya geliyorum. … Bir ortası olmalı diye düşündüm. 1997’de işimi bıraktım.
– Otel işine nasıl girdiniz?
– Burada bir zeytinlik almıştım. Bir hayalimi gerçekleştirip otel yapsam diye düşündüm ama imar durumu uygun olmayınca burayı gördük emlakçıda. Burası 300 metrekare binaydı en kötüsü. Bu arada Alaçatı’da ufak ufak kıpırdanmaya başlamış. Bir tane restoran var. Şevki ve Leyla Figen’in kurduğu Agrilia. Otel filan henüz yok.
– Fiyatlar bugünkü kadar yüksek değildi herhalde?
– O dönem insanlar evleri alıyor, restore ediyorlar ufak ufak. O günün parasıyla 50 bin dolardı. Yazmışım bir yere, 30 milyar diye. Buraya girişip otel yaptım. Burayı 2001’in mayısında açtık. Şevki Bey ve Leyla Hanım’ın yanı sıra, Ahmet Palamutçu ve Ersan Tefeci arkadaşımız da burada ev alıp restore ettiler. Bizimle birlikte 3- 4 aile olmuştuk. Buraya gelen arkadaşlarımızla bir araya geldiğimizde dedik ki, “Burası çok özel bir yer, buranın korunması lazım. Bir dernek kuralım.”
Koruma, koruma, koruma…
– Herhalde turizm kavramı henüz yoktu.
– Yoktu. Derneğin adı ne olsun düşündük. Koruma olsun dedik içinde mutlaka. Ama tepki aldık yerli Alaçatılılardan. “Ne yani, biz koryamadık da onlar mı koruyacak?” gibi. Ama o dernek burası için çok önemli işlevler yüklendi. Bugün Alaçatı bir yol ayrımında. Bugün Alaçatı Türkiye’nin en popüler tatil destinasyonu. Yabancı konuklar otelimize art arda üç kere geliyorlar. Demek hala burada bir şeyler var ki geliyorlar. Otel tamam güzel ama dışarısı güzel olmasa gelmez üç kere.
– Koruma derken neleri düşünmüştünüz?
– Biz neyi koruyacağımızı tüzüğümüze de yazdık. “Alaçatı’da üç şeyi koruyacağız” dedik. Tarihi ve mimari dokusu. Plajları, kumsalı, zeytin ağaçları, sakız ve lavantası dediğimiz doğal dokusu. Bir de sosyal dokusu.
– Sosyal doku karışık olmalı. tarih boyunca gelenler çokca.
– Safranbolu ve Kıbrıs’a bir konuşma yapmaya gittim bu sene, Alaçatı’yı nasıl böyle koruyabildiğimize ilişkin bir sunum yapmak için. Sunumumda buradaki Roman komşularımızın sünnet düğününden fotoğraflar da götürmüştüm. Onlar düğün olunca yolu kapatıyorlar, yerlere halılar seriliyor, elektrik kabloları çekiliyor yolun karşısına, ortada kristal benzeri bir avize. Sünnet çocuğunun anne kıyafetinin güzelliğini anlatamam. Nasıl eğlence görseniz. Burada konaklayıp bunu gören insan için büyük zenginlik. Başka nerede görebilir böyle şeyleri. Bunları korumak çok önemli.
– Roman var mı burada?
– 1923’de mübadeleyle ve sonra Selanik’ten gelen göçmenler var Alaçatı’ya. Selanik’ten gelenler iki grup. Kavala’dan gelenler ve Romanlar. 10 yıl öncesine kadar buranın yüzde 30’u Roman’dı. Ama yerleşik Roman. Öyle göçebe filan değil.
– Ne iş yapıyor buranın halkı peki ağırlıklı olarak turizm dışında? – Sadece turizm, tarım filan yok. – Lavanta?
– Lavantacılık yapan iki kişi var. Çok özen gösterdi arkadaşlar. Tabi burada bir de arsa ve emlak alım satımı çok.
Butik otel tanımı yanlış
– Burada işletilen otellerin çoğunun sahibi kadınmış doğru mu?
– Biraz öyle oldu. Otelcilik hakikaten kadın işi. Çünkü aynı anda bir sürü şeyi organize etmen lazım. Süslemek, temizlik… Hanım eli değince kesinlikle bir başka oluyor.
– Bana buradaki konaklama tesislerinin yapısı, sıcak havası biraz pansiyonculuğu anımsattı. Ama daha gelişmiş, daha modern hali gibi geldi… Birkaç oda var hizmete verdiğiniz ama çok daha modern.
– Evet. Şöyle anlatayım aslında. Herkes “butik otel” diyor ama butik sözcüğü yanlış aslında. Butik, artık yasal olarak, sadece bakanlıktan belge alanlara veriliyor.
– Butik otel farkını nasıl anlatabiliriz?
– Bizler aslında özel nitelikli otelleriz Bakanlığa göre. Butik oteli şöyle anlatayım. 5 yıldızlı oteldeki tüm konfor olacak butik otelseniz. Yani 24 saat oda servisi, yaş- kuru temizleme, otopark, vale, günlük gazete gibi. Ayrıca özel dekorasyon olacak ve küçük olacak. Ona butik belgesi veriliyor. Biz o kadar iddialı değiliz. Biz özel nitelikliyiz ve özel belgeliyiz.
– “Özel nitelikli otel statüsü” yeni bir kavram mı turizmcilikte?
– Yeni. Bu kavram kullanılalı iki yıl filan oldu. Bizim gibi otellere Turizm Bakanlığı özel nitelikli otel belgesi veriyor ama o bürokratik belgeleri toparlamak oldukça güç. Butik otel olunca bize belediye jandarma karışamıyor sadece bakanlık karışıyor. Ama bizlerin belediye ya da jandarmayla bir sorunu olmaz zaten. Ben isterdim aslında hoş bir şey ama uğraşmak hiç kolay değil. Burası belediye belgeli otel. Zaten 5 yıldızlılar hariç, Türkiye’deki otellerin çoğu böyle.
Yatak sayısı bin olacaktı, şu an bin 500
– Alaçatı’daki yatak sayısındaki artış ilginç. İnternette bir araştırma yaptım. Birkaç yıl önce yer alan haberlere baktığımızda 500, sonra 800 yazıyor haberlerde. Yakın tarihli okuduğum haberlerde ise bin 200 diyor. Şu an kaç yatak sayısı?
– Şu an bin 500. – Sizin korumacı anlayışınıza göre fazla değil mi bu sayı?
– Burada Koruma Derneği’ni kurduğumuzda Alaçatı’yı konumladık biz. Sizin gibi basından arkadaşlarla konuştuğumuzda da hep ‘koruma’ dedik. Burası eğlence yeri değil, dinlence yeri olmalı dedik. Burası daha çok orta yaş kültürlü ve varlıklı insanlara hitap ediyor. Bir segmentasyon yaptık. Bir hedef kitle belirledik. Bunu da belediye başkanımıza anlattık. Başkan, “Pansiyon da olsun, o da olsun, bu da olsun” deyince özelliğini yitiriyor orası.
– Bu kadar emek verdiğiniz turizm derneğini bırakmışsınız. Sizi aradığımızda öğrendik biz de. Neden bıraktınız?
– Turizm Derneği’ni yeni bıraktım. Bir ay oldu. Dernek çok büyüdü. Artık uzlaşamadık. Daha doğrusu uzlaşılabilirdi, ama biraz yıprattı.
– Şu an kaç üyesi var derneğin?
– 70 kişi.
– Ağırlık kadın mı peki dernekte de?
– Daha ağırlıklı, evet.
– Neden fikir ayrılığı yaşadınız?
– Fikir ayrılığı neden çıktı, anlatayım. Fuarlara katılmayı istiyorduk arkadaylarla. Geçen sene Londra’da düzenlenen bir fuarı seçtik. Luxury Travel Fair. Müşterinin doğrudan geldiği, yüz yüze görüştüğünüz bir fuar. Neden bu fuar onu da anlatayım. İngiliz Sunday Times gazetesi bizim oteli Avrupa’nın en hoş küçük otelinden biri olarak tanımlamış. Meğer onların seyahat yazarı bizde kalmış ama söylememiş. Kendi tatili için gelmiş ve çok memnun kalmış ve bir makalede bizi yazmış. Derken derken, bizim konuklarımızın yüzde 50’si yabancı ve ağırlıklı olarak İngilizler olmaya başladı. Ben de başkan olarak Londra’daki Luxury Travel Fair varmış gidelim diye önerdim. Alaçatı Derneği olarak bir kitap hazırlamıştık. Kitabın aynı içeriği internette de bulunuyor. Fuarcılarla konuştum, sitemizi gönderdim. Bayıldılar. O sıra burada da İngiliz konuklar var, bir slogan bulmaya çalışıyoruz. Bir tanesi Rustik Luxury dedi. Çok güzel geldi. Biz de Yunan adalarıyla karıştırılmasın diye Alaçatı- Türkiye Ege diye yaptık kitabı. CD’miz, sitemiz var. Alaçatı’nın en önemli özelliklerini yazdık. Sörfü, kumsalları ve Türkiye’nin en iyi korunmuş Ege kasabası. Allah için hepsi doğru. Bir de Türkiye’nin en güzel butik otelleri var. Bunlar Alaçatı’nın temel söylemleri. Dernek adına kitaplarımızla katıldık fuara arkadaşlarımızla. Çok heyecanlandık. Seneye yine gideriz dedik. Ancak fuara gidip görmemiş arkadaşlarımız “Bize hiç rezervasyon gelmedi” dediler. Bize de gelmedi aslında. Fuarlar satış yeri değil, imaj yeri. Orada koptuk. Çok emek sarfetmiştim ama ama aynı frekansta buluşamayınca ayrıldım dernekten.
Alaçatı Çeşme’den ayrı bir marka
– Sizin Çeşme’den ayrı bir yapınız var gibi. Destination İzmir etkinliklerinde yer alıyor musunuz?
– Onlar çok istediler aralarında yer almamızı. Ama ben engelledim. İyi ki de engellemişim. Örneğin bir fuara gittik, onlar da geldiler standımızı ziyarete. Sonra World Travel Market diye daha büyük bir fuara gittik. Onların da standı vardı. Biz de gittik standlarına, yardımcı olduk. Fuarda standı Kültür Bakanı Ertuğrul Günay ziyarete geldi. Fuarda onların standında, “İzmir bu işlerde geri kaldı ama Alaçatı’da güzel şeyler oluyor” deyince anladık ki doğru yoldayız… “İşte budur” dedik. Destination İzmir’de otelleri onları toparlayan tek bir çatı yok.
– Siz daha kurumsal gibi davranıyor ve Alaçatı markasını öne çıkarıyor gibisiniz.
– Örneğin biz bu sene fuara 8 otel gideceğiz ama Alaçatı’yı öne çıkartacağız yine. Biz burada hep böyle yaptık. Alaçatı’daki küçük otelleri öne çıkardık. Daha doğrusu bir ay öncesine kadar yaptığımız hep buydu. Burada oteli olan bir bayan arkadaşımız var. O diyor ki, ” Sanki burası Alaçatı, bir otel. Siz odalarını pazarlıyorsunuz. ” Hep bütüncül baktık. Aslında keşke ayrışmasaydık.
Alaçatı olması gerekenden pahalı
– Biraz sabırlı olmak gerekiyor sanıyorum. – Evet. Biz iki ay, sezon çalışıyoruz para kazanmamız lazım deniyor. Şu anda biz yüzde 50- 60 doluyuz ve müşterilerimizin hepsi yabancı. Sezonu uzatmak için yabancıya gitmek lazım.
– Sürdürülebilirliği nasıl turizmin burada?
– Bizim yüzde 50. Ama hepimizde öyle değil. Sabırsızlık var. Turizm sektöründe yatırımların geri alma süresi yaklaşık 10 yıl. Arkadaşlar istiyor ki iki yılda dönsün. Artık Alaçatı gibi inşaat maliyetlerinin ve emlak fiyatlarının çok yüksek olduğu bir yerde yatırılan milyar dolarların kısa sürede geri alınması çok zor.
– Sizin oda sayılarınız da az…
– Evet…
– Buradaki her şey çok pahalı şeklinde bir imaj var, doğru mu peki?
– Pahalı. Yani olması gerektiğinden daha pahalı.
– Sadece oda fiyatı olarak değil sorum elbette…
– Herşey pahalı. Hayat pahalı. Yiyecek, içecek, restoranlar pahalı. Aslında istihdam sağladık Alaçatı halkına, ama herşeyin fiyatı da yükseldi. Kiralar yükseldi, sebze meyve fiyatı yükseldi. . pahalı olmasının en büyük nedeni sezon kısa, iki ayda bu parayı kazanmalıyız deniyor. Ama ekonomi öyle çalışmıyor. Arz – talep denen bir şey var. Bugün için bir talep belki var ya da yok.
– Yıla yayarsak doluluk oranı nasıl otellerin?
– Yüzde yirmisi dolu otellerin geceleme olarak. Çok düşük. Ama sezon, iki aylık olarak tamamen, yüzde 100 dolu.
– Gecelik konaklama fiyatları nasıl ortalama? – Şu anda Alçatı’da ortalama 250 TL gibi. İki kişi oda kahvaltı.
– Her şey dahil sistemi yok galiba? Esnaf için bu iyi bir durum gibi.
– Evet hem öyle, hem de küçük otelde rantabl değil restoran. Deneyen arkadaşlar oldu ama başarılı olmadı. O nedenle herkes oda kahvaltı çalışıyor. Bir de otel ve restoran sayısı çoğaldı.
Hedef kitlemiz kültürlü ve varlıklı turist
– Siz bir dilekçe vermişsiniz belediyeye, ” Alaçatı’da daha fazla otel açılmasın” diye. Tepki almadınız mı?
– Evet biraz aldık. Belediye başkanının bir sözü vardı. Kapasiteyi bin yatakta sınırlayacaktı. O sözünü tutmadı, bin 500 yatak oldu. Hergün otel açılıyor. Ancak Başkan bir sözünü tuttu. “Burası Bodrum gibi olmasın” demiştik. Hatta biz böyle deyince “Ne bu ? Felaket tellalığı yapıyorsunuz” demişti. Bugün ana cadde artık Bodrum. Ama kaliteli bir Bodrum Allahtan. Ancak bu kadar kapasite dolmayınca fiyat düşecek. O zaman o özel nitelik düşecek. Herkes gelecek. Bizim pazarlamada bir hedef kitlemiz var. Kültürlü ve varlıklı bir kitleyi istiyoruz, bu ayıp değil. – Kaç otel var? – 70 otel, bin 500 yatak. 45 tane restoran saydık. Bunun 19’u bu sene açıldı. Yani neredeyse bir senede ikiye katlandı tesisler.
– Bunlar özelliği olan restoranlar mı?
– Gerçekten özel olanlar da var. Bir de zincir restoranlar başladı. İstanbul’daki restoranların Alaçatı Şubesi.
– Peki Alaçatı İzmirli mi, İstanbullu mu?
– Yatırımcı karışık. İzmir, Alaçatı ve İstanbullular var. Restoranlar, ağırlıklı İstanbullu.
– Eğlence sektörü nasıl?
– Biz burası dinlence yeri, eğlence yeri değil dedik. Ancak geçen sene bazı restoranlar gece 24.00’ten sonra müziği açıp bara dönmeye başladılar. Çok tepki alındı. Belediye onları 3 gün kapattı. Bu sene yine dernek adına bir dilekçe verdik. Tüm merciler başvurumuzu kabul etti. Saat 24.00’ten sonra canlı müzik olmasın dedik. Müzik sesi saat 24.00’te kısılıyor artık.
Kültür, eksik ayak
– Burada huzur, sakinlik, tarihi binalar saydınız da kültürel yönü eksik gibi. Varlıklı ve kültürlü turist bekliyorsunuz oysa.
– Ne yazık ki, birkaç sanat galerisi, seramik atölyesi var.
– Yaz okulu gibi bir şey var mı Ayvalık’taki gibi?
– Kültür ağırlıklı bir yer değil ne yazık ki. Biraz zayıf.
– Bir de antika pazarınız meşhur.
– Aslında onu da kaçırdık. Az bir şey kaldı. Orada bir ilkokul vardı, belediye onu yıkınca orası meydana döndü. O eski Karabiber ağaçlarının altında antikacılar vardı. Orası şimdi daha boş bir meydan. Önemli bir çekim noktasıydı. Şimdi daha çok takı tezgahları var. Ağaçların kesilmesine çok üzüldük. Yerler Arnavut kaldırımıydı bir zaman.
Ekonomik getiri Bodrum’dan yüksek
– Dikkat ettik, pencereler ve kapılarda çivit mavi boya kullanılmış, bu bir adet mi?
– Bu sivrisineğe karşı. Mavi ve yeşile sivrisinek gelmezmiş. Turuncu ve kırmızı çekermiş.
– Eski taş evlerden kalan var mı hala?
– Büyük bahçeli eski ev yok. Tek tük, ama milyon dolar onlar da neredeyse.
– Buraya bu kadar parayı ödeyen zengin insanlar yapıya uyum sağlıyorlar mı?
– Evet, buradan ev alıp da uymayan yok gibi. Sadece hafta sonu gelenler biraz kalabalıklaştırıyor ama onun dışında yerel çok güzel.
– Buranın yıllık ekonomik getirisi nasıl?
– Bir araştırma yapmıştık, yaklaşık 20- 25 milyon dolar gibi. Otel restoran ve surften sağlanan. Adam başı gelir olarak bakarsak, Bodrum gibi yerlere göre gelir daha yüksektir. Burada belediye çok anahtar bir rolde şu an. Gerçekten bir stratejik bir planlaması olması ve yaptırımlar olması lazım. Daha fazla otel ve restoran kaldırmaz burası. Bu restoranların tamamı dolsa buranın temizliğini sağlayabilecekler mi mesela?
– Bir Alman Üniversitesi kurulması gündemde Alaçatı’da. İlk etapta 600 öğrenci ve 4 fakülte kurulacağı belirtiliyor.
– Alaçatı’ya girerken otoyolun oralarda. Çok negatif olacağını sanmıyorum burası için, ama dengeyi korumak lazım. Kış için fayda yaratabilir. Burada belediyenin bir de golf hayali var. Ama ben pek ihtimal vermiyorum çünkü ne su var doğru dürüst ne de bir alan var. Bir de Port Alaçatı projesi var ki, halkı denizden koprmak için resmen. Port Alaçatı’da 1500 gibi konut düşünülüyor. Kanallar kazılıyor.
– Korumacı anlayışa aykırı bir durum var gibi…
– Bilirkişi raporu doğrultusunda iki kere durdurma kararı verildi. Fakat nasıl olduysa yürütmeyi durdurmayı durdurma kararı çıkartıp çıktılar.
– Umarız Alaçatılı yöneticiler geldikleri yol ayrımında, doğru yöne yol almayı başarır.
– Umarım…
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.