İzmir kortejoları

Kemeraltı’ nda saat tamirciliği yapan arkadaşım Moiz’in yaşadığı aile evine defalarca girip çıktığımı anımsıyorum, oraların farklı mekanlar olduğunu kapısından girer girmez anlardım, bana kokusu bile değişik gelirdi. Bizim oturduğumuz mahalle, Moiz’lerin oturduğu mahalleye çok yakındı. Moiz, annesinden çalmasını öğrendiği kemanıyla hafta sonları bize konser verir, ben de onun velespitime (bisiklet) binmesine izin verirdim. Evlerinin toprak avlusunda oyun oynadığımızı anımsıyorum, yazın aile evlerinin avlusunda, şilte üzerinde uyuyan insanlarla karşılaşırdım. Evlerin sıkıcı havasından çok, içerde kendilerini rahatsız eden tahtakurularından korunmak için dışarıda yatarlardı. Aile evlerinde yaşayanların çoğunu mahalle aralarında seyyar satıcılık yaparken görürdüm. Karpuzcu Avram Amca’nın oğlu Nesim de arkadaşımdı. Yağmurlu bir günde Nesim’lerin evine girdiğimi anımsıyorum, gösterişi olmayan küçük bir evdi. Avluya bakan pencerenin önünde üzerinde örtüsü olan kaba bir masa, hazeranlari yırtık tonet sandalye, rengi kaçmış yayları fırlamış kapitone koltuk, duvarda katlanan ahşap askılık, yerde çok eski aşınmış halı, sedir, raflarda bakır tabak, tencere ve bardaklar vardı. Sanki evin bütün eşyaları başka yerlerden getirilmiş gibiydi. Nesim’in annesinin ikram ettiği kurabiyelerin lezzetini unutamam” Kortejo “avluya açılan evler” anlamına geliyor. Yahudiler’in “judeo”, Türkler’in “Aile evleri” İspanyollar’ın kortejo dediği mekanlarda, daha çok yoksul Yahudi ailelerin yaşadığını, buralarda geleneklerini ve dini ritüellerini sürdürdüğünü biliyoruz. Mutfak, banyo, tuvalet gibi alanların ortak kullanıldığı kortejolarda yaşam hiç de kolay olmamış. Soğuk kış günleri kortejo mutfaklarının sıcaklığından faydalanan aileler, ocak, kuzine ve maltızlarda Safarat yemeklerini pişirerek, Safarat şarkılarını söyleyerek geleneklerini devam ettirdiler. Avlusunda kuyu, tulumba veya akarsuyun bulunması, kortejoların kurulacağı yerlerin seçiminde tercih nedeni olmuş. Safarat Yahudileri’nin İspanya’dan göç etmesiyle birlikte ortaya çıkan konut açığı o yıllarda baraka benzeri basit yapılarla giderilirken, sonraki yıllarda kortejolar farklı mimaride kalıcı kagir yapılara dönüştü. Milli Mücadele yıllarında Ege’de, birçok kent ve kasabanın Yunanlılar tarafından yakılıp yıkılmasıyla birlikte Türkler gibi Yahudiler de evlerini ve iş yerlerini kayıp ettiler. Evlerini ve iş yerlerini kayıp eden yaklaşık 15 bin Yahudi aile İzmir’e sığınmak zorunda kaldı. Başlarını sokacak yer bulamadıkları için sokaklarda ve sinagoglarda sefalet içersinde barınmak zorunda kaldılar. Günümüzde kortejolarda yaşayan tek bir Yahudi aile kalmadı. Agora, Kemeraltı, İkiçeşmelik, Mezarlıkbaşı ve Karataş semtlerinde inşa edilen kortejoların, yangın, deprem ve diğer nedenlerle çok azı günümüze ulaşabildi. Ayakta kalmayı başarmış harap vaziyette olan kortejolarda kalan yoksul insanlar dünden daha da kötü koşullarda yaşamaya devam ediyorlar. “Aile evleri” veya “Yahudihane” denilen mekanların öyküsü henüz yazılamadı… 7 Mayıs 2009 günü fotoğraf sanatçısı Birol Üzmez’in İzmir kortejoları üzerine yaptığı çalışmayı beğeniyle izledim. Üzmez’in kamerasıyla tespit ettiği kortejolar ve kortejolarda yaşayan yoksul insanlar, bana yıllar önce Hahambaşı Sokağı’nda Yahudilerle iç içe yaşamış Ahmet Amca’yla yaptığım söyleşiyi anımsattı. Kentin belleğinden silinmiş kortejoları Birol Üzmez’in sanatsal bir estetikle kentin gündemine getirmesini önemsiyorum. Bir zamanlar yoksul Yahudilerin meskeni olan kortejoların İzmir’in sosyal yaşantısında önemli bir yeri olduğu, ne yazık ki bilinmiyor… (Fotoğraflar: Birol Üzmez)

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

,

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın