Ekonomik kriz, kurbana doymuyor

İNGİLTERE’DE yayınlanan The Lancet dergisinde yer alan bir araştırmaya göre dünyada her yıl bir milyondan fazla kişi intihar ediyor.

Bu da her 40 saniyede bir kişinin yaşamına son verdiği anlamına geliyor.

Aynı araştırmada birçok ülkede yaşlıların, gençlerden daha fazla intihar ettiği ancak son yıllarda gençler arasında da intiharların arttığı görüşüne yer veriliyor.

Araştırmada işsizlerin çalışanlardan daha fazla intihar ettiği ifade ediliyor.

İntihar vakalarının yüzde 30’una Çin’de rastlandığı, eski Sovyet ülkelerinde de intiharların endişe verici boyutlarda olduğu belirtiliyor.

Ancak…

Aynı araştırma yakın gelecekte tekrar yapılırsa, Türkiye’nin de bu ‘intihar ligi’nde üst sıralarda yer alması kaçınılmaz gibi görünüyor…

Tıpkı işsizlikte, yolsuzlukta, rüşvette, töre cinayetlerinde olduğu gibi…

Doğanın canlandığı, tomurcukların patladığı, rengarenk çiçeklerin açtığı şu bahar aylarında insanın kendi canına kıyması ne kadar acı değil mi?

Fabrikaların kapandığı, binlerce kişinin işsiz kaldığı, çek ve senetlerin dönmediği, kredi kart mağdurlarının milyonları bulduğu, ekonominin kuşatma altında olduğu bir ortamda insanlar çaresizlik içinde kıvranıyor.

İçine düştükleri bunalım nedeniyle aralarında sanatçı, iş adamı, eski belediye başkanlarının da bulunduğu pek çok insan canına kıyıyor.

Örneğin; mayıs ayının başında sinema ve tiyatro sanatçısı Yaman Tarcan, İzmir’in Aliağa ilçesine bağlı Yeni Şakran beldesinin eski Belediye Başkanı Zeki Şen, içine düştükleri ekonomik darboğazdan kurtulamadıkları için yaşamlarına son veren yüzlerce kişi arasında yer aldı.

Son zamanlarda ekonomiye verilen kurbanların sayısına her geçen gün yenileri eklenir oldu.

Gerçekten de ortada acı ve ibret alınması gereken bir tablo var.

Oy verip iş başına getirdiklerimiz ise bu tabloyu kısır çekişme içinde sadece seyrediyor.

Çaresizlik içinde kıvranıp, kurtuluşu ölümde görenlere ve geride bıraktıklarına yazık oluyor.

Ne yazıkki; bizim elimizden de “İnsanımızı çaresizlik içinde bırakanlara yazıklar olsun” demekten başka bir şey gelmiyor.
 
***

DP’li Ulupınar ve ‘uluçınar’ın geleceği…

DEMOKRAT Parti İzmir İl Başkanı Yıldırım Ulupınar, genel başkanlık yarışında desteklediği Süleyman Soylu kaybetiği için görevini bıraktı.

“Hüsamettin Cindoruk’u desteklemedim. Şu an da görevimi devam ettiremem bu yüzden etik olmazdı. Asıl olan aynaya baktığımda gördüğüm şeyden utanmamaktır. Bugün istifa etmeseydim yarın aynaya bakamazdım. Bu her siyasetçinin sergilemesi gereken bir duruştur”

diyen Ulupınar, örnek bir davranış sergiledi.

Geçmişte Tansu Çiller’e olan yakınlığı ile bilinen Ulupınar, görevde olduğu süre içerisinde partisi için neredeyse varını yoğunu harcadı.

İzmir’de büyükşehirde ve ilçelerde belediye başkan adaylarının yanında yer aldı, onlar için oy istedi.

İktidar partisi AKP’nin bile bir ilçe belediye başkanlığı kazanabildiği İzmir’de, DP’ye bir başkanlık (Tire) kazandırmayı başardı.

En azından MHP, Anavatan ve DSP gibi İzmir’de ‘sıfır’ çekmedi.

Bu nedenle, DP Genel Başkanı Hüsamettin Cindoruk ve Genel İdare Kurulu, Yıldırım Ulupınar’ı takdir etmeli ve partinin İzmir’deki anahtarını geri vermeli.

Yok eğer “Anahtarı Yıldırım Ulupınar’a tekrar veremeyiz” diyorlarsa o zaman İzmir’de merkez sağı toparlayacak bir “ağabey” ya da “ablaya” görev verilmeli ve geçmişteki ünlü “Anayol” un hayata geçirilebilmesi için çalışmalara İzmir’den başlanmalı.

Umarım, köklü bir geçmişe sahip olan geleneğin mimarları olan “Bir bilen” ve Cindoruk, “Sağa sola savrulan, adeta telef olan evlatlarını” tekrar “Uluçınar” ın altında toplamayı başarırlar.

Aksi halde ilk seçimde ne “Kırat” ne de “arı”kalır.

Çünkü…

Her ikisi de yeteri kadar beslenemediği (oy alamadığı) için açlıktan ölebilir.

Benden söylemesi.

***

Belediye şirketleri ve başkanın adamları!

MANİSA’DA CHP yöneticilerinin gündeme getirdiği, MHP’li Belediye Başkanı Cengiz Ergün, yardımcıları ve bazı meclis üyelerinin belediye şirketinden aldığı “Ballı aylıklar” ortalığı karıştırdı.

Bunun üzerine Ergün, belediye şirketinden alınacak tüm huzur haklarının bir hesapta toplanacağını ve sosyal projelere harcanacağını açıkladı.

Doğrusu, MHP’li başkanın bu tavrı örnek alınacak, alkışlanacak bir karar…

İzmir’de ve Ege’deki bazı kentlerde de belediye şirketleri var.

Onların yönetim kurullarında da meclis üyeleri, danışmanlar ve yandaşlar görev yapıyor.

Nasıl bir zamanlar KİT’lerin (Kamu İktisadi Teşekkülleri) koltukları iktidar partisinin yandaşları tarafından dolduruluyorsa…

Bugün de BİT’lerin (Belediye İktisadi Teşekkülleri) yani belediye şirketlerinin yönetimlerinde başkanın adamları yer alıyor.

Sahi, İzmir’deki belediye şirketlerinin yönetimindekiler kimler ve ne kadar huzur hakkı alıyor? Vatandaşın bilmesi gerekmiyor mu?

Hani şeffafız ya…

Şirket yöneticilerini ve kaç para aldıklarını açıklamak isteyen başkanlara, sütunlarımız açık…
 
***

NOT: Geçen hafta gazeteci ağabeyim sevgili Feyzi Hepşenkal, “Başkanlar ve meclis üyeleri mal varlıklarını açıklasın” diye çağrı yapmıştı.

Maalesef, şu ana kadar mal varlığını açıklayanların sayısı bir elin beş parmağını dahi bulmadı.

Aynı şekilde, belediye şirketlerinin koltuklarında oturanların kimler olduğunu biraz zor öğreneceğiz gibi geliyor…Umarım yanılırım.

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın