Öyle bir yazı ki, neresinden tutsanız elinizde kalıyor.
Gelin birlikte okuyalım:
“…Peki darbe olmuş mu?
Olmamış!
Olmamış darbenin davası olur mu?
İşte asıl sorun bu!”
Sorun ne?
“Olmamış darbenin davası”
Okumaya devam ediyoruz.
“…Eğer darbe planları 2003-2005 yılları arasında düşünülmüşse, Recep Tayyip Erdoğan Başbakandı. Genelkurmay Başkanı da emekli Orgeneral Hilmi Özkök. Başbakan o tarihte gerekeni yapar, darbecileri görevlerinden alıp yargılatırdı.” (28.4.2009, Cumhuriyet, Hikmet Çetinkaya)
Hoppalaaaa…
Çık içinden çıkabilirsen.
Olmamış darbenin davası olmazsa, buna Başbakan Tayip Erdoğan’ın da Emekli Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök’ün de aklınıza gelebilecek tüm yetkililerin de yapabileceği bir şey olabilir mi?
Peki yaşadıklarımız ne?
Olmamış darbenin davası olabilir mi acaba?
Hele hele olmuş bir darbenin davasından söz etmeye kalkılsa adamı döverler.
12 Eylül darbecilerinin yargılanmasını isteyen savcının başına gelenleri herkes biliyor.
Anthony Burgess’in, Otomatik Portakal adlı yapıtını okuyanlar, son bölümde roman kahramanının “feryadını” anımsayacaklardır:
“Bana dayattığınız şey iyilik bile olsa, buna itirazım var; çünkü ancak zorla değil, kendi rızamla seçtiğim iyiliğe iyilik denebilir.”
Benim de itirazım var:
Kimin ordu düşmanı, kimin yurtsever, kimin liberal tosun, kimin Atatürkçü, kimin laik, kimin faşist, kimin Kemalist, kimin hain olduklarına dair kendilerini tek “seçici merci” sayanlara itirazım var.
Hukukun üstünlüğüne inandıklarını söyleyip, her Allah’ın günü savcılara, hakimlere, hukuk insanlarına saldıranlara itirazım var.
Ülkenin kurumları arasında ayrıcalık yapıp, bir tarafı “okşarken”, diğer tarafı dövmekten beter edenlere itirazım var.
İçinden geçenleri söyleme babayiğitliğini gösteremeyip lafı geveleyip biz gariban okurları aptal yerine koymaya çalışanlara itirazım var.
Her gün birilerine saldırıp, bir kez bile özeleştiri yapma basiretini gösteremeyenlere itirazım var.
Emeğin kutsallığı, örgütlenme ve sendikalaşma konularından tüyleri diken diken olanların 1 Mayıs yazıları döktürmelerindeki iki yüzlülüğe itirazım var.
Sanki babalarının malıymış gibi tepe tepe kullandıkları köşelerinde dünyanın bütün sorunlarının çaresini biliyormuş pozlarına girip hiçbir şey anlatmamayı “başaran” yazıcılara itirazım var.
Burgess’in dediği gibi, bana zorla dayatmak istediğiniz şey bir iyilik de olsa itirazım var.
Kim takar benim itirazlarımı?
Biliyorum.
Nasıl ki bugün, yıllar öncesinin arşivleri çıkarılıp ortaya dökülüyor, yıllar sonra da bugünün “naneleri” ortaya dökülecek.
Benden söylemesi: Tarihe geçiyorsunuz…
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.