Bu güzel yurdun toprağında “altın” vardı.
Hukuki süreçler, açılan davalar, yola düşenler, yola düşenlerden geçinenler…
Say sayabildiğine…
Asteriksler, Hopdediksler…
Türkiye’nin sevilen ve öncü Anadolu Rock grubu “Moğollar”; Taner Öngür’ün o içten sesiyle soruyordu:
“Ölüler altın takar mı?…”
Şirket yetkilileri, dillerdeki şarkılardan çıplak eylemlere Türkiye’nin konuştuğu ve “imaj zedeleyen” bu “tertib”e karşı önlem almalıydı.
Yerel gazeteler ve televizyonlar tek tek “satın alındı”…
Sütun santimle yapılan para hesapları, gazeteciliğin “hesap soran” yönünü körelttiğinden, siyanüre neredeyse “doğal kaynak suyu muamelesi” yapılmaya başlandı.
Birilerine göre kazılarak alt üst edilen ve işlemden geçirilen toprak, altındaki ve üstündeki canlılar açısından hiçbir risk taşımıyordu.
Bir de “ördek yüzdürülen” maden havuzu haberlerini okuduk…
Öyle bir dille kaleme alınmıştı ki, sizin de havuza giresiniz geliyordu.
Halkın değil “küçük hesapların büyük muhabirleri”nin, rutin maden alanı gezilerinin “ikramı” fırından çıkmış “tazecik mini külçe altın”lardan; kısa günün kârı sebeplendikleri de oldu.
Türk Yargısı’nın aldığı kararların uygulamasının yapılıp yapılmadığı boyutuyla da bir imtihan yeri oldu Bergama Altın Madeni.
***
Tabii ki yerel sponsorluk da, halkla iç içe olmak adına önemliydi.
Bergama’nın ileri gelenleriyle halı saha turnuvalarında aynı topun peşinden koşuldu.
Arkeolojik açıdan “sağlığın hazinesi” konumundaki zenginliklere sahip olan Bergama ve Kuzey Ege’nin iyiliğineydi yapılan her şey.
En son duyduk ki, “ailenizin” maden şirketi “Osmanlı Dönemi Mezar Taşları” isimli eserin sponsoru olmuş.
Evet, evet yanlış duymadınız!
Üretilen eser güzel, gerekli ve önemli bir eksikliği giderecek…
Diyecek sözümüz yok.
Ancak her koşulda “yaşamı” çağrıştırmak için büyük bütçelerle basınla ve halkla iletişim kanalları kurmaya çalışan bir maden şirketi bu sponsorluğu neden kamuoyuna duyurur?
Bu şirketin yöneticileri ve iletişim koordinatörleri hiç mi düşünmez “siyanürcü şirket” diye anılan bir kurumun, “ölümü çağrıştıran” organizasyonlarda adı geçince insanların kafaların bulanacağını?
Ya da madem böyle güzel bir çalışmaya destek olundu, mezar taşlarının çözümlenmesine katkıda bulunuldu; bunu neden basın yoluyla herkese duyurmaya çaba gösterilir?
Araştırmacı Yazar Nilgün Ustura’yı ve Yazar Dr. Rafet Yalçın’ı kutlamak gerekiyor.
Çünkü mezar taşlarının sanat tarihi açısından değerlendirilmesine ve mezar taşlarındaki kitabelerin çözümlenmesine emek vermişler.
Yine Bergama Müze Müdürü Adnan Sarıoğlu’nu çalışmaya verdiği destekten; DEÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Araştırma Görevlisi Cenker Atilla’yı mezar taşlarını fotoğrafladığı için; Arkeolofg Evensel Barış Berkant’ı mezar taşlarının çizimini yapmasından dolayı ayrıca tebrik etmek gerekiyor.
Ancak madenci şirketin her şeyi bilen yöneticilerine; “Maşallah altını” taksan da, bu “iletişim kazası”ndan dönmeye artık olanak yok.
Ya da altıncı şirket, bilinçli bir stratejiyle hepimizi “mezar taşı”na yavaş yavaş alıştırıyor.
Yorum sizin…
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.