Sağlık değil hastalık bulaşıcıdır

ABD’de başlayan ve kapitalist dünyaya yayılan iktisadi bunalım üzerine yapılan kimi yorumlar beni çok güldürüyor. On – on beş yıl önce küreselleşme tartışmaları hala canlılığını sürdürürken, ülkemizin dünya kapitalizmine eklemlenmesi için ne gerekiyorsa yapılmasını savunan ve bu yolda atılan her adımı “zil takıp oynarcasına” mutlulukla karşılayanların bugünkü yorumlarına gülmemek elde değil. Televizyonların haber sunucuları, “bu bunalımın ülkemizdeki etkilerinin neler olacağını” sordukça “küreselciler” nasıl “eveleyeceklerini” ve neler “geveleyeceklerini” düşünmekten neredeyse soruyu unutuyorlar. Dersini çalışmamış öğrencinin sözlü sınavdaki durumu onların yanında öyle masum kalıyor ki!

Geçenlerde onlardan birisi, katıldığı TV canlı yayınında kendisine sorulan soruyu yanıtlayacağına, durup dururken “hiç heveslenmeyin, kapitalizmin başaracağı daha çok şey var dünyada” deyiverdi. Oysa ne “heveslenen” biri vardı karşısında ne de bu yanıtın karşılığı olan bir soru sorulmuştu kendisine ama o “çuvallayan” küreselleşme savunularının iflasının yarattığı eziklik içinde, ruhunun derinliklerindeki fırtınaların esintisini dışa vurmuştu. “Kapitalizmin başaracağı daha çok şey var dünyada!”

Kapitalizm, bir iktisadi sistem olarak elbette dünyada çok şeyi başarmıştır. Özellikle rekabetçi kapitalizmin hüküm sürdüğü, üretken sermayenin mali sermaye egemenliği altında henüz tutsak olmadığı dönemde kapitalizmin başardıkları dünya tarihinin en parlak sayfaları arasında yerini almıştır; ama o dönemler çok gerilerde kalmıştır. Uzun zamandan beri kapitalizm birkaç yüz dünya tekelinden nasiplenenler dışında kalan milyarlarca insana kan ve gözyaşından başka hiçbir şey vermemiştir, vermeyecektir.

Son aylarda yaşananlara biraz dikkatlice bakıldığında bu gerçek bir kez daha bütün çıplaklığıyla görülecektir. Birçok “yatırım bankası” çökmekte ve “uluslarüstü mali sermayenin” hegemonyası altına girmektedir. Hükümetler, telaş içinde aldıkları kararlarla bu süreci kolaylaştırmaya çalışmaktadırlar. Telaş o kadar büyümüştür ki, kapitalist sistemin ideolojisi liberalizmin karakteriyle taban tabana çelişen yol ve yöntemlere başvurarak “devletleştirmeyi” gündeme getirmek bile yadırganmamaktadır. Daha düne kadar devletin ekonomi içinde aktif olarak bulunmasını sosyalizm sanan ve devlete ait ne kadar üretim aracı varsa özelleştirilmesini savunanlar kuşkusuz sosyalist olmadılar. Panik içinde sistemi ayakta tutmak için devletleştirilen o hisseler ortalık yatışınca mali sermayeye devredilecektir. Fırtına dindikten sonra “tas ve hamamın olduğu yerde durduğunu, yalnızca hamamcının ve bazı tellakların değiştiğini” hep birlikte göreceğiz. Bu değişim milyarlarca doların el değiştirmesi anlamına gelmektedir. İşte bu değişim sırasında ortaya çıkan maliyetin kimlerce ve nasıl karşılanacağının yanıtı bizimki gibi ülkeleri çok yakından ilgilendirmektedir. Küreselleşme rüzgârına ne kadar kapıldıysanız, yani dünya kapitalizmiyle ne kadar bütünleştiyseniz söz konusu maliyetten o kadar pay alacaksınız demektir. Bankalarının ve bankacılık sektörünün yarısı yabancılara kaptırılmış bir ülke bu hengâmeden nasıl etkilenecek dersiniz?

Sevgili Ali Nail Kubalı Yeni Asır’daki 12 Ekim tarihli yazısında; siyasilerin “…biz bütün tedbirleri aldık. Bankaların nefes almalarını adım adım izliyoruz. Bizim bankalarımız sağlam!” türünden açıklamalarına değiniyor ve “bu gibi sözlerin gerçekte hiçbir kıymet-i harbiyesi” yok. Bankalar sağlam olabilir, açık pozisyonları az olabilir. Ama bankaların müşterisi olan sanayi ve ticaret kuruluşları sağlam değil” diyerek önemli bir gerçeğe işaret ediyor. Kapitalizmin dönemsel bunalımlarını üreten de zaten bu işleyiş değil midir? Banka kredisiyle iş çeviren yatırımcı ödeme güçlüğüne düşecek ki mali sermayenin hegemonyası altına girsin ya da bir adım sonra, nesi var nesi yoksa yok pahasına mali sermayenin eline geçsin. Kapitalizmin bu özgün karakteri yüzyıllardır -en azından 150 yıldır- bilinen bir gerçektir.

Küreselleşmenin parçası oluyoruz diye “zil takıp oynayanların” da çok iyi bildikleri gibi sağlık asla bulaşmaz, bulaşıcı olan hastalıklardır. Bir grup hasta insan arasına katılan sağlıklı bir kişi hastaların hiçbirini iyileştiremez, kendisi hastalanır. Bir grup sağlıklı insan arasına giren bir tek hasta ise herkesin hastalanmasına yol açar. Kapitalizm bütün hastalıklarıyla dimdik ayaktadır ve bütün sağlıksızlığıyla dünyayı etkilemeyi sürdürmektedir.

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın