Dünya, savaşlar yaşarken; Türkiye yine İzmir merkezli terörü konuşurken 77. Fuar geliverdi.
İzmir Enternasyonal Fuarı, adı üstünde!..
Neyse ki Elazığ’da ikinci bomba alarmı verilmişken; “İzmir bombacıları”nın yakalandığını Fuarın ikinci günü haber aldık ve sevindik.
Bu, polisin başarısı ve tebriği hak ediyor.
Fuarımız Kültürpark’ta, yeşil yoksunu İzmir gibi bir kentin ortasındaki vahayı andıran alanda yapılıyor.
Ama artık taşınacak.
Zaten önce, Hayvanat Bahçesi’nin meşhur hayvanları taşınmaya başlandı.
Şimdi de fuar, Gaziemir’e taşınacak.
Kültürpark, umarız bu saatten sonra İzmir’in “beton delileri”nin elinde heba olmaz.
Bizim kuşağın Müzeyyen Senarları, Muazzez Abacıları vardı.
Ajda Pekkan’ın taş gibi şarkılarını dinlemeye gittiğimiz olurdu.
Biz “kırıştık”, onun şarkıları hala “taş gibi”!
Gazinolarda oturmasını kalkmasını, yemesini içmesini, konuşmasını tartışmasını bilen kuşaklar geldi geçti.
Şimdi, ortada fol yok yumurta yokken birbirine giren; erkeklik yarıştıran içi boş kavgalar yaşayan birkaç kuşak var.
Bu “kaba kuşağın” yansımalarını “İzmir Fuarı aynasında” görebilirsiniz.
Domates domatesti o zamanlar; hıyar hıyar gibiydi.
Karpuzu mis kokusuyla, dipdiri yerdik yanında peyniri ve rakısıyla.
Ve tabii Çeşme betonla dolmadan önce; o bal kavunlarından dilimlenir, Fuar Gazinosu’nun masalarına konurdu.
Şerefe deyip kadeh kaldırdığınızda, karşınızdaki adamın şerefi konusunda endişeniz olmazdı.
Ama şimdi rakı sofralarında mumla “şerefli adam” arıyorsunuz.
Şimdi ise adına Dünya Mutfakları denilen alanda, bu damak tatlarını bulmanız olanaksız.
Dünya mutfakları, bir dönemlerin Fuar gazinolarının mutfaklarının yanından geçmez.
Gerçi türküleri sevdirecek organizasyonlar güzel, ona bir şey dediğim yok.
* * *
Fuar bir zamanlar ABD ile Sovyet Rusya pavyonlarının yarışına sahne olurdu.
Bir nevi savaş alanıydı, teknolojik gelişmelerini yarıştırırdı iki ülke.
Şimdi bu yarış farklılaştı.
“Savaş” tamtamları var artık.
77. Fuar’ın onur konuğu ülkeye baktığımızda; ABD ambargosuna karşı dünyada gerçekten “onur”uyla ayakta durmaya çabalayan bir ülkeyi görüyoruz.
Yani Küba’yı.
Sosyalizm öncesi doktor bulamayan Küba, devrimden sonra dünyaya doktor ihraç eden bir ülke haline gelmiş.
Bir doktorun maaşı 25 Küba pesosu, yani 38 YTL.
Biz de adam gibi bir doktor bakımının vizitesi 120 YTL.
En genç arabası 1960 model, bizim sokaklarda Allah ne verdiyse hepsinden var!
Küba’da her çocuğa her gün devlet 1 litre sütünü ücretsiz verirken; bizde süt markalarından geçilmiyor ama hastanelerde bebekler ölüyor.
Özellikle varoşta okullar açıldıktan sonra her hafta Aziz Kocaoğlu amcaları da haftada bir vermese, sütün tadını unutacak çocuklarımız var!
Gazetede okudum; Venezüella Lideri Chavez, verdiği petrol karşılığı Küba’dan hayvanat bahçelerine hayvan alacakmış.
Keşke bizde de böyle bir olanak olsa; İzmir’in tüm “hayvanlarını” bir uçağa doldurup Küba’ya göndersek; karşılığında, vizite bedeli “hastanın gülücüğü” olan doktorlar alabilsek.
Peki Fuar’ın ilk günü Lozan Meydanı’nı dolduran o kadar insan, Kültürpark’ta yankılanan Küba Ulusal Marşı’nda hangi sözler için “hazır ol”a durdu?
“Ülken ve gururun uğruna savaşmak için acele et;
Şanlı bir ölümden korkma,
Çünkü sen ülkenin yaşaması için öleceksin
Şerefsizce ve alçakça yaşamak istemiyorsan
Zincirlerinden kurtul!
Seni çağıran sesi duy
Acele et, cesurca savaş!…”
* * *
Bu sözler, Türkiye gibi bağımsızlık savaşı veren ulusların rahatlıkla anlayabileceği sözler.
Ancak o akşam, kaç kişinin gerçek amacı İzmir Enternasyonal Fuarı’nın tadına varmaktı?
Bir başka soru; fuarın açılış günü onur konuğu ülkesi Küba’nın standından, İzmir’in kaç “adamı” geçti?
Sayabilen varsa, söylesin!
Küba’da denize nazır bir alanda büyük devrimci Mustafa Kemal Atatürk’ün büstü açılmış.
Bence Başkan Kocaoğlu, Küba Devrim Tarihi’nde önemli bir yeri olan – bir nevi bizim Bandırma Vapuru- “Granma Yatı”nın adını İzmir’deki bir deniz otobüsüne vermeli.
Bugüne kadar pek çok tavrıyla gösterdiği gibi, bir kez daha İzmir’e “adamlık dersi” vermeli.
Hepinize iyi haftalar…
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.