Çocukluğumun izinde Deliorman’a yolculuk

İnsanın, doğduğu toprakları 31 yıllık aradan sonra yeniden görmesinin ne kadar heyecan verici bir deneyim olduğunu tahmin edemezsiniz!

Her yıl tatil dönemlerinde hayalini kurduğum geziyi, nihayet bu yıl gerçekleştirmek kısmet oldu. Topu topu 7 günlük iznimizin iki günü yolda geçti ve Bulgaristan’ın ormanları, pehlivanları ve verimli topraklarıyla ünlü Deliorman bölgesini gezmek için 5 günlük bir zaman dilimi kaldı. Bulgaristan’ın kuzey sınırına yakın Razgrad şehrine bağlı Zavet kasabası konaklama yerimizdi. Eşim, oğlumuz ve kızımızla birlikte Zavet’te dayım ve yengemin konuğu olduk. Otobüs yolculuğunu tercih ettik ve toplam 23 saatlik bir yolculuktan sonra kalacağımız yere vardık. Bağlarımızı hiç koparmadığımız akrabalarımızdan mükemmel bir evsahipliği gördük.

Bulgaristan’daki gezilerimiz boyunca kaptan pilotumuz Fatma Yenge, arabasıyla gerek karşılayıp uğurlamada, gerekse de ziyaretlerimizde ve gezilerimizde mihmandarlığımızı yaptı. Hem Bulgarcayı hem de Türkçeyi mükemmel konuşan yengemiz 5 gün boyunca elimiz ayağımız oldu. Gezimizin büyük kısmı akraba ziyaretleriyle geçti. Zavet’e 8 kilometre uzaklıktaki köyümüz Yonuzlar’ı (Prelez) uzaktan gördüğümde içim bir tuhaf oldu. Uçsuz bucaksız ayçiçeği tarlalarının devamında, yeşillikler arasındaki köyün kırmızı çatıları dikkatimi çekti. Uzaktan bakınca köy, 31 yıl önce aynen bıraktığımız gibi duruyordu.

Köyün aslında bıraktığımız gibi olmadığını, ancak ana yoldan sokaklara doğru girdikçe anlaşıldı. Nüfus o kadar çok azalmıştı ki, bir zamanlar çocuk sesleriyle çınlayan sokaklar artık tek tük görülen yaşlılara kalmıştı. Çoğu tanıdık ve akraba olan teyzelere, amcalara kendimizi tanıttıkça sıcak sohbetler gerçekleştirdik. Her evin vazgeçilmezi olan geniş bahçelerden erikler, zerdaliler, armutlar, aşı böğürtlenler, ahududular toplanıp yenildi. Çocukluğumun tadları beni eski günlere, ağaç tepelerinde geçirdiğim mutlu günlerime geri götürdü.

Köyde kalan, ağırlığını orta yaş üstünün oluşturduğu nüfus, geçimini büyükbaş hayvancılık ve tarımla sağlıyor. Tütün işleme, en revaçta olan kazanç getiren uğraşların başında yer alıyor. Bunun yanı sıra ayçiçeği, mısır, buğday da gelir getirici tarımsal ürünlerden diğerleri.

Bulgaristan, ekonomik yönden oldukça zayıf kalmış olsa da, 2009 yılında tam üyeliğe kabul edileceği Avrupa Birliği nedeniyle umutlar oldukça yüksek. Asgari ücret 220 Leva. Leva’nın TL ile bire bir olduğunu göz önüne alırsak, asgari ücretin Türkiye’nin yarısından az olduğu ortaya çıkıyor. Buna karşılık benzin bize göre ucuz; 2.5 Leva dolayında. Yiyecek ürünleri de Türkiye’dekinin yarısı civarında. Özellikle et ürünleri yarı fiyatına satın alınabiliyor. Bunun dışında pazarlarda satılan meyve sebzede ülkemizle bir paralellik olduğu gözleniyor. Kafede oturup bir şeyler yiyip içmek, dondurmacıdan kocaman bir külah dondurma satın almak da yine bizdekinin yarı fiyatına.

Ülkenin büyük bir ekonomik darboğazdan geçtiği ise bakımsız binalarından açıkça anlaşılıyor. Şehirlerdeki apartmanlar derme çatma gecekonduları andırıyor, binalar adeta dökülüyor. Emniyet, karakol, adliye gibi devlet binaları uzun zaman boya badana yüzü görmemiş, dış ve iç duvarlar örümcek ağlarıyla kaplanmış durumda. Komünist rejimin olumsuz etkileri pek çok insanın belleklerinde hala yaşıyor. Gereksiz disiplin gösterileri, ürkek bakışlar henüz demokrasinin tam olarak yerleşmediğinin göstergesi. Özel sektörce işletilen dükkanlarda satıcıların müşteriye “buyurun” yerine “söyleyin” şeklinde hitap etmesi ise hala olağan karşılanıyor.

Büyük binalarda ve resmi kurumlarda bulunan beyaz-yeşil-kırmızı şeritlerden oluşan Bulgaristan bayrağının yanında Avrupa Birliği bayrakları dalgalanıyor. Avrupa Birliği’nden sağlanan yardımlarla, önceleri delik deşik olan bazı şehirlerarası yolların yenilendiği de dikkatlerden kaçmıyor.

Razgrad şehri, Bulgaristan ile Romanya arasında doğal sınır oluşturan Tuna Nehri’ne oldukça yakın. 70 kilometre mesafedeki Rusçuk (Ruse) şehrinde gittiğimiz Tuna kıyısından bakınca, karşıda Romanya’nın topraklarını rahatlıkla görebildik.

Bulgaristan’ın bir numaralı gündem konusu ise çok tanıdık. Televizyon kanallarının ilk ve ağırlıklı haberi yolsuzluk. Tam üyeliğe geçiş sürecinde Avrupa Birliği’nden çok büyük bir nakdi yardım alan ülkede, bu paranın usulsüz bir şekilde dağıtılmış olması pek çok kesimi isyan ettirmiş durumda. Bulgaristan’da 20’nin üzerinde televizyon kanalı var ve Türk aileler çanak antenle Türk kanallarını rahatlıkla izliyor. Türk aileleri kendi arasında Türkçe konuşurken, okullarda ve resmi yerlerde Bulgarca kullanılıyor. Türk kanalları, düzgün Türkçe konuşmayı öğrenme konusunda da rehber olarak kabul ediliyor.

Avrupa Birliği ülkelerine rahatlıkla girip çıkabilen Bulgaristan vatandaşları, özellikle Almanya başta olmak üzere çalışmak ve geçinebilecek kadar para kazanmak üzere Avrupa ülkelerini tercih ediyor. Türk asıllı olanların bir kısmı da Türkiye’ye geliyor. Bu yüzden yaşlı nüfus ağırlıkta. Doğduğum köyde yaşıtım olan hiçbir arkadaşıma rastlayamamış olmam da bunu kanıtlıyor. En üzücü olan ise, bir zamanlar her yıl yüzlerce öğrencinin okuduğu köy okulunun, sınıf oluşturacak çocuk bulunamaması yüzünden bu yıldan itibaren kapılarını açmayacak olması.

31 yıl sonra, doğduğum ve ilkokulu tamamladığım köye yolculuk etmek benim için müthiş bir serüvendi. Uzaktaki akrabalarımla bağlarımı yeniden tazelemek ve güçlendirmek bana çok iyi geldi.

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın