Kentsel gerilim

Yüz yıllık kentleşme tarihimizin daha çok ikinci yarısında yaşananların ürünü olan bugünkü Türkiye kentlerinin içinde bulunduğu sorunlar sıralansa, ilk sırada -açık ara farkla- “kentsel gerilim” yer alır. Yüz binlerce insanın yaşadığı kentsel alanda süre giden yaşam biçimi değişikliklerinden, kentin çeşitli bölgelerinde sunulan kentsel kolaylıklar arasındaki farklılıklara değin çok çeşitli kaynaktan beslenen kentsel gerilim nasıl giderilir, giderilmeli midir ya da ondan nasıl yararlanılabilir? Herkesin kendine göre çekiştirdiği ve içinde bulunduğu çıkar grubunun beklentileri doğrultusunda biçimlendirmeye çalıştığı kent mekânını özenle incelediğimizde bu soruları tek tek yanıtlayabilmek için değerli ipuçları bulabiliriz.

Fizikte gerilim “iki ucundan ters yanlara çekilen bir telin her noktasında, o iki güce karşı koyan güç” biçiminde tanımlanmaktadır. Teldeki gerilimi bütünüyle gidermenin birinci koşulu güçlerden en az birisini ortadan kaldırmaktır. Bu durumda tel, onu çekmeye devam eden güçten yana hareket edecektir. Güçlerin ikisi birden ortadan kalktığında da gerilim sıfırlanacak ve tel olduğu yerde kalacaktır. Bir başka olasılık, telin kopması ve her iki güç arasında paylaşılmasıdır. Bu durumda da gerilim kalmayacaktır. Ancak konu kent olduğunda gerçeklik bu denli yalın değil, çok daha karmaşıktır; çünkü ne kent tel gibi iki boyutludur ne de onu çekiştiren yalnızca iki karşıt güç vardır. Sınırsız sayıda bileşeni ve boyutuyla, onlarca tür çıkar grubunca her yana çekiştirilen kent, onu çekiştirenlerin güçleri oranında oluşan gerilim altında biçimden biçime girerek varlığını sürdürür. Dünya tarihi, ayrıksı birkaç örnekte olduğu gibi, tarafların iki karşıt kümede birleşerek kenti yırttıklarına da tanık olmuştur. Berlin bunun çarpıcı bir örneğidir; 1949 yılında yırtılan kent, 41 yıl sonra yeniden bütünleşme sürecine girmiştir.

Bu tür ayrıksı durumlar bir yana, kentsel gerilim aslında kentin “organik” gelişimi için yararlıdır. Kenti planlayanlar kentsel kolaylıkların dağılımındaki adaletsizlikleri giderme adına üretecekleri her kararda bu gerilimden yararlanabilirler. Kenti planlayan ve yönetenler kuşkusuz bütün kentlilere eşit uzaklıkta durmak zorundadırlar ama yılların ihmaliyle ya da çok başka nedenlerle kentsel kolaylıklardan daha az yararlananlara karşı olumlu ayrımcılık yapmaları onların bu konumlarını değiştirmez.

Gelişmenin ve ilerlemenin lokomotifi çelişki; onun ilk ürünü ise gerilimdir. Çelişki ve gerilimin yokluğu ölümdür. Önemli olan gerilimi bütünüyle yok etmek değil, ondan akılcı biçimde yararlanmaktır. Yararlanılmayan ve her geçen gün derinleşen çelişkinin yaratacağı ölümcül gerilim kentin yırtılmasına varan vahim sonuçlara yol açtığı gibi gerilimin yokluğu da durgunluğa, çöküntüye ve ölüme neden olabilir.

Akılcı bir planlama süreci işte bu dengeyi koruyan ve kollayan yaklaşımla yaşanır. Ülkemizde bu gerçek fark edilinceye değin kentlerimiz güçlü olanın çekiştirdiği yana doğru biçimlenmeye devam edecek gibi görünüyor.

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın