Sosyal güvenlik

Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) 1944 yılında toplanan Philadelphia Konferansı’nda yayınlanan Bildirge’yle sosyal güvenlik dünyada ilk kez “hak” olarak tanımlamıştır. Bildirgede yer alan esaslara göre “sosyal güvenlik”, çalışana bugün ve gelecekte, çalışma koşullarını yitirse bile, çeşitli risklere karşı, yaşamını sürdürebileceği sürekli bir gelir güvencesinin sağlanması ve hastalık, işsizlik, yaşlılık, iş kazası, meslek hastalığı, analık, sakatlık, ölüm ve aile yüklerine karşı çalışanın güvenceye kavuşturulmasıdır.

Sosyal güvenlik kavramının 1940’lı yılların ortalarında başlayarak evrensel düzeyde ve bu kapsamda ele alınması kuşkusuz rastlantı değildir. Bu gelişmelerin, İkinci Dünya Savaşı’nın bitişiyle birlikte dünyada çok daha geniş bir alanı etkisi altına alan sosyalist sisteme karşı kapitalist dünyanın kendisini koruma refleksi olarak gerçekleştiği görülmektedir. Bu anlamda, kapitalist dünyada sosyal güvenlik hakkının kabulü emek/sermaye karşıtlığını yumuşatmaya yönelik başlıca girişimlerden birisidir. Nitekim sosyalist dünyanın çöküşüyle birlikte kapitalist dünyanın hemen her ülkesinde sosyal güvenlik kavramına bakışın değiştiğini, konuyu düzenleyen yasal çerçevelerde birbirine benzer köklü değişikliklerin gündeme getirildiğini görüyoruz. Söz konusu değişikliklerdeki benzerlikler kendisini daha çok geçmişte çalışanlara tanınan kimi hakların geri alınmasında göstermektedir.

Ülkemizde de yıllardır siyasal iktidarlarla çalışanlar arasında sürtüşme konusu olan yasal düzenleme girişimleriyle çalışanların sosyal güvenlik haklarında birçok geri dönüş gerçekleştirilmiştir. Bu süreçte çalışanlardan geri alınan haklar yetmemiş; günümüzde de benzer çalışmalar yeniden gündeme getirilmiştir.

Çalışanlara iktisadi, toplumsal ve siyasal hakların tanınmasında; yaşam koşullarının iyileştirilmesinde asla batı ülkelerini örnek almayan siyasal iktidarlar, konu çalışanların var olan haklarının geri alınması olduğunda o ülkelerin izinden gitmek için hiç zaman yitirmemektedirler. Örneğin, Avrupa’nın pek çok ülkesinde gerçekleştirilmiş ya da gerçekleştirilmek üzere olan “mezarda emeklilik”, sağlık hizmetlerinin metalaştırılması, emeklilikte sefalet ücreti vs. bizde de aynen gerçekleşmiş ya da gerçekleşmek üzeredir.

Küreselleşen kapitalizmin büyük parçalarını oluşturan gelişmiş ülkelerin deneyimli emekçi örgütlerinin varlığına ve karşı duruşuna rağmen yitirilen sosyal güvenlik kapsamındaki birçok hakkın ülkemizdeki çalışanların mevcut örgütlülüğüyle hiç korunamayacağı açıkça görülmektedir. Dünya emekçileri, küresel kapitalizmin, 90’lı yılların başında dizginlerinden kurtulmuş ve 20. yüzyılın her türlü insani değerini yok sayan anlayışının karşısına ona benzer küreselleşmiş bir güçle çıkmadıkça bugün için elde-avuçta kırıntıları kalmış sosyal güvenlik haklarının da yakın gelecekte aranır hale geleceğini söylemek kehanet değildir. Çalışanların bu küresel birlikteliği, yalnızca sosyal güvenlik haklarını kurtarmakla kalmayacak dünyayı hızla sürüklendiği büyük felaketlerden de koruyacak tek güç gibi görünmektedir.

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın