Yerel seçimlere bir yıl kala

Büyük kentlerimizdeki seçmenlerin önemli bir bölümünü üretim süreci dışında kalmış insanlarımız oluşturmaktadırlar. Zorlu yaşam koşullarının dayatmaları altında yaşadığı günden ötesini planlayamayan; aslında planlaması de gerekmeyen bu insanlarımız için önemli olan bu günü kurtarmaktır. Onların dünyasındaki “günü kurtarma” anlayışı son otuz yıldır hem kentlerimizdeki egemen kültürü biçimlendirmekte hem de bu insanların siyasal bilincini belirlemektedir. İzleyebildiğimiz kadarıyla 1980’li yıllardan beri yapılan seçimlerde bu dünyanın seçmeninin, uzak gelecekte cennet vaat edenlere, anlaşılması güç söylemleri olanlara, soyut mutluluklara, bulanık düşüncelere fazla itibar etmediği görülmektedir.

Büyük kentlerde yürütülen siyasal çalışmalarda, bu durumun ayrımında olan ve kendisini yenileyen örgütler geniş kitlelerle bağ kurabilirken, eski söylem ve eylem biçimlerinde direnenler hüsrana uğramaktadırlar. Seçmen çoğunluğu, kendisini siyasal yelpazenin neresinde görürse görsün, onunla yakın ve sıcak ilişki kuran; gündemini onun önceliklerine göre belirleyen pragmatik (yararcı) söylemlere, siyasetçilere ve örgütlere yönelmektedir. 1980 öncesinin, “partisine bağlı seçmen türü” çoktan değişmiş; son otuz yılda yapılan seçim sonuçlarının da gösterdiği gibi, “her koşulda” partisini destekleyen seçmenlerin oranı çok azalmıştır. Birbirini izleyen seçimlerden ikincisinde birinci seçimde oy verdiği partinin tam karşısında olan bir başka partiyi tercih eden seçmen sayısı azımsanamayacak orandadır. Bunun bir nedeni insanlarımızın önemli bir bölümünün üretimden kopmuş olması ve yaşam koşullarının zorlukları karşısındaki ezilmişlikleriyse, bir başka nedeni ülkemizdeki siyasal partilerin pek çoğunun seçmen gözünde aynılaşmış olmasıdır. Seçmenin en büyük bölümü, bugünden yarına yaşam koşullarını az da olsa iyileştireceğine kendisini inandıran partiye yönelmekte; o nedenle kamuoyu araştırmalarında toplam seçmen sayısının çoğunluğu kararsızlar -yüzergezerler- olarak nitelenmektedir.

Yerel seçimlere bir yıl kaldı. Siyasal iktidar TBMM’deki çoğunluğuna dayanarak, seçimlerdeki başarısını garantiye alma düşüncesiyle olsa gerek kimi belediyeleri kapatan, birleştiren, bölen ve yeni belediyeler kuran bir yasa çıkarmıştır. 5272 sayılı Belediye Yasası’na göre, belediyelerin Danıştay’ın görüşü alınarak, “idari işlem” niteliğindeki kararname ile kurulması ya da kaldırılması gerekirken, çıkarılan bir yasayla bu işlemin gerçekleştirilmesi siyasetteki “ben çoğunluğum, istediğimi yaparım” anlayışı için çarpıcı bir örnek oluşturmuştur. Meclisteki çoğunluk gücüne dayanılarak yapılan bu tür uygulamalar yeni değildir. Yakın tarihimizde de benzer uygulamalar yapılmış ama hiçbirisi uygulama sahiplerinin beklediği yararı sağlamamıştır. Günümüzde yapılanının da iktidar sahipleri için yararlı olmayacağı şimdiden görülmektedir. İzmir’de de Karşıyaka ve Konak ilçelerini bölen, kimi belde belediyelerini kapatan ve iki yeni belediye kuran bu yasaya karşı yükselen tepkiler bir yıl sonraki seçimde kuşkusuz etkili olacaktır. “İktidar” bazen görme bozukluğu ve bellek kaybı mı yaratıyor acaba, ne dersiniz?

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın