Ama bu yıl 8 Mart dolayısıyla karşımıza çıkan rakamlar başka bir gerçekliği yüzümüze vurdu.
Türkiye’de kadınların alması gereken birçok hakkı daha vardı. Zaman gelişiyordu, çağ değişiyordu ama Türkiye’de kadın hakları konusunda adımlar gıdım gıdım… Cumhuriyet döneminde ne aldık, hemen hemen o…
Oysa son zamanlarda sanki bütün haklarımızı almış, kadınla erkeğin farklı sorunları kalmamış gibiydi. Yalnızca başörtüsüyle üniversiteye girme hakkı kalmıştı, Milletçe onun için koşturuyorduk.
8 Mart geldi de fark ettik ki(!) daha çok hakkımız varmış alamadığımız, daha çok özgürlük hakkı varmış peşinden koşulması gereken…
** Kadınların çalışma hakkı varmış..
Var ama bugün ancak yüzde 26,3’ü çalışabiliyor. Yani her dört kadından biri işsiz… Türkiye’de ev kızlarının sayısı toplam 16 Avrupa ülkesinin nüfusundan daha fazla.
** Kayıtlı çalışma hakkı varmış…
Ancak iş bulabilen şanslı 100 kadından 75’i ise kayıt dışı çalışıyor. Ülke genelinde 2 milyon 870 bin kadın, ücretsiz aile işçisi olarak tarım alanında istihdam ediliyor. Bu kadınların yüzde 98,7’sinin herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna kaydı bulunmuyor.
** Eşit işe eşit ücret isteme hakkı varmış
Ücret ortalaması birim başına erkek çalışanda 100 YTL, kadında 47 YTL.
** Okuma hakkı varmış…
Kız öğrencilerin yüzde 12’si ilköğretimden yoksun.
Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü verilerine göre kadınların sadece yüzde 3,9’u üniversite mezunu.
** Kadının çalışabilmesi için kreş ve etüd hakkı varmış
Bugün bu sorun yalnızca kadınların sorunu olarak görülüyor. Belediyelerin, belli sayıda çalışana sahip işletmelerin kreş kurma zorunluluğu neredeyse kalmadı.
** Kadının medeni çağa uyum hakkı varmış
TİSK’in verilerine göre ev işleriyle uğraşan kadın sayımız 12 milyon 300 bine çıkarken; bir yılda istihdam edilenlerin sayısı 368 bin azaldı, bunların 248 bini kadın oldu…
** Kadının eşinden ailesinden işkence görmeme hakkı varmış
Resmi rakamlara göre Doğu illerinde yaşayan kadınların yüzde 76’sı eşleri tarafından dövülüyor.
** Örtünmeme hakkı da varmış
Türkiye’de aileleri mutasıp olan genç kızların örtünmeme hakkı neredeyse hiç kullanılamıyor. Yaşları küçükken itiraz eden kızlar ailelerinin baskılarıyla örtünmeye alışıyor.
** Kadının siyaset yapma hakkı
1935 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi 5. Dönem sonuçlarında 17 kadın milletvekili Meclis’e girdi. Biz 61. Hükümet döneminde kadın milletvekilimizin sayısı 24’e ulaştı diye sevindik. Doğru yasalarda kadının siyaset yapmasını engelleyen bir unsur yok. Öyleyse neden 63 yıl sonra sadece 5 milletvekili kadın kazanabildik..
Evet kesinlikle Türkiye bir özgürlükler ülkesi olmalı, “hakların” peşinden koşulmalı. Ama tüm bu saydıklarımızın… Her kesim kendi işine gelen hak’ın değil, hepsinin peşinden koşmalı… Var mısınız?
Yeşil sosyal güvenlik
Bugüne kadar, mantığın sınırlarına sığmayan pek çok gelişmenin siyasetin, ekonominin hatta kanunların sınırlarını çizdiğine tanık olduk. Ama bazılarını kanıksamak, sindirmek kolay olmuyor.
Resmi rakamlara göre ekonomisinin yüzde 60’ı kayıt dışı olan bir ülkede kayıtdışı eleman çalıştırana ceza-i yaptırım uygulanmazken, maaşların bordroya eksik ya da yanlış yansıtıldığı işyeri sahipleri 3 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılacaklar.
Akıl almaz bir çelişki..
Türkiye’nin gerçeği, somut sonuçlarla ölçülür.
Ülkenin yüzde 40’ı kayıtlı kesim ve bu oranın yüzde 90’ının da ücreti bordroda asgari ücret olarak gösteriliyor. OECD rakamlarına göre Danimarka’dan sonra dünyanın en ağır istihdam yükü uygulayan, işletme sermayeleri güçlü olmayan yapılara dayanan bir ülkede tablonun bu olması da sürpriz değildir.
Somut sonuç şimdiden belli; ya iktidarın eline istediği işletmelerin üstüne gitmesi için yeni bir koz, ya işverenler için “ücretlerinizi daha fazla artıramıyorum”un gerekçesi ya da taşeronlaştırmalara varan birçok işletme oyunu karşımıza çıkar.
Elbette bu düzenlemeler de olmalı ama ülkenin gerçekleri göz önünde bulundurularak olmalı. İstihdam yüklerini azalttığınız takdirde, zaten o zaman bu önlemleri getirmek işletmeleri zorlamaz.
Böyle bir uygulama başlatmadan önce Türkiye’de kayıt dışına yönelik sağlanan tek başarıya tanık olmak gerekmez mi ?
İstanbul Bayrampaşa’daki patlamada kaç işçi kayıtlıydı ? Ya da tersane vahşetinde bırakın çalışanları tersanedeki bazı firmaların bile kaydı bulunamadı.
***
Bir de,
Son zamanlarda tanık olduğumuz iki farklı olay. Çalışanını işten çıkaran serbest meslek sahibine “Neden ayrıldı?” diye soruyorum. “Sigorta istedi” diyor.
“Sigortası yok muydu, kaç yıldır burada çalışıyor?”…
Yanıt hiç çekinmeden çok net, “Ama yeşil kartı vardı”…
Ya da tam tersi…
Geçenlerde bir işadamı anlatıyor, işe alacağı işçiye “evraklarını getir sigortanı yaptıralım” dediğinde “sigorta parasının bir kısmını bana verin, benim yeşil kartım var” yanıtını almış.
Devlet kayıt dışına yönelik elindeki bir avuç denetim elemanı ile bu yaşananların üstesinden gelemez.
Ayrıca şu an sınırlarımızda Türk Ordusu büyük bir harekat gerçekleştirdi. Irak topraklarındaki hava ve kara harekatının finansal yükü ağır… Ülke savunması söz konusu olunca “bütçem bu kadar” da diyemezsiniz. Maddi kayıplar birşekilde karşılanmak durumundadır.
O nedenle bugünlerde gelirleri artırmak, kaydı artırarak daha çok gelir sağlayacak uygulamalar öncelikli olmalıdır.
Makro düzenlemeler beklerken eldeki sınırlı güce, varolan kayıtlı kesimi de kayıt dışına çıkarabilecek uygulamalar eklemek, can suyunu azaltmaktır.
Kayıt dışı söz konusu olunca sonuç bu yazdıklarımızdır, gerisi teferruattır…
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.