İddiasız kentin koca reisleri, efsane başkanları

İzmirliler olarak ne kadar şanslıyız. Bu kadar efsane başkan, muhteşem vali, vazgeçilmez yerel yöneticiler hangi kente nasip olabilir? Bir kent düşünün ki tayini çıkan her valinin ardından kampanya başlatıyor, ‘Valimizi istiyoruz, göndermeyiz’ diye. Suç patlamasının yaşandığı dönemde görev yapan emniyet müdürlerinin görev süresi dolunca meslek odaları, dernekleri minnettarlığını bildirmek için veda kokteyli verme yarışına giren kaç kent var? Görev süresince veya dolmasının ardından efsaneleştirilen bu kadar çok belediye başkanı Londra’ya mı, Barselona’ya mı nasip olmuş?

Eğer iddia edildiği gibi bu kadar çok efsane yöneticimiz varsa soralım: İzmir, kentsel yapısı, mimari karakteri ile göz mü kamaştırıyor? Altyapısı ile örnek mi alınıyor?
Ulaşım çile olmaktan çıktı mı? Sahilleri ve tarihi zenginliği dışında kente turist akını mı var? Tarihi değerleri çok mu iyi korunuyor? vb.

‘Tarihin ve talihin armağanı’ bu kadar çok muhteşem idarecilerin yönettiği İzmir’in bugün çok daha iyi yerlerde olması gerekmez miydi? Eğer kent skalanızda Balıkesir, Çorum, Bitlis varsa sorun yok, yeriniz fena değil. Yok eğer skalanızda Marsilya, Atina, Palermo varsa iş biraz sıkıntılı. Öyle ya bu kadar çok efsane yöneticisi olan bir kent eğer kıyaslama yöntemi ile başarısını ölçecekse kriterler yine Akdeniz’den başarılı kentler olmalı. Tarih boyunca Akdeniz havzasında hep cazibe merkezi olmuş bir kentten bahsediyorsak kent ve yöneticilerinin performansını ancak bu şekilde değerleyebiliriz. Bu değerleme sevimsiz olabilir. Çünkü ‘başaramadığınızı’ gösterir.

Peki nedir bizde başaramayanları ‘efsaneleştiren’ ruh hali. Kentin kalbini gecekondulaşmaya teslim edeni, kordon sahiline yüksek yapılaşmaya izin vererek insanlık suçu işleyeni kutsallaştırma eğilimi sosyal psikolojinin konusuna giriyor. Hastalıklı bu duygu halini sakın ‘saygı’ ile açıklamaya kalkmayalım. Eğer kent adına değerlendirme yapıyorsanız biraz daha soğukkanlı olmak gerekmiyor mu?

Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök de İzmir’in yerel yönetici konusundaki ‘şansına’ dikkat çekti. O’nun kriteri biraz farklı. Dürüstlük temelli değerlendirmesi önemli ama yeterli mi acaba? ‘Çalmamış’ olmak başarı için tek koşul mu? Hem zaten olması gerekeni neden başarı gibi gösteriyoruz?

İzmir elbette iddiaları olan kent ama yakın geçmişten devralınan kentsel iddialardan bahsetmek mümkün değil. İzmir’in binlerce yıl öteden gelen iddiaları son yüzyılda köreltildi. Bu iddiaları diri tutmak ve heyecanın yükseltmenin yolu, ancak yakın geçmişimiz ile yüzleşmek ve tabi ki yakın geçmiş idarecilerini olduğundan farklı konumlandırmamaktan geçiyor.

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın