Şehit haberleri

Şırnak’ın Gabar dağında şehit olan 13 askerle ilgili gazete haberleri yürekleri burkuyor. İşte onlardan ikisinin başlıkları:
“Bir tek canı vardı, onu verdi” ve
“Güneş ve Zeliha’ya Türkiye sahip çıktı”.

Birinci haberde şehit Mehmet Coşkun’un, yoksulluk içinde bir yaşam sürdüğü; okula başlamadan önce altı yaşında işçi, on üçünde evinin reisi, yirmisinde şehit olduğu anlatılıyordu. Mehmet Coşkun yedi yaşında başladığı ilkokul öğretimini bir yandan çalışarak ancak üç yıl sürdürebilmişti. Ayrılmak zorunda kaldığı okulun önünde simitçilik yapıyordu. İlköğretimin yasal zorunluluk olduğunu anımsayan yetkililer onu yeniden okula almışlardı. Kronik hasta olan babası ölünce on üç yaşında ailesinin bütün sorumluluğu onun sırtına yüklenmişti. Toptancı halinde hamallık yapmaya başlamıştı. Bir ara, daha iyi koşullarda iş bulmak ümidiyle Kıbrıs’a gitmiş ama beklediğini bulamayıp Gaziantep toptancı halindeki hamallığa dönmüştü. Şubat 2007’de askerlik görevine başvurdu ve hamallıkla gelişen iri bedenine bakılarak dağ komandosu kadrosuna ayrılmıştı. Ailesi Gaziantap’te, sıvası ve doğramaları bile olmayan bir gecekonduda oturuyordu.

İkinci haber, şehit Kasım Aksoy’un geride bıraktığı yetimleri üç yaşındaki Güneş ve iki yaşındaki Zeliha ile ilgiliydi. Türkiye onları, şehit babalarının cenaze töreninde, ayaklarında yırtık çorapları ve dinmeyen gözyaşlarıyla tanımıştı. Onların babalarının cenazelerinde giyecekleri ayakkabıları bile yoktu. Gazetelere göre Türk halkı onlara sahip çıkmıştı ve artık onlar yalnız değildiler!

Yüreğimizi burkan bu tür haberler bir o kadar da sinirlerimizi bozuyor, duygusal ve düşünsel dünyamızı altüst ediyor. Şehit olmasalar basınımızda asla haber olmayacak olan Mehmet Coşkun’lar, Kasım Aksoy’lar ve onların aileleri, çocukları, yaşam koşulları bir anda ilgi odağı oluyor. Tüm ulusumuzu üzen ama en çok da şehit ailelerini derinden yakan acı bile magazinleştiriliyor. Onların koşullarında hayatta kalmaya çalışan milyonlarca aileyi görmezden gelen; onları bu koşullara mahkûm eden ekonomi politikalarının yılmaz savunucusu olanlar bu derin acıyı bile aynı amaçla kullanmaya çalışıyorlar. Sorunu yalnızca şehit düşen askerlerin ailesiyle ilgiliymiş gibi yansıtarak aslında başarılı da oluyorlar. Böylece hem vicdanları(nı) rahatlatıyorlar hem sorunun özünü gözlerden kaçırıyorlar.

Gazetelere göre, babalarının cenaze töreninde bile giyecek ayakkabıları olmayan şehit çocuklarına Türk halkı sahip çıkmış, artık onlar yalnız değillermiş! Büyük olasılıkla, babaları şehit Kasım Aksoy da çocukluğunda ayağına giyecek ayakkabı bulamamıştı. Şehit Mehmet Coşkun da çocukluğunu öyle geçirmişti ama Gabar dağında şehit düşünceye değin gazetelerimiz, bırakın yaşamlarını nasıl sürdürdüklerini, onların varlığını bile anımsamamıştı. Onlar gibi daha milyonlarca aile, milyonlarca çocuğumuz var, onlar ne zaman anımsanacak, yalnızlıktan kurtarılacak? Onları bu insanlık dışı yaşama mahkûm bırakan koşullar ne zaman sorgulanmaya başlanacak? Bunun için o ailelerden de şehitler vermeleri mi bekleniyor?

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın