Şimdi artık en yüce değer para!
Peki…
Emeğin hak mücadelesi kimlere düşer?
Tabiki önce sendikalara…
Sonra emekten yana olduğunu söyleyen siyasi partilere düşer.
İşçi ve memur sendikaları güçleri doğrultusunda mücadele ediyor.
İşçi sendikaları, her türlü baskıya, engellemelere rağmen, grev ve toplu sözleşme haklarını kullanmaya çalışıyor.
Memurlar ise seslerini zaman zaman yaptıkları eylemlerle duyuruyor.
Ancak… Hükümet kulaklarını tıkıyor, onları görmezden, duymazdan geliyor.
Belediyelerde çalışan memurlar da, zaman zaman grev ve toplu sözleşme hakkını alabilmek çeşitli eylemler yapıyor.
Ama…Ne başkanlar, ne de onların üyesi olduğu partinin temsilcileri memurların sesini duyuyor.
Örneğin; İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde ne başkan, ne de meclis üyelerinden ses çıkıyor.
***
Bu konuya isterseniz önce Anayasa açısından bir bakalım:
“…. Usulüne uygun yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlererası anlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası anlaşma hükümleri esas alınır.”
(7 Mayıs 2004 gün 5170 sayılı yasayla anayasanın 90’ıncı maddesinin son fıkrasına eklendi.)
5170 sayılı yasanın genel gerekçesinde de bu durum şöyle açıklanıyor:
“….Diğer yandan, dünyada gelişen yeni demokratik açılımlara uyum sağlanması ve bu açılıma uygun bir şekilde temel hak ve hürriyetlerin evrensel düzeyde kabul edilmiş standart ve normlar ile Avrupa Birliği kriterleri seviyesine çıkarılması amacıyla kanunlarımızda düzenlemeler yapılması ihtiyacı temel yasamız olan anayasa da değişiklikler yapma zorunluluğunu doğurmuştur.”
Yapılan değişiklik, yoruma gerek bırakmaksızın kanun ile uluslararası anlaşmanın birbirine aykırılığı durumunda anlaşmanın esas alınacağı ve öncelikle uygulanacağını belirtiyor.
Bakanlar kurulunca onaylanan ve TBMM tarafından çıkarılan 5234 sayılı kanun ile Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) sözleşmesi, iç hukukun bir parçası olduğu yönünde anayasa hükmüne göre, herhangi bir hukuksal kuşku bulunmadığı ifade ediliyor.
***
Nitekim, kamu görevlilerinin toplu sözleşme hakkı ile ilgili olarak Danıştay Birinci Dairesi’nin (Esas no:2005/1067, Karar no : 2005/1363) ve Zonguldak İdare Mahkemesi’nin (Esas no:2006/633, karar no:2006/11142) kararları bulunuyor.
Ulusal mahkemelerin yanı sıra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Tüm-Bel-Sen’in Gaziantep Büyükşehir Belediyesi ile yaptığı sözleşme ile ilgili verdiği kararda sözkonusu belediyeyi, kamu görevlilerinin toplu sözleşme hakkını ihlal ettiği gerekçesiyle 20 bin euro tazminata mahkum ediyor.
İLO sözleşmesi esas alındığında, çalışanlar lehine kendi örgütleri eliyle kullanacakları bir toplu pazarlık ve bunun sonucunda toplu iş sözleşmesi yapma yönünde temel hakkın tanındığı açıkça görülüyor.
Anayasa da İLO sözleşmesinin uygulanması gerektiğini öngörüyor.
Oysa… Bazı belediye başkanları, “Yasal dayanağımız yok. Memurlara bu yolla para ödersek, bize zimmet çıkar” diyor.
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin hukukçuları da, başkanı yanlış yönlendiriyor, korkutuyor.
Aslında korkmaya gerek yok.
Çünkü…
Ortada pek çok örnek var.
Örneğin; Tüm-Bel-Sen’in örgütlü olduğu belediyelerden 201’inde toplu sözleşme yapıldı. Bu yerel yönetimlerden 63’ü CHP’li, 51’i AKP’li, 41’i DTP’li, 20’si DP’li, 8’i ANAVATAN’lı, 6’sı MHP’li, 5’i DSP’li, 2’si SHP’li, 2’si ÖDP’li, biri SP’li ve ikisi ise bağımsız başkanlar tarafından yönetiliyor.
1993 yılından bu yana toplu sözleşme hakkını kullanan Tüm-Bel-Sen’in, kimi belediyelerde üçüncü, hatta dördüncü kez toplu sözleşme masasına oturduğu görülüyor.
İzmir’de Karşıyaka, Buca, Çiğli,Güzelbahçe, Balçova ve Narlıdere belediyelerinde çalışan memurlara toplu sözleşme ile ek ücret sağlanıyor.
Şu anda İzmir’de Büyükşehir, Konak ve Bornova’da memurlar bu haktan mahrum.
Bu durumda; ya toplu sözleşme imzalayan başkanlar yanlış yapıyor, ya da “zimmet” bahanesini ortaya atanlar doğru yapmıyor.
Sizce hangisi yanlış yapıyor?
***
İzmir’in cama yazılan tarihi…
SEKİZ bin yıllık tarihi ile Ege’nin incisi İzmir, Kordon’u, Karşıyakası, Güzelyalısı, Bornovası ve Bucası’yla dünya cenneti bir kent…Geçmişte çoklukla cumbalı evlerin, bahçeli köşklerin, deniz kenarındaki yalıların süslediği İzmir’in bu güzellikleri artık sadece fotoğraflarda kaldı.
İzmir Ticaret Odası, önemli bir kültür hizmeti yerine getirerek bu güzellikleri “Cama yazılan tarih” adı altında albümde topladı ve gelecek kuşaklara taşıdı. İzmir’in geçtiğimiz yüzyıldaki büyük değişimini gözler önüne seren bu yapıta emeği geçenleri kutluyoruz.
***
ANAVATAN’ın Kordon sefası bitiyor
GEÇEN hafta bu sütunlarda ANAVATAN Partisi’nin İzmir’de zor günler geçirdiğini ve partide çalışan görevlilerin maaşlarının ödenmediğini yazmıştık.
Birikmiş kira borçlarını güçlükle kapatan parti yöneticileri, bu kez yeni bina aramaya başladı. Çünkü… Aylık 3 bin YTL’yi geçen kirayı ödemekte zorlanan partililer, 30 Eylül itibarıyla önü birinci arkası ikinci Kordon’a bakan il ve Konak ilçe binasını boşaltmak zorunda kalıyor.
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.