İşte dünyada şu anda var olan her şeyin değerini anlamak için iyi bir fırsat size.
Gösterişsizce, içtenlikle ve inancınız doğrultusunda kimselere bir şey dayatmadan yaptığınız ibadetleriniz hayırlar getirsin.
Sadece yemek yemeyip su içmeyerek “+” puan alacağınızı düşünmeyin.
Yanında ihtiyaç sahibi bir çocuğun okul masraflarını üstlenin.
Yoksul ve güvencesiz bir hastanın giderlerini karşılayın.
“Allahümme Rabbena” diye başlayıp, “Hep bana” diye devam etmeyin.
O duanın Türkçe karşılığı olan “dünya için, dünya insanları için iyi şeyler olsun” temennisiyle, huzuru yakalayın.
Bencilliklerinizden arının, yanlış ve insan kaybedecek hesaplarınızdan sakının.
Açsınız diye insanlara bir “merhaba” dememe gerekçenizin olmadığını bilin.
İnsanlık ve ahlak sınavınız Ramazan’da sadece 19.00’lu saatlere kadar değil, ömür boyu sürsün.
İşyerinizde çalışanlarınızın iftarlarını rahat yapabilmeleri için izin verin ya da bu mümkün değilse sofraları en iyisinden donatın.
Patronlar için sadece bu da yetmez.
Sigortasız işçilerinizin sigortalarını yapınız, onların ailelerini birazcık da olsa hiç olmazsa sağlıkta güvence altına almak kadar kutsal bir şey olamaz.
Hasta bir bebeğin mamasını siz alıp götürün, hastanedeki ailesine mesela.
Yetiştirme yurtlarındaki çocuklardan küçük bir mutluluğu, huzurevindekilerden bir minik çiçeği esirgemeyin.
Bayramı, mutlu ve huzurlu bir Türkiye dualarıyla karşılayalım.
Kaşınan yaralarımızdan kanlar akmasını değil, kardeşlikler yeşermesini dileyelim.
***
Bizim Mübarek Adam Fevzi Yılmaz da, dünya evine girdi geçenlerde.
Ben, doğal olarak oradaydım.
Bu gazetenin tanınmış birçok emekçisi, zaten İzmir’e yön veren isimleri konuk etmekle çabalıyordu.
Ancak ev sahibi bendim.
Kokteyl için Balçova Termal Tesisleri’ne gelenler, kapıdaki AGAMEMNON yazılı taşın önünden geçiyordu mutlaka.
Kaplıcalar, tarihin içinde savaşçıların yaralarına iyi gelmişti.
Ama Agamemnon’un tarih içinde anlamı değiştirmiş, bu gazetenin köşesinde doğru bildiklerini yazan, doğrularla yaralayan ve hatta bazen kanatan bir isim haline dönüşmüştü.
Benim de iyileştirme yöntemim bu!
Ama Sayın Fevzi ve Yıldız (Sezgin) Yılmaz çiftine şunu söylemeliyim.
Çok yakışmışsınız, Yeni Asır’da ve Hürriyet’te de gördüm daha sonra.
Allah mutluluğunuzu bozmasın.
Nikah kıyanla ya da o nikaha şahit olanlarla ilgili yazdıklarımın mürekkebi nasıl koyuysa; sizin de aile kütüğüne attığınız imza öyle koyuydu; eminim.
Mesut olun.
***
Türk tarihinde, haşmetin ve egemenliğin simgesi çadırları bilirsiniz.
O çadırlarda yapılmıştır, pek çok dünya kentinin fetih planı.
O çadırlar, bir tarihin yazıldığı merkezlerdir aslında.
Türk tarihinde çadırların şimdiki anlamı ise, Ramazan nedeniyle sıkça gördüğümüz iftar çadırları.
Kentsel sorunlarını aşamayan büyük kentlerde, vatandaş, uğruna kavga ettiği bir kap yemeğe şükredip; sorunları görmezden gelebiliyor.
Bizi buna alıştırmışlar işte.
Mesela Çankaya Mimar Kemalettin’de, Kemeraltı’nda, Balçova’da, Buca’da kurulan çadırlar.
Sefaletin resmi gibi görünse de; kuranlara helal olsun, Allah gönüllerine göre versin.
Dışarıda iftara doğru toplanan o kalabalık; bir gün kent sorunlarının çözümü için bir toplanan kalabalığa dönüşürse…
İşte o zaman bitpazarına nur yağacak.
Düş dünyasında yaşadığımın farkındayım.
Buna rağmen…
Hepinize iyi haftalar.
Hayırlı Ramazanlar.
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.