İlk İzmir Bandosu elemanlarının hepsi kunduracıydı

Eski genel müdürün yargı kararı ile görevine iade edilmesi üzerine, genel müdürün istediği sanatçılarla çalışmasını sağlamak için görevinden istifa eden İzmir Devlet Tiyatrosu Müdürü Yaşar Ürük’ü sanat yaşamının dışında, İzmir’in son yüzyılını iyi bilen bir kent tarihçisi olarak tanıdım. Yaşar Ürük’le Basmane Altınpark’ta buluşup, kent gözlemcisi Kemal Ustaoğlu’nu da yanımıza alarak söyleşi için Konak Belediyesi’nce yeni onarılan semt merkezine (Nebahat Tabak Evi) gittik. Orhan Beşikçi – Ailenizde galiba dedeniz müzisyendi. Yaşar Ürük – Dedemin Selanik’te gittiği ıslahhaneyi Mithat Paşa açmış, daha sonra bu ıslahhane Selanik Konservatuvarı’nın temelini oluşturmuş. O yıllarda ıslahhanede çocuklara hem zanaat hem de sanat öğretilirmiş. Dedemin ıslahhaneye niçin gittiğini bilmiyorum, ancak dedem burada zanaat olarak kunduracılığı, sanat olarak klarnet çalmasını öğrenmiş. Ailem mübadele yıllarından önce Girit’ten İzmir’e göç etmiş. Dedem İzmir’de 1924 yılında kurulan yarı sivil yarı resmi şehir bandosunda klarnet çalmış. O yıllarda kurulan bandonun bütün elemanlarının mesleği kunduracılıkmış. Çocukluk yıllarımda Milli Kütüphane duvarında gördüğüm fotoğrafta elinde klarnet bulunan müzisyeni dedeme benzetmiştim. Babamla gidip o fotoğrafa baktık. Babam ağlıyordu resmi doğru okumuştum. Orhan Beşikçi – Sanat yaşamına nasıl adım attınız? Yaşar Ürük – Ortaokula giderken bilim adamı olmak istiyordum çünkü fen derslerim çok iyiydi. Namık Kemal Lisesi’nde okurken merdiven altında tesadüfen açtığım kapı beni okulun sahnesine çıkardı. Öğrencileriyle bir oyunun provasını yapan öğretmen, oyunu izleyebileceğimi söyledi. Daha sonra o guruptan arkadaşlarım oldu. Tiyatro şenliğinde gördüğüm Ragıp Haykır bana İzmir Devlet Tiyatrosu’nda rol verdi. Liseyi tiyatroda çalışarak bitirdim. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni kazandım. Hiç unutmuyorum, arkadaşlarımla birlikte Doktor Jivago filminden çıkmış Samanpazarı’nda yürüyoruz. Tam bu sırada saldırıya uğradık. Ayağımdan yaralandım. Tedavi olmak için İzmir’e geldim, arkasından 12 Mart darbesi oldu, bir daha okula geri dönmedim. Tekrar Ragıp Haykır’la karşılaştım. “Gel opera sınavlarına gir” dedi. Sınıfın tek öğrencisi olduğum için okuldan kaçma imkânım yoktu, hatta bazen okula gitmediğim zaman öğretmen evden çağırtırdı. Çok iyi eğitim görüp piyano ve müzik dersleri aldım. Beni ilk kez “Kırgınlar Evi” oyununda seyreden Cüneyt Gökçer ertesi gün yanına çağırıp –Gel seni Tiyatroya alalım dedi. Ankara Devlet Konservatuarında beş yıl okudum. Haluk Bilginer, Zuhal Olcay, Nurseli İdiz, Mehmet Ali Erbil sınıf arkadaşlarımdı. Venedik Taciri, Bir Yaz Gecesi Rüyası, Huzur Pansiyonu, Cengizhan’ın Bisikleti gibi bir çok oyunda rol aldım. Orhan Beşikçi – Bir dönem Devlet Tiyatrosu Kültürpark’ta çok sık gelip oyun sergilerdi, daha sonra bu gelişler birden kesildi. Konuyla ilgili Belediye Başkanı Osman Kibarla, Cüneyt Gökçer arasında geçen bir olay anlatılır. Osman Kibar’ın veya bir yakınının yazdığı oyuna Cüneyt Gökçer’in sıcak bakmadığı, ayrıca “Damdaki Kemancı” oyununu İzmir’e göndermemesi Başkan’ı kızdırmış. Bunun üzerine Osman Kibar, “Artık Devlet Tiyatrosu Fuar’a giremez” demiş. Yaşar Ürük – Evet bu söylentiyi bende duydum. Orhan Beşikçi – İzmir üzerine yaptığınız araştırmaları yakından takip ediyorum. Eski İzmir fotoğraflarını okumada önemli bir isimsiniz, eski bir fotoğrafı okumak için İzmir topografyasını bilmek çok önemli. Galiba ilk okuduğunuz fotoğraf müzisyen dedenizin Milli Kütüphane duvarına asılı olan fotoğrafıydı. Yaşar Ürük – Asıl işimin dışında tek hobim İzmir üzerine araştırma yapmak oldu. 1840 yıllardan itibaren çıkan bütün gazeteleri taradım. 34 yıldır İzmir’i araştırıyorum. Eski İzmir fotoğrafları ne yazık ki yanlış okunuyor. Orhan Beşikçi – Gazete arşivlerinde ne gibi ilginç olaylarla karşılaştınız? Yaşar Ürük – 1930 tarihli bir gazetede Selahattin Kantar’ın (Müzeci) Ballıkuyu muhtarıyla birlikte Kadifekale’nin arkalarındaki çok derin çukura halatlar yardımıyla inip, bir tünelde 400 metre yürüdüklerini okudum. Çocukluğumda babamla gittiğim Damlacık’da tanıdıkların bahçesindeki beni bir çukura sarkıtmışlardı, orada tüneller ve kemerler gördüm. Gördükleri hafızamdan hiç silinmedi, ancak çok ciddi araştırma yapılırsa bu yeri gösterebilirim. Orhan Beşikçi – Haklısınız. Ben de bir yazımda Kadifekale’de otlayan bir eşeğin girdiği tünelde kaybolduğunu daha sonra Basmane’den çıkmasını bu olaya şahit olan insanların ağzından yazmıştım. (Ressam Gülay Bedriye Beşikçi de bu bilinen öyküyü resimle canlandırmıştı.) İzmir’de 1922 İzmir yangınlarından günümüze birçok kültür varlığı yok oldu. Bu kıyım günümüzde de sürüyor… Yaşar Ürük – 1922 İzmir Yangınlarında 10 adet tiyatro binası yanıp kül oldu, bunların içinde Kramer Palas, Avcılar Kulübü, Pate Sineması vesaire var. Keşke Sarıkışla’yı ve havuzunu yaşatabilseydik. Mimar Harbi Hotan’ın Konak’ta yaptığı anıtsal girişi olan zarif tiyatro binası, kolonları çok ince güven vermiyor dedikodusuyla yıkıldı. Binanın yıkımı gerçekten çok zor oldu. Oysa Belediye Başkanı Osman Kibar tiyatro binası için ayrılan parayı gecekondu yollarını asfaltlamak için harcamıştı. Orhan Beşikçi – İzmir tarihi üzerine yapılan karalamalara son olarak Paris’te yaşayan bir Levanten de katıldı. Adam yazdığı kitapta “Büyük İskender İzmir’e hiç gelmedi” diyor. Homeros’un kör olmadığını iddia edenler de var. Yaşar Ürük – Antik İzmir’de müzik okulu sahibi olan müzisyen Femius, Homeros’un annesiyle evli, yani Homeros’un üvey babası. O zamanlar müzik kafiyeli olduğu için, müzisyen olmak için şair olmak gerekiyormuş. Femius, Homeros’a çok katkıda bulunmuş. Homeros’un kör olduğuna dair birçok bilgi var. Gelelim Büyük İskender’e, bir kent büyük İskender için para bastırmışsa bu çok önemli. Bergama’ya gelen İskender İzmir’e niçin gelmiş olmasın ki? Sezarın katili Trebonisus’un İzmir’e kaçtığını ve burada öldürüldüğünü biliyoruz. Orhan Beşikçi – Onarımı yapılan Konak Yalı Camisi’nde Restoratör Mimar Suzan Erinanç’la görüştüm. Tarihi cami ve Saat Kulesi, yeraltı tren hattından gelen titreşimlerden bir hayli etkilenmiş. Yalı Camisi’ndeki çatlaklar, mermer sövelerin kırıkları bariz bir şekilde görülüyor (Başka yerde olsa kıyamet kopar). Tek sevindiğim olay onarımın başında Mimar Restoratör Suzan Erinaç gibi deneyimli bir insanın bulunması. Biliyorsunuz bilinçsiz onarımlar birçok kültür varlığına zarar verdi. Siz bir zamanlar Saat Kulesi’nde 52 çatlak saymıştınız. Kulenin Marsilya’dan getirilen bordo renkli mermer sütunlarına ne oldu da rengi değişti? Yaşar Ürük – Eskiden araçlar Saat Kulesi’nin önünden geçerdi, eksoz ve asit yağmurları mermer kolonların rengini değiştirdi. Dediğiniz gibi her iki binanın altından geçen tren hattından tarihi binalar zarar gördü, halen de görüyor. Orhan Beşikçi – İki yıllık İzmir Devlet Tiyatrosu Müdürlüğünüz sırasında 50 yılın ortalaması yedi olan oyun sayısını 21’e, koltuk sayısını 72 binden 187 bine çıkarıp, ülkemize “Akdeniz Ülkeleri 5. Ben Arous Çocuk ve Gençlik Oyunları Festivali’nde” birincilik ödülü, “Altın Ağaç”ı kazandırdınız. Çeşitli il ve ilçelerde, Efes Antik Tiyatro, Altınoluk, Ayvalık açık tiyatrolarda temsilleri verilmesi gibi önemli işlere imza attınız. Yerli yabancı ünlü yönetmenlerin yöneteceği oyunları İzmir’de sahneye koymak için ön çalışmalara başladığınız sırada görevden aldınız. Sizden sonra bu çalışmalar hayata geçecek mi? Yaşar Ürük – Dilerim geçer. Orhan Beşikçi – İzmir üzerine Ütopyanız var mı? Yaşar Ürük – İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı olmak ve İzmir üzerine araştırma yapacak bir akademik kurumu kurmak isterdim. Ancak böyle bir kurum ütopyaları gerçekleştirebilir. Orhan Beşikçi – Söyleşi için teşekkür ederim.

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

,

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın