Karşıtlıkları doğru okumak

Uzun zamandır yaşanan sürecin günümüzde ulaştığı noktada toplumumuzun gittikçe derinleşen bir ayrışmayla karşı karşıya olduğu görünüyor. Ayrışmanın başlıca tarafları, laikliği savunanlarla ona karşı olanlar biçiminde adlandırılıyor. Ancak bu görüntü söz konusu ayrışmanın yalnızca dışa vuran yüzüdür. Gerçek karşıtlık, bize göre, ülkemiz için “gelecek tasarımı” olanlarla böyle bir tasarımı olmayanlar arasındadır. Jön Türkler hareketiyle ona karşı çıkanlar; Mustafa Kemal önderliğindeki Kurtuluş Savaşı ile işgalcilerle uzlaşanlar ve 1980 öncesinde, sosyalistlerle onları hain ilan edenler arasındaki çekişmeler “gelecek tasarımı” olanlarla olmayanlar arasındaki savaşımlar için tarihimizden yalnızca birkaç örnektir.
 
Bugünkü toplumsal ayrışma da aynı kapsamda değerlendirilmelidir ama bu kez “gelecek tasarımı” olanlarla olmayanların konumlanışının çok farklı olduğu gözden kaçırılmamalıdır. Günümüzde “gelecek tasarımı” olan kesimin, bu tasarımın temel özelliklerini geçmişe özlem duygularıyla belirlediği; dini motiflerle süslediği ve bu nedenle olsa gerek, Cumhuriyet devrimleriyle sağlanan kazanımların bir bölümünü amaçlarına ulaşmak için ciddi engel olarak gördüğü anlaşılıyor. Belirli bir “gelecek tasarımı” üzerinde uzlaşmış olmak ve İslami geleneğin “din kardeşliği” olgusu bu kesimin bileşenlerini birbirine sıkıca bağlıyor.
 
Kendilerini bu kesimin karşısında konumlandıranların ise herhangi bir “gelecek tasarımı” bulunmuyor. O nedenle, yalnızca kendileri için tehlike olarak algıladıkları bir başka “gelecek tasarımı” na karşı çıkmak için bir araya gelmiş gibi görünüyorlar. Bu nitelikleri, onların söylem ve eylemlerini Cumhuriyet devriminin ilk 15 yılı içinde sağlanan kazanımlarla yetinme noktasına kilitliyor. Üzerinde uzlaştıkları bir “gelecek tasarımı” ndan yoksun oldukları için, bu kesimin bileşenleri yalnızca ortak kaygıları olan “laikliğin korunması” söylemiyle bütünlüklerini korumaya çalışıyorlar. Aslında, bu kesimin bileşenleri arasında “yoldaşlık ya da kardeşlik” diye adlandırılabilecek duygusal bir bağ olmadığı gibi, tümünü kapsayan bir başka ortak payda da bulunmuyor. O nedenle, aralarında görüş birliği olmayan iktisadi ve toplumsal yaşam, ulusal bağımsızlık, demokratikleşme, barış ve esenlik gibi konulardan çok laiklik öne çıkarılıyor ve onu zedeleyecek en büyük tehlike diye gösterilen “türban” tartışılıyor. O kadar ki, cumhurbaşkanı adayının o makamın gerektirdiği özellikleri taşıyıp taşımadığı irdelenirken bile en çok eşinin türbanlı olması üzerinde duruluyor. Ütopik bir yaklaşımla, sağcı-solcu, herkesin “laikliği koruma” adına, örgütsel birlik oluşturması bekleniyor.
 
Yalnızca başkalarının “gelecek tasarımı” na karşı çıkma temelinde bir araya gelerek Cumhuriyet devrimlerinin sağladığı kimi kazanımları yok etmeye çalışanlara karşı belki başarı kazanılabilir. Ancak bu başarının kalıcı olacağına; bir süre sonra yine benzer bir tehlikeyle yüz yüze kalınmayacağına ilişkin hiçbir garanti yoktur. O kazanımların günümüzde içine düştüğü tehlike bunun en belirgin kanıtıdır. Söz konusu başarının kalıcılığını sağlamanın tek yolu o kazanımları kendi amaçlarına ulaşmak için engel görenlerin karşısına yeni bir “gelecek tasarımı” yla çıkmaktır. Yalnızca mevcut kazanımları korumak için değil, alternatif bir “gelecek tasarımı” çevresinde toplanarak etkin ve kalıcı bir siyasal güç haline gelinebilir. Asıl başarı budur ve bunu başarmak için öncelikle ülke gerçeklerine uygun bilimsel tezlerle hazırlanan ve halkın önceliklerini de içeren bir “gelecek tasarımı”nı halkın siyasal programı haline getirmek gerekir. Demokrasilerde, halk içinde ağırlıklı kabul görmeyi başarmış bir siyasal gücün karşısına bir başka örgütlü siyasal güç olarak çıkmanın ve başarılı olmanın daha sağlıklı, daha kalıcı ve daha akılcı yolu henüz keşfedilmemiştir.

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın