Yüzsüzlük

Kimi insanlar vardır; dün söyledikleriyle bugün söyledikleri birbirine tümüyle ters olsa da, böyle bir durum yokmuşçasına rahat davranırlar, içine düştükleri bu terslikten hiç çekinmezler. Sıradan insanlardan dünyaca tanınmış olanlara değin nice örneği olan bu tür kişilerden yakın ve uzak çevremizde de bolca bulunduğunu yaşam bize göstermiştir.

Türkçemizde bu tür insanlara yakışan güzel bir sıfat vardır. Türk Dil Kurumu’nun Türkçe Sözlük’ünde “utanmaz, sıkılmaz, çekinmez, arsız” sözleriyle açıklanan “yüzsüz” sözcüğü sanki bunlar için söylenmiştir.

İnsanlar yıllar içinde görüşlerini değiştirebilirler kuşkusuz ama bunu yaparken geçmişte hata yaptıklarını da kabul eder ve açıklarlar. Böyle bir düzeltme yapmadan, salt insanların unutkanlığına sığınıp geçmişteki hatalarının üzerinden atlayarak “ahkâm kesmeyi” sürdürmek yüzsüzlükten başka bir sıfatla nitelenemez. Günümüz dünyasında bu sıfatı en çok hak eden insan Francis Fukuyama olsa da ülkemizde ondan aşağı kalmayan pek çok kişi vardır. 90’lı yılların başında tarihin sonunun geldiğini, artık önemli bir şey olmayacağını, ulus devletlerin anlamını yitirdiğini ve gereksizleştiğini, ABD hegemonyası altında tüm dünyanın “mutlu/mesut” yaşayacağını söyleyen Fukuyama bugünlerde çok farklı şeyler yazıp söylemektedir. Ama geçmişte söylediği saçmalıklarla ilgili en küçük bir özeleştirisi yayınlanmamıştır. Belki de bu nedenle, ülkemizdeki yoldaşları hala eski konumlarını korumakta; “küreselleşme” şarkıları söylemekte ve bir ulus devlet olan “Türkiye Cumhuriyeti” hakkında anlamsız iddialar öne sürmekte hiçbir sakınca görmemektedirler.

Yüzsüzlük yalnızca bunlarla sınırlı değildir kuşkusuz. 1960 – 1980 yılları arasında “tam bağımsız ve gerçekten demokratik Türkiye” söylemiyle siyaset yapanları “Amerika gitsin, Rusya mı gelsin” diyerek düşman ilan eden ve siyaseten olduğu kadar bedenen de ortadan kaldırmaya çalışanlar, hiçbir özeleştiri yapmadan şimdi “tam bağımsız ve demokratik Türkiye” çabası içindeymiş gibi davranabilmektedirler.

60’lı yılların Türkiye’sinde planlı gelişmeyi savunanlara karşı, hem de TBMM çatısı altında, “bize plan değil pilav lazım” diyerek planlı gelişmeyi “komünistlik” olarak niteleyenler, günümüzdeki siyasal iktidarları plansız çalışmakla suçlamaktadırlar. On binlerce insanın toplandığı alanlarda Kuran’dan ayetler okuyarak politika yapanlar, şimdi laikliğin tehlikede olduğunu söylemektedirler. Bunların da geçmişteki söylemleriyle ilgili olarak herhangi bir özeleştiride bulundukları görülmemiş ve duyulmamıştır.

Daha çok örnek sıralamaya gerek de yok sanırım. İnsanlar toplumsal olay ve olgulara, “hafıza-i beşer nisyan ile maluldür” (insan belleğinin unutkanlık gibi bir hastalığı vardır) deyişini haklı çıkaran biçimde yaklaştıkları sürece yüzsüzlerin yüzsüzlüğünden kurtulmak olanaksızdır.

Dün Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını kutladık. Bayramın “ulusal egemenlik” anlamını unutan koca adamların, içlerinde kalmış çocukluklarını dışa yansıtışlarını gördük. Sayıları her gün artan ve geleceğin suç örgütlerinin kaynağını oluşturan on binlerce sokak çocuğu için hiçbir şey yapmayan; eğitim/öğretim hakkının kâğıt üzerindeki eşitliğini yaşamın gerçekliğinde yok eden politikaların uygulayıcılarının yüzsüzlüklerini gördük.
Bütün bayramlarımızı, tüm yüzsüzlüklerden kurtularak gerçek anlamlarına uygun kutlamanın özlemiyle…

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın