Daha da kötüsü 13 yaşında başlamış sigara içmeye. Daha sonraki yıllarda Açelya’nın annesinden ayrıldım. Ben sigarayı bıraktım; ama O bırakamadı. Açelya nedeniyle annesiyle arada bir görüşüyorduk. Açelya lise ikiye gidiyordu. Bir ziyaretimde kendisini iyi görmedim. Hastaneye yattı. Bir kaç hafta içinde aramızdan ayrıldı.
Çocukluk arkadaşlarımdan ölenler, akrabalarımdan ölenler, yakın arkadaşlarım, meslektaşlarım, büyüklerim,ustalarım çok insan bu illet yüzünden ama genç ama ileri yaşta aramızdan ayrıldı. Ama her ölüm erken ölümdür.
Hüseyin Baradan’ı hatırlıyorum. Elinde oksijen makinasıyla nefes almaya çalışıyordu. Ege-Koop’a gider kendisini ziyaret ederdim. Sohbet sırasında 15 yıl önce sigarayı bıraktığını ama acısını şimdi çektiğini söylerdi. Yaşamını yitirdiği son güne kadar çok acı çekti Hüseyin Ağabey, nur içinde yatsın.
Sonra Abdullah Amca. Abdullah Bozkurt. Benim sevgili dostlarım Ersin ve Esin’in babası. İki yıl önce İzmir Gazeteciler Cemiyeti’nin yıllık rutin sağlık kontrolleri sırasında Abdullah Amca ile aynı ekibe düştük. Biz sıramızı ona verdik. Filmleri çekildi, geldi ve dert yandı:
Benim filmimde ciğer yok bembeyaz
Ama sınırım sigarayı bırakmadı. Daha sonra başına felaket geleceğini anlamış ve sigarayı bırakmış. Ama ne yapmış? Gitmiş kahvehanede oturmuş saatlerce yani pasif içici olarak.
Abdullah Amca ölmeden on gün önce bir yemek daveti aldım. Atilla Sertel arıyordu. Ege Sağlık Vakfı’nda yemek yiyeceğimizi söylüyordu. Kimler vardı kimler?
Kaya Çelikkanat, Orhan İlhan, Önder Özçorlu, Levent Bimen, Işık Ersan, İskender Dinsel, Atilla Sertel, Yüksel Çakmur.
İskender Ağabey’in elleriyle özene bezene hazırladığı yemekleri mideye indirdik. Kaya Amca’nın hoş sohbetleriyle güldük geçtik. Çakmur, yemekten sonra birlikte “Abdullah Bozkurt’u ziyaret edelim” önerisinde bulundu.
İçim cız etti. Sağlık kontrolünden sonra yaklaşık bir yıldır kendisini görmüyordum. Otomobillere doluştuk. Yenişehir semtindeki Göğüs Hastalıkları Hastanesi’nin yolunu tuttuk.
Abdullah Amca’nın yattığı kata çıktık. Odasına yöneldik. Kapıdan girdiğimde burnunda sondalar ellerinde kollarında serumlar korkunç bir durum, acı bir son. Çok üzüldüm. Ve işin ilginç yanı Abdullah Amca diyordu ki:
Doktora geldim. “Keşke üç gün önce gelseydin seni kurtarırdık” dediler.
Doktor,Abdullah Amca’yı böyle yatıştırmaya çalışmış herhalde. Üzüntü verici bir durum. Odada birkaç dakika zorlukla kalabildim. Ayrıldık, on gün sonra cep telefonuma mesaj düştü İzmir Gazeteciler Cemiyeti’nden, bildik veda mesajı
Ondan bir kaç ay önce de İsmail Sivri’yi, İsmail Amca’yı, yine Erol Akıncılar, Atilla Sertel ve Yüksel Çakmur ile birlikte ziyaret ettik. Hoş sohbet İsmail Amca. Ardından yine bu kez Konak Belediye Başkanı Muzaffer Tunçağ ile birlikte gittik İsmail Amca’nın yanına.
Hasta ama bakın ne güzel anlatıyor:
50 yaşında emekli oldum. Allahım emekli oldum hiç olmazsa 60 yaşına kadar bana izin ver de şu emekliliğin keyfini çıkarayım. 60 oldum. Yine dua ettim. Allahım, çoluk çocuk evleniyor Mürvetlerini göreyim. Torunları göreyim. Derken 70 oldum. Sonra dedim ki Allahım bundan sonrasını sen bilirsin. Geldim 80 yaşına. Bana ne koyuyor biliyor musunuz? Yaşlılıktan ölsem eceliyle öldü diyeceklerdi. Ama şimdi kanserden gitti diyecekler. Ona yanıyorum.
Ölümle yaşam arasında gidip geliyor İsmail Amca ve yine neşesinden bir şey kaybetmeden, sonucuna katlanıyor gibi.
İsmail Amca’yı tanıdığımda cemiyetin başkanıydı. Dudağında Ret Kit gibi sigarası olan bir adam. Öyle tanıdım. Öyle bildim. Dans ederken, konuşurken, otururken, yürürken, gezerken dudağında sigaralı adam. O da akciğer kanseri ve ameliyat oldu. Umarım sağlığına kavuşur.
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.