İzmir’in geleceği üzerine düşünceler

Geleceğin İzmir’i için yapılan ticaret, turizm, kültür; fuarlar ve kongreler kenti tanımlamasına şimdiye değin açıktan karşı çıkan hiç kimseyle karşılaşmadım. Ancak, böyle biriyle karşılaşmamış olmamız kentteki herkesin bu öngörüyü paylaştığı anlamına gelir mi, bilemiyorum. Bu konuda gerçekten ciddi tereddütlerim var.

İzmir için konulan bu hedefin özellikleri tek tek irdelendiğinde, yapılan tanımın büyük ölçüde sözde kaldığı, belirlenen hedefe ulaşmak için atılan(!) adımların ciddi ve planlı bir bütünlükten yoksun olduğu görülmektedir.

“Ticaret kenti” olması hedeflenen İzmir aslında binlerce yıldır öyledir ve bu özelliğini ona coğrafi konumu kazandırmıştır. Bir başka deyişle, İzmir burayı yönetenlerin kararıyla ticaret kenti olmamış, tarih boyunca öyle olduğu için bu kentte liman, demiryolları gibi ticaretin gereksinimi olan bir takım yatırımlar yapılmıştır. Dikkatle incelendiğinde, bu yatırımların ticareti geliştirmek için değil, ticari etkinlikler tıkanma noktasına geldiğinde, bu tıkanıklığı açmak amacıyla gerçekleştirildiği görülecektir. Bugün de benzer bir süreç yaşanmaktadır. İzmir’deki ticari etkinliğin kendiliğinden “doyma noktasına” ulaştığı, gelişemeyen sektörün durgunluk yaşadığı görülmektedir. Hiçbir kent, yalnızca hemşerilerinin gereksinimlerini karşılayan ticari etkinliklerle “ticaret kenti” kimliği kazanamaz.

“Turizm kenti” olması hedeflenen İzmir, yıllardır “varlık içinde yokluk yaşayan” bir kenttir. Çanakkale’den Muğla’ya değin Türkiye’nin en zengin turizm potansiyeline sahip bölgelerinden birisinin merkezinde konumlanmış olmasına karşın İzmir’i “turizm kenti” hedefine taşıyacak ciddi bir çalışma yapıldığı söylenemez. İzmir’in çağdaş ve bilimsel esaslara göre hazırlanmış bir turizm planı yoktur. Ne kadar ve ne tür turist beklendiği, beklenen turist profiline uygun ne tür yatırımlar yapılması gerektiği belli değildir.

“Kültür kenti” olması hedeflenen İzmir’de, bugünden yarına kenti bu hedefe yöneltecek ulusal ve uluslararası düzeyde hiçbir geleneksel kültür etkinliği gündeme getirilmemiştir. Üç milyon nüfusa ulaşmış her kentte olduğu gibi İzmir’de de bulunan belirli bir entelektüel kesimi tatmin etmekten öte fazla anlamı olmayan birkaç yerel “festival” ile “kültür kenti” olunamayacağı herkesçe bilinmektedir. “Kültür kenti” olması beklenen İzmir’de uluslararası standartlara uygun hiçbir müze yoktur. Oysa bu standartlarda bir değil birçok müzeyi dünyanın en zengin müzeleri arasına sokacak yığınla eser depolarda beklemektedir.

“Fuarlar kenti” olması hedeflenen İzmir, Cumhuriyet’in ilk yıllarında panayır olarak açılan ve daha sonra İzmir Enternasyonal Fuarı adını alan etkinlikle uzun zaman, dünyaca tanınan bir “fuar kenti” olmasına karşın bu kimliğini koruyamamıştır. Dünya fuarcılığındaki dönüşüm çok geç algılanmış; Kültürpark içindeki geçici düzenlemenin ötesinde, yeni fuarcılık anlayışının gerektirdiği mekan düzenlemesi ve örgütlenme bir türlü gerçekleştiril(e)memiştir.

“Kongreler kenti” olması hedeflenen İzmir’de bir tane bile kongre merkezi olmadığı bilinmektedir. Buna karşılık bu hedefin belirlendiği dönemden günümüze değin kamunun ya da özel kesimin İzmir’e bir kongre merkezi kazandırmasına yönelik hiçbir ciddi girişim olmamıştır.

Çok kısa özeti verilen bu irdelemeden sonra İzmir için belirlenmiş olan “ticaret, turizm, kültür; fuarlar ve kongreler kenti” hedefi üzerinde kentte çok geniş bir uzlaşma olduğu yargısına siz kolayca katılabiliyor musunuz?

Gelecekte “ticaret, turizm, kültür; fuarlar ve kongreler kenti” olması hedeflenen İzmir için anahtar sektör ticaret, onun itici güçleri ise tanımda yer alan öteki özelliklerdir. Kentimizin son yüz yıllık gelişimi ve bugünü göz önüne alındığında konulan hedefin hiç de hayali olmadığı görülecektir. Aslında İzmir, günümüzde de bir bölge merkezi ve ticaret kentidir ama bu bölge ile sınırlı ticari etkinliklerle geleceğin İzmir’ini yaratmak mümkün değildir.

“Hiçbir kent, yalnızca hemşerilerinin gereksinimlerini karşılayan ticari etkinliklerle ticaret kenti kimliği kazanamaz” demiştik. İzmir ticareti, kentin merkezi olduğu bilinen bölgenin sınırları içinde kalmaya mahkûm değildir. Var olan potansiyeli, ondan yararlanılması durumunda, İzmir’i sürekli genişleyen bir bölgenin merkezi yapabilir ve kenti bugünkünden çok daha farklı bir konuma getirebilir.

Geleceğin İzmir’i için saptanan hedef, var olan bu potansiyele dayanmaktadır.

VIII. Beş Yıllık Kalkınma Planı çalışmaları sırasında hazırlanan Turizm Özel İhtisas Komisyonu Raporu’nda da belirtildiği gibi, dünyadaki turizm etkinliklerinde hızlı bir değişim yaşanmakta ve deniz, kum, güneşten oluşan talebin yerini kültür, tarih, sağlık, kongre, yatçılık, eğlence, heyecan motifleri almakta; yılın tümüne yayılan turizm hareketi mevsimlik kıyı turizminin yerine geçmekte; uzun mesafeli deniz aşırı seyahatler artmaktadır. Dünya turizminde yaşanan ve yansımaları ülkemizde de görülmeye başlanan bu gelişmeler, bir turizm kenti olması hedeflenen İzmir’in yolunu açacak niteliktedir.

5216 sayılı Büyükşehir Belediyeleri Yasası ile yetki ve sorumluluk alanı genişleyen Büyükşehir Belediyesi’nin hazırlayacağı planlarla ve yapacağı uygulamalarla kent yaşamı için çok kısa sayılabilecek bir sürede İzmir ticaret, turizm, kültür; fuarlar ve kongreler kenti hedefine doğru koşmaya başlayabilir.

İzmir termal ve sağlık turizminin hızla geliştirilebileceği olanaklara sahiptir. Örneğin, yılın her mevsiminde tam kapasite çalıştığı bilinen Balçova’daki termal tesislerinin geliştirilmesinin ve bu tür tesislerin çoğaltılmasının önünde yatırım eksikliği dışında hiçbir engel yoktur.

Çevresindeki antik kentler, eski eserler, çeşitli dinlerin kutsal saydığı yerler gibi benzersiz arkeolojik ve kültürel zenginlikler coğrafi konumunun İzmir’e kazandırdığı eşsiz değerlerdir. Bu değerlerin yaygın, doğru ve özendirici biçimde tanıtılması ve beklenen konuklara üst standartlarda ulaşım, hizmet ve konaklama olanakları sunulması durumunda İzmir’in dünyadaki kültür turizmi merkezlerinden birisi olmaması için hiçbir neden göremiyoruz.

İzmir, dünyadaki turizm etkinliklerinin değişimine uygun olarak, hemen her türden turizm etkinliğinin yılın her mevsiminde sürdürülebileceği bir konumdadır. Kruvazier ve yat turizminin geliştirilmesi için benzersiz bir konuma sahiptir. Büyükşehir Belediyesi’nce hazırlanacak planlara dayalı olarak yapılacak yat limanı ve iskelelerle İzmir’in ülkemizdeki başlıca turizm merkezlerinden birisi olmasının önünde hiçbir engel bulunmamaktadır.

İzmir, hemen her alanda eğitim veren üniversiteleriyle; tarihi geçmişinden gelen kültür birikimiyle; sevecen insan ilişkileriyle; coğrafi konumu ve iklimiyle, yıl boyunca ulusal ve uluslararası kongreler düzenlenmesi için en uygun kentlerimizden birisidir. İzmir’in, bu düzenlemelerin yapılacağı mekânların yokluğu dışında, rakipsiz bir kongreler kenti olmasının önünde hiçbir engel yoktur.

Belirli bir plan disiplini içinde yapılması gerekenler bellidir ama unu, şekeri, yağı hazır olmasına karşın İzmir bir türlü helvaya kavuşamamaktadır. Neden dersiniz?

İzmir’de yıllardır tartışılan iktisadi yaşamdaki durgunluğun aşılması için sürekli merkezi yönetimden destek beklenmekte ancak beklenen destek bir türlü alınamamaktadır. Bize, biraz da kolaycı bir yaklaşım olarak görünen bu beklentiye artık son verme zamanı gelmiştir. Geleceğin ticaret, turizm, kültür; fuarlar ve kongreler kentini bu kentin insanları, bu kentin yöneticileri elbirliğiyle yaratacaklardır.

Hemen her işte olduğu gibi, bu alanda da ortaya konulacak niyet, istek, kararlılık ve ulaşılmak istenen hedefi bir an bile göz ardı etmeden atılacak adımlar, yapılacak yatırımlar kentimizi istenen yola sokacaktır. Ancak, bu adımların ve yatırımların birbirinden bağımsız, yatırımcı kişi ya da kuruluşun kendi belirlediği rasyonellik sınırları içinde gerçekleştirilmesinin çok fazla anlamı yoktur. Kentimizin, her şeyden önce, sözü edilen niyet, istek ve kararlılığı ortaya koyacak, kentteki her kesimin üzerinde uzlaştığı bir “sözleşmeye”, yani bir iktisadi gelişme planın gereksinimi vardır. Atılacak adımlardan, yapılacak yatırımlardan ancak böyle bir plana bağlı olarak gerçekleştirilmeleri durumunda kentin geleceği için beklenen yarar elde edilebilecektir.

5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Yasası’nın yürürlüğe girmesiyle, denetim eksikliği içinde plansız büyüyen İzmir’in sınırları içine yine denetimsiz ve plansız gelişen onlarca yerleşme daha katılmıştır. Anılan yasa büyükşehir belediyelerini, görev ve sorumluluklar yönünden, kent yönetiminden çok bir tür bölge yönetimine dönüştürmüştür. Bütün Büyükşehir belediyeleri gibi İzmir de yeni sınırları içindeki tüm hemşerilerinin gönencini artıracak girişimleri, adımları ve yatırımları yönlendirecek bir iktisadi gelişme planın eksikliğini her geçen gün daha çok duymaktadır. Ticaret, turizm, kültür; fuarlar ve kongreler kenti hedefine varmak için kentin önündeki engellerin nasıl kaldırılacağını, eksikliklerin nasıl giderileceğini, mevcut kaynaklarımızın, var olan sorunları çözmek için nasıl kullanılacağını gösteren bir plana kentimizin her zamankinden çok daha fazla ihtiyacı vardır.

İzmir İktisadi Gelişme Planı, emek yoğun yatırımları yönlendirici, atıl duran kaynakları harekete geçirici ve hemşerilerimizin aile bütçelerine katkı sağlayacak yol ve yöntemlere ilişkin kararlarıyla bu yöndeki uygulamalar için yol gösterici olacaktır. Bu plana dayanan uygulamalar, işsizlik oranını hızla azaltacak; emeğin üretken biçimde yeniden örgütlenmesini ve değerlendirilmesini; kentte yaratılan değerin bölgeler arasında hakça dağılımını sağlayacaktır. Kentin gelişimini denetim altına alma savıyla hazırlanan imar planlarındaki kararlar, ancak iktisadi gelişme planının başarıyla uygulanması durumunda anlam kazanacaktır.

İktisadi gelişme planının hedefi yıllar önce belirlenmiştir. Bu hedefe varmak için öncelik verilecek yatırım alanları hemen herkesçe bilinmektedir. Dolayısıyla, plan hazırlıklarının önemli bir aşaması zaten geçilmiştir. Şimdi sıra kentlilerin hemen her kesimini harekete geçirmeye; kentin geleceğine yönelik kararlardan oluşacak planın üretim sürecine katmaya ve üzerinde çok geniş bir uzlaşma sağlanan planı elde etmeye gelmiştir. Ancak böyle bir süreçte elde edilen plan, tarafları kentteki “herkes” olan bir “sözleşme” niteliği kazanacaktır.

Pek çok gelişmiş ülkede on yıllardır başarıyla uygulanan bu yöntem sayesinde kentlilerin kentlerine karşı duyarlılıkları sürekli canlı tutulabilmekte; bireysel çıkarların kamusal yararların önüne geçirilmesi -çok büyük ölçüde- önlenebilmekte; plan kararları doğrultusunda kentte yapılan her uygulama kentlilerin coşkulu takdirlerini toplamaktadır.

İzmir’e aydınlık geleceğin yolunu gösterecek olan iktisadi gelişme planının başarıyla hazırlanması ve uygulamaya konulması durumunda, yalnızca kentimizin bir gereksinimini karşılamakla kalmayacak, İzmir’imiz, Türkiye’de bunu başaran ilk kent olarak, öteki kentlerimiz için de bir örnek olacaktır.

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın