Genelde planlama, özelde kent planlama bir tercihler ve vazgeçişler bütünüdür. Planlama sürecinde alınan kararların her biri birer tercihtir. Bu süreçte yapılan her tercihin karşılığında bir şeylerden vazgeçilir. Örneğin, Kordon’dan otoyol geçirmek bir tercihtir ve karşılığında İzmir’in simge alanlarından Kordonboyu gözden çıkarılmış demektir. Yüksek yapılardan oluşan kent yaratmak bir tercihtir ve karşılığında insanların insancıl bir yaşam çevresinde yaşamasından vazgeçilmiş demektir. Nüfusu artan kentin çevredeki tarım alanlarına yayılmaması yönündeki tercihiniz mevcut yapı yoğunluğunu ve kat yüksekliklerini korumaktan vazgeçmeniz anlamı taşır; çünkü kent, ya mevcut çeperini genişleterek dışa doğru yayılacak ya da dikine büyüyecektir.
Ülkenin başta gelen liman kentlerinden birisi olmalıyız yönünde yapacağınız tercih, bunu engelleyen mevcut güdük limandan vazgeçilmesini ve tercihinize uygun yeni bir liman yapılmasını gerektirir. Turizm kenti olma yönündeki tercihinizin altında dünyanın seçkin kentlerinden birisini oluşturma iddiası vardır; böyle bir kent yaratmak için, kuralsızlık, düzensizlik, başıbozukluk karşısındaki yaygın duyarsızlık ve hoşgörüden vazgeçmeniz gerekir.
Yalnızca kalabalık, sıradan bir kent olmak yerine metropolleşme tercih edildiğinde mevcut kentin yönetim biçiminden vazgeçilmesi, metropollere özgü yeni bir yerel yönetimin örgütlenmesi gerekir. Metropolleşmek bütün ülkeyi, hatta ulusal sınırları aşan bir alanı ekonomik hinterlandına (art bölge) katmak demektir. Bu denli geniş alanla iktisadi etkileşim içinde olan bir metropol, sıradan yerel yönetim anlayışı ve örgütüyle yönetilemez.
Görüldüğü gibi, bireysel yaşamımızdan ülke ve kent yönetimine değin her alanda yapılan tercihler, vazgeçilenlerle birlikte değerlendirildiğinde asıl anlamını kazanmaktadır. Bu tür değerlendirmelerden yoksun yapılan tercihler sık sık hüsranla sonuçlanır.
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.