İktisat Kongresi’ni hatırladınız mı?

Bana mı öyle geliyor acaba? “Kalkınma Ajansı” namıyla maruf o acayip “şey” için bunca gürültü koparılıyor da, şu İzmir’de bir “İktisat Kongresi” coşkusu yaşanmıyor ya, kendine ben dâhil “ulusalcı, milliyetçi, Kemalist” diyenlere koca bir “yuuuuuuh” olsun!
Büyükşehir Belediyesi de fuarda bir “kalkınma ajansı ve ab işlikleri ofisi” açma gereği duydu. Hem de İktisat Kongresi yıldönümünden iki gün önce. Bu ofisin başında kim vardır, ne işe yarayacak elbette ki araştıracağım. Bu “bugünkü” konum değil.
Size önce bir “garabeti” yazacağım. Bakalım kaç kişi ilgilenecek. T.C. Başbakanlık Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü’nü bilirsiniz. Devletimizin çok önemli bir kurumudur. www.byegm.gov.tr internet adresidir. Bu adrese sürekli girer ve incelerim. Yine girdim geçen gece. Belirli günler takvimi diye bir sayfası vardır bu sitenin. Girersiniz ve tıklarsınız. Öyle yaptım. Şubat ayı içinde, tarihte olmuş tüm önemli ulusal ve uluslar arası olayların kronolojisi bulunur burada. Ama ne acıdır ki “Şubat” ayının 17. günü, Basın yayın müdürlüğünün “önemine” mazhar olamamış. Oysa 17 Şubat 1923 İzmir İktisat Kongresi’nin toplanma günüdür. Hani Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, biricik önderimiz Atatürk’ün “Siyasi ve askeri zaferler, ne kadar büyük olursa olsun, ekonomik zaferlerle taçlandırılamazlarsa kazanılacak başarılar sürekli olmaz, kısa zamanda söner. Parlak zaferimizi taçlandıracak olan ise ekonomik egemenliğimizin sağlanması ve güçlendirilmesidir” diye tüm dünyaya haykırdığı kongre. Bu önemli gün Basın yayın genel müdürlüğünün “önemli günler takviminde” yok, bulamadım. Ama sadece genel müdürlük unutkan değil galiba. Kongrenin yapıldığı şanlı kent İzmir’de de, bugün Şubatın 16’sı ama ne heyecan var ne de “anma duygusu”. Yalansa söyleyin Allahaşkına, şehitler aşkına! İzmir Özel Fatih Koleji’ni hariç tutuyorum ama. Kemeraltı Esnaf Derneği binasına yolunuz düşerse İlknur Çıdam’ın Atatürk sergisini ziyaret edin. 17 Şubat’ın anısına Necdet Doğanata yine “unutmadığını” gösterdi çünkü.
Neyse bu yazı neyi değiştirecek ki? Ama ABD’de dünyaya mesaj veren Genelkurmay Başkanı Org. Büyükanıt “Türkiye Cumhuriyeti’nin 1923’ten bu yana hiç bu kadar büyük tehdit ve risklerle karşı karşıya kalmadı” demekle boşa konuşmamış. İzmir’in “haline” baktıkça Büyükanıt Paşa’yı daha iyi anlıyorum, lakin elimden bir şey gelmiyor!

Belediyenin gazetesi

Beğenmedim. Hiç beğenmedim. “İzmir Büyükşehir” adıyla yayımlanmaya başlayan gazeteyi hiç sevmedim. “Neden” diye soranlara, yukarıdaki yazıyı bir daha okumalarını rica ederim. Bu gazete “şubat” sayısıyla çıktı. Amacı belediye çalışmalarını anlatmak sanırım. Tamam, İzmir için Şubat ayı tarihsel açıdan o kadar önemli ki. 17 Şubat İktisat Kongresi’nin yıldönümü. Peki, bilin bakalım 15 Şubat ne? Şimdi sıkı durun. 1927 yılının 15 Şubat’ında bizzat Atatürk’ün emriyle “Asar-ı Atika” adında bir müze açıldı. Yani “antik eserler müzesi”. Bilin bakalım bu müzenin özelliği ne? Bu müze şu azgın Yunan işgali sırasında Türklerin katledilme planlarının yapıldığı uğursuz Aya Vukla Kilisesi. Bu iki konu da belediyenin ne gündeminde var ne de gazetesinde. Üstelik bu gazetenin “yayım” anlayışını da çok yadırgadım doğrusu. İzmirliye İzmirlilik ruhunu aşılamayacaksa, tarihini hatırlatmayacaksa, kentlilik ortaklığını yaratmayacaksa, salt “belediye tanıtımı” yapılmasıyla, ürün broşürleri arasında ne fark olur ki? Yazık. Çok yazık ben belediyeleri hep “lider” görmek isterim ama sanırım yine “fena halde” yanıldım mı diye sorgulamaya başladım.

Oğuz Oyan’ın mesajları

CHP’li milletvekili Oğuz Oyan, geçtiğimiz gün kent müzesindeymiş. “Seçkin” bir topluluğa “EXPO” ile ilgili düşüncelerini açıklamış. Oğuz Oyan’ın düşüncelerini, yazılarını, söylemlerini hem ciddiye alırım hem de çoğunlukla desteklerim. Büyükşehir Belediyesi’nin Basın Biriminden gelen ve “nedense” Oğuz Oyan’ın düşüncelerini toplam 12 satırda anlatan bir e-postadan öğrendim “detayları”.
Oğuz Oyan ilk İktisat Kongresi’nden itibaren değerlendirmiş bugünkü EXPO konusunu. Oyan İzmir’in “ticari ve sanayi” hamlelerinin 1950’lerden itibaren yoğunlaştığını söylemiş. Bazıları Osmanlı’nın sömürge olduğu 19. yüzyılı her defasında sanki “onur yıllarıymış” gibi anlatır ya, işte Oğuz Hoca bu noktayı da bir kez daha vurgulamış. İzmir için EXPO’nun bir iddia olduğunu belirten Oyan “ama İzmir bir tek iddianın peşinden gidecek bir kent değil. İzmir’in pek çok iddiası olmalı. Onu bir dünya kenti yapmak için tarihi mirasını iyi kullanmalıyız. İzmir tarihi ve kültürüyle, coğrafyasıyla, turizmiyle büyük bir kenttir. İzmir iyi bir ticaret kentidir. Nitellikleriyle İzmir, birçok iddiayı taşıyabilecek bir kenttir. Özellikle Türkiye’de Akdeniz’in merkezine oturtulması gereken bir kenttir” sözlerini de özellikle dillendirmiş bence. Çünkü nasıl Türkiye için AB “olmazsa olmaz” değilse, İzmir için de “EXPO” olmazsa olmaz değildir. Ancak benim vurgu yapmak istediğim EXPO değil. CHP Genel Merkezi’nin yayımladığı bir dergi var. Bazılarınız biliyordur belki. Adı “CHP Yerel Yönetimler Dergisi”. Bu derginin 2006 yılı Temmuz sayısının 24. sayfasında Oğuz Oyan’a ait “Kalkınma Ajansları: Amaç Gerçekten Kalkınma mı?” başlıklı bir makale var. Oğuz Hoca’nın “EXPO” konferansına da katılım yüksek ve “seçkince” olmuş. Acaba bu katılımcılar, muhtemeldir ki “alkışladıkları” Oğuz Oyan’ın “Kalkınma Ajansları” makalesini okudular mı? Sayın Başkan Kocaoğlu ve özellikle de “eski” DSP’li Kültür Bakanı “yeni” CHP’li ve de “köşe yazarı” Suat Çağlayan okudu mu? Çünkü bu “Kalkınma Ajansı” konusunun İzmir’de “herkes” tarafından “bilindiğini” ve “düşünüldüğünü” sanmıyorum. Bence Oğuz Oyan “EXPO” yerine önce “Kalkınma Ajansları” ile ilgili konuşturulmalıydı. CHP’den “milletvekili” olmak isteyenlere de “ışık” tutardı.

Kent Arşivi’ne dair merak

Eski İtfaiye Binası’nın Kent Arşivi haline getirilmesini “baştan beri” destekliyorum. Piriştina’nın icraatları içinde “muhalif” olmadan hakkını teslim ettiğim bir işti bu. Zaman zaman söyleşiler, paneller, konferanslar da düzenlenerek İzmirli yurttaşların bilgilendirilmesi sağlanıyor. Güzel işler yani. Oğuz Oyan’ın konuşma konusunu görünce, bu merkezin “daha geniş perspektifte” çalışabileceği geldi aklıma. İzmir ile ilgili, Türkiye ile ilgili bu kadar yalan dolan iddianın zemin bulduğu günümüzde, “seçkinci” olmayan ve tüm halkı “at gözlüğü siyaseti” yapılmadan kucaklayan bir görev üstlenebilir diyorum. Örneğin geçtiğimiz günlerde Selanik’te İl Meclisi toplantısında biricik önderimiz Mustafa Kemal için atıp tutan fanatik yalancılara uygarca yanıt verecek bir “kent konseyi” neden kurulmasın ki orada? Tabii yine “aynı usullerde” değil!

“Yürekli” Mason arıyorum

Çarşamba günü Bugün Gazetesi’nde bir haber vardı. Türkiye Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Locası Üstadı ve locanın resmi yayın organı Tesviye Dergisi’nin editörü Celil Layiktez diye bir adam, İtalyan masonlarının isteği üzerine dünya masonlarına ‘İslam Ülkelerinde Masonluk’ başlıklı İngilizce bir makale yazmış. Bugün Gazetesi de bu yazının peşine düşmüş ve şu esrarengiz teşkilatın mühim adamıyla konuşmuş. Layiktez isimli adam, II. Abdülhamit’i tahttan indiren beş kişinin “mason” olduğunu belgelerle kanıtlayabileceğini iddia ediyor ve “Mustafa Kemal’in mason olup olmadığına” ilişkin bir soruya “kesin olarak bilmediklerini” söylüyor. Yani “olabilir de, olmayabilirde” tarzında. Bu masonluk konusunda özellikle İzmir’deki “şerliklerini” takip ettiğimi, İzmir’in özellikle ekonomik yapısında nasıl etkin olduklarını, bu etkinlikte bazı “basın köşe taşlarını” nasıl “kullandıklarını”, halkı küçümseyen tarzlarıyla kendilerini nasıl “üstün” saydıklarını, 1935 olaylarını görmemek için nasıl çabaladıklarını TV’de anlattığımda neler olduğunu “sizler” biliyorsunuz? Bugün TV’lere “konuk” olarak çağrılmamın bile nasıl engellendiğini, herkesi ve her şeyi “kullanma” alışkanlıklarının “taşa vurduğundaki” insafsız tepki yöntemlerini hep duyarım doğrusu! Türkiye’de ne halt ederler bilmem ama öyle ilginç bilgiler var ki İzmir’le ilgili, sanırım yazsam kesin başıma iş açılır. O yüzden “dikkatli” olmakta büyük yarar var. “Esrarengiz” her şey bilin ki “şerdir”! İzmir’deki mason efendilerde biraz uygarlık ve biraz yürek varsa, kimlikleriyle arasın beni. Zira onlarla 2000 yılı Haziran ayı ve 2006 yılı Ağustos ayına ilişkin görülecek bir “hesabım” var! Öyle ya da böyle bir söz daha vardır “güneş balçıkla sıvanamaz!”…

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın