Zamanın durduğu sokaklar

Zamanın durduğu bazı mekanlar vardır. Üstündeki tozu üflediğinizde saatin tik taklarını duyarsınız yeniden. Arkanızı dönüp gittiğinizde ise o toz yine iniverir bir dahaki buluşmaya kadar.

Ekonomi Muhabirleri Derneği İzmir Şubesi’nin, köşe komşum, kent gönüllüsü Orhan Beşikçi ve değerli arkadaşı Kemal Ustaoğlu rehberliğinde düzenlediği Basmane gezisi “kentin tozunu kaldırdığımız” bir gezi olarak belleklerimize kazındı.

Çocukluğumda babamın akrabalarını görmek için neredeyse haftada bir gittiğimiz Basmane’nin, çocuk belleğimde kalan, daracık, temiz sokakları demografik yapısı değişse de fiziksel olarak neredeyse aynı kalmış. Bunda geçtiğimiz günlerde ödül aldığını gazetelerden okuduğumuz semtin temizlik görevlilerinin payı büyük elbette. Belli ki onlar da İzmir’in bu en eski semtine gönül vermişler.

Başınızı kaldırdığınızda size gülümseyen kagir yapılar, mermer basamaklarla çıkılan, alınlıklarında ay yıldızı, arapça numaralarını saklamayı başarmış, ferforjenin en zarif örnekleriyle süslü iki kanatlı kapılar… El şeklinde demir kapı tokmakları… Pencere pervazında teneke saksılarda çiçekler… Saksıların içine sokuluvermiş bir çomağın ucunda, pencereden bakarken sopanın gözünüze batmaması için ters konuluvermiş yumurta kabukları…

Bugün İzmir’in pek çok semtinde geçmişten bir iz ararsanız, ya bir yangın geçirmiş ya da Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün o malum sarı tabelasının asıldığı, yıkılmak üzere bir binanın karşısında bulursunuz kendinizi. Oysa Basmane neredeyse can çekişen ve son nefesini verecek binalara asılan o sarı tabelalarına karşın inatla ayakta kalmayı başarmış, pek çok eski yapıya sahip hala. Hepsi umutla bekliyor Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın uyanmasını, Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün tabela dikmeden restorasyonunu. Ama en önemlisi bu kentin insanının kendilerine uzanıverecek o sihirli elini.

Köşe komşum, telaşlı bir koşuşturma içinde, geçmişin yavaş yavaş yok olduğunu görmeden telaşla yaşayan bizleri öyle yerlere götürdü, öyle kapılar açtı ki, elindeki anahtarlarla şaşırdık kaldık ekibimizdeki arkadaşlarla. Hatta bize gezi boyunca eşlik eden iki genç polis memurunun özellikle Ayavukla Kilisesi’ndeki şaşkınlıkları görülmeye değerdi. Yıllardır Basmane’den gelir geçerken sokak içinde tabelasını gördüğüm, “İzmir Arkeoloji Müzesi” kapısının ardında böylesine muhteşem, ama bir o kadar da virane bir yapı olduğunu hangimiz tahmin edebilirdik ki…

255 yaşındaki Kumrulu Mescit’de de, eski Türk evleri mimarisinin en güzel örneklerinden olduğunu öğrendiğimiz, Kapanilerin Köşkü’nde de Ayavukla Kilisesi’nde yaşadığımız hüzün aynıydı. Emir Sultan Hazireliği, ne tası ne çeşmesi kalmış Taslıçeşme, önündeki kömür torbalarına karşın yine de ayakta Kıllıoğlu Hamamı bize geçmişten hüzünlü bir selam iletti gün boyunca.

Bir zamanlar revülerin düzenlendiği İzmir’in ilk otellerinden Cihan Palas Oteli’nin avlusunda içtiğimiz çay yorgunluğumuzu alırken, yok olmaya yüz tutan bu değerlerin her birine ilişkin İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin çalışma içinde olduğunu duymak doğrusu üzüntümüzü biraz olsun hafifletti. Yine Konak Belediyesi’nin restore ettiği Nebahat Tabak Evi ve Oteller Sokağı’ndaki yenileme çalışmaları kent yöneticilerinin de konuya olan duyarlılığına ilişkin umut verdi.

Ancak Basmane gezisi bittiğinde sanıyorum hepimiz, “kentimize karşı sorumluluğumuzu ne kadar yerine getiriyoruz?” sorgulamasını yaptık içimizde. Kent yöneticileri, tarih ve kültür varlıklarını korumakla görevli yetkililer “yeterince çalışmıyorlar” derken önünden gelip geçtiğimiz değerleri bile görmeyen bizlere de düşenler var elbette. İşe başımızı kaldırmakla ve ara sokaklara girmekle başlayabiliriz. Ne dersiniz?

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın