Bakan Şener’den Vekil Baratalı’ya

Cumartesi günü adı “Kalkınma Ajansı” olan ve hiç “ısınamadığım” bir “icraatın” faaliyet merkezi “resmen” açıldı. Kalkınma Ajansı’nın “Esnaf Birliği’nde” yer bulması “ayrı” bir konu. Ben “kafayı” Bakan Abdüllatif Şener’in konuşmasına ve CHP İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın “tepkisine” “taktım”!
Bakan Şener, tıpkı Bakan Gül gibi “Küçük düşünmeyin” şeklinde “Küçük şeylere takılmayın” demiş. Her iki bakanın da “küçük” olmakla neyi ve kimleri kastettiğini “anlamamış” gibi yapıyorum.
Bakan Şener’in konuşmasının bir bölümünü “bir yerel televizyondan” izledim. Aklımda kaldığı kadarıyla “19 Yüzyıl ve İzmir’in ticaretteki öncülüğünü” anlatıyordu sanırım. Bakanın konuştuğu salondaki dinleyenlerin “İzmir’in kalburüstü yurttaşları” olduğunu bildiğimden, şaşkınlığım da arttı. Ya ben “tarih” okumadım, ya da hem Bakan hem de Bakan’ın konuşmasını “itirazsız” dinleyenler “tarih bilmiyor”!
19. yüzyıl derken hangi yıllar gelir aklınıza? 1800 ile 1900 arası değil mi? Osmanlı İmparatorluğu’nun 19. yüzyılı nasıl geçmiş? Muhteşem mi? Önder mi? Süper mi? Üreten mi? Buluşçu mu? Özgür mü? Müreffeh mi? Peki, 19. yüzyıl İzmir için neyi ifade ediyor?
Hayır, cevap vermeyeceğim bugün. Sizden bekliyorum bayanlar baylar! Ama bir ipucu vereyim isterseniz. 16 Ağustos 1838 tarihi hangi tarihsel süreç içinde? 19. yüzyıl değil mi? Peki bu tarih ne? Meşhur “Baltalimanı Antlaşması” olmasın. Hani Mustafa Reşit Paşa’nın imzaladığı ünlü Osmanlı – İngiliz Ticaret Anlaşması? Bu antlaşmanın, sonuçlarını AŞAĞIDA İYİ OKUYUN BENCE! Ama şu kadarını söyleyeyim 19. yüzyıl hem Osmanlı’nın hem de İzmir’in “sömürge” olduğu yüzyıldır, tamam mı beyler?

Gelelim Bülent Baratalı’nın tepkisine

Gazetelerden okuduğum kadarıyla “yerden göğe” haklı Bülent Baratalı. Kendisini bu köşeden ayakta alkışlayarak kutluyorum! O “ajansın” muhteremleri arasında olup, yerel politikalarda Sayın Baratalı kadar deneyim sahibi kaç kişi vardır acaba? Bülent Baratalı’yı “konuşturmamak” üzerinde durulması gereken bir olaydır! Bülent Bey, yaşam deneyimi, beyefendiliği, ulusal sadakati ile kusura bakmayın ama İzmir’de pek çok “efendiye” örnek bir insandır! Öte yandan yine bir CHP Milletvekili olan Oğuz Oyan hocamızın “kalkınma ajansları” ile ilgili makalesini de kimse okumadı değil mi?
Vallahi Deniz Baykal’a mektup yazacağım. Özellikle de CHP’den “vekil” olmak isteyen ve Kalkınma Ajansı açılışına katılıp “alkış tutanları” ispiyonlayacağım! Hem de “tek tek”!
Tarih bal gibi de “tekerrür” ediyor. Hem de “tıpkısının aynısı” şeklinde! Ama “su akar deli bakar” misali, sahnesinde “oynadığımız” oyunun senaryosunu bile okumaya “tenezzül” etmeden!

İşte “sömürge” anlaşmasının sonuçları

Osmanlı iç pazarı, Batı’nın sanayi ürünlerine açıldı, dış ticaret dengesi bozuldu. Tüketim açgözlülüğü depreşti.
Sınırlı, hatta ‘yok” bütçe tükendi. Gösterişçi tüketime giden para, ordunun ve bürokrasinin modernleşmesine yetmiyordu.
1854 Kırım Savaşı’nı kaybettik. Bütçeyi rahatlamak için ilk dış borçları aldık.(İngilizler’den yüzde 6 faizle 3 milyon 300 bin Osmanlı altını borç aldık.),ilk devlet tahvillerini çıkarttık…
1875 Ramazan Kararnamesi geçici imdadımıza yetişti, vadesi gelen borçların sadece yarısının ödeneceği açıklandı,
1876’da parasızlık yüzünden ödemeler durduruldu.
1879’da durum büsbütün vahimleşmişti. Rüsum-ı Sidde İdaresi kuruldu. Faiz ve anapara karşılığı olarak, damga,içki, balık avı, tuz ve tütün gelirlerine el konuldu.
Para yine yetmedi. Eylül 1881’de Muharrem Kararnamesi çıktı. 1858-1874 borçlarını kapatmak için, devlet hazinesi, Alman, Avusturya, Fransız ve İtalyan alacaklılarla, Osmanlı Bankası ve Galata bankerlerini temsilen, sekiz kişiden oluşan Düyûn-u Umûmiye-i Osmanlı İdaresi Meclisi’ne bırakıldı. Tuz, balık avı, tütün, alkol ve damga pulu vergilerini o toplamaya başladı.
En bereketli gelir kaynağı tarımdı. Yabancı sermaye işbirliği yaptı. 1884 yılında Reji İdaresi doğdu..
1886-1903 arasında dokuz, 1903-1908 arasında beş borç daha alındı.
Derken, Trablusgarp (1911-12) ve Balkan (1912-13) savaşları arasında, yine ‘hazine tahvilleri” imdadımıza yetişti. Bütün paralar dışarıya gitti, memur maaşları ve müteahhit alacakları ertelendi.
Birinci Dünya Savaşı çıkınca İngiliz ve Fransızlar Türkiye’den kaçtı. Düyun-u Umumîye, Alman-Avusturya-Macaristan takımına kaldı.

Tayland’ı bırak Kerkük’e bak!

Bugün Pazartesi. Tayland yolcuları “yola çıkacak”! Hayırlısıyla gitsinler, dönsünler. Derdimiz “yediklerinde, içtiklerinde” değil, “serbest” saatlerde ne edeceklerinde de değil. Derdimiz o 2 yüz bilmem kaç muhteremin, bu kent ve bu ülke için “ne yapacaklarında”! Aralarında çok değerli meslektaşlar var. Hepsi değil ama! Döndüklerinde öğrenecek ve yorumlayacağız tabii ki!
Tayland da, gezi de, gidenler de umurumda değil. Benim derdim “Kerkük”!
Ah Kerkük, vatan Kerkük!
İşgalci ABD, o kirli ayaklarını Irak’a bastığından beri belliydi bugünler. O şımarık kabileler, ABD desteğinde Kerkük’ün tapu kayıtlarını, nüfus kayıtlarını yok ederlerken Türkiye sanırım “armut topluyordu”! Ceplerinde TC Pasaportu taşıyarak canını kurtaranların “sahte devlet başkanlığında” sahip oldukları “ABD damgalı sanal cesaret” bugün artık “esbab-ı mucibeyi de” koyuyor ortaya artık.
ABD, Türkiye’yi “adam yerine” koymadı, koymuyor, koymayacak!
Türkiye’nin “müttefikliği”, değerleri hatta toprak bütünlüğü ABD’nin umurunda değil. Çünkü Türkiye’de siyasal birliktelik yok, iyi günde kötü günde Türkiye için el ele vermek yok! Çünkü Türkiye’de toplumsal ve etkili bir duyarlılık yok! Ecnebi alışveriş merkezlerinde tüketim manyaklığı, sabahın köründe “Bülent Ersoy” muhabbeti, akşamları da saçma sapan dizilerdeki “bunalımlı kadınlar ve ruhsuz erkeklerin” depresyonlarına ortak olma var! Atatürk de, tarih de, manevi değerler de hep “nostaljik masal” konuları.
Kerkük neresi biliyor musunuz?
Misak-ı Milli’den haberiniz var mı?
Türkmenler kimlerdir, tanıyor musunuz?
Saddam’ı Irak’ta iktidara kim getirdi?
Saddam’ı neden “paldır küldür” astılar?
ABD’nin dün ve bugün yaptığının anlamı ne?
Neden Kerkük’te yıllardır Türkmenler katledilirken, sürülürken ses çıkarılmadı da, Türkiye’de tam da seçime giderken Başbakan bile ABD “muhalifi” kesildi?
Haydi, cevap verin bakayım! Yok mu cevap?
Özür dilerim bu hafta “Binbir Gece’de” ne olmuştu? Bülent Ersoy “hanımefendi” o “Torbalılı” gençle evlenecek mi?
Boş verin siz Kerkük’ü, yiyin, için, dizi seyredin, sözde ünlülerin derdine derman olun!

Selçuk Ayhan’a kulak verin Sayın Valim!

CHP İl Balkanı Selçuk Ayhan’ı dinledim geçen akşam EGE TV haberlerinde. Benim aylardır burada yazdığım, kuşku duyduğum bir konuyu koydu masaya Ayhan. İzmir’de akşamları “leş gibi” kokan, boğazımızı yakan (Başkan Kocaoğlu inanmıyor ama benim dün akşam yine boğazım yandı yahu!) kömür kokusuyla ilgili olarak Selçuk Ayhan, yoksullara Kaymakamlıklar aracılığıyla dağıtılan kömürlere dikkat çekerek bu kömürlerin “kalitesiz” olabileceğini öne sürdü. Bu çok ciddi bir ihbar değil mi? Araştırılması gerekmiyor mu? Hele bunu CHP İl Başkanı yapıyorsa.
Aklıma geleni tekrarlayayım. İzmir’e giren sokulan kömürle denetlenmiyor mu? İzmir Valisi Oğuz Kaan Köksal’ın “emir” vererek bu konudaki kuşkuları ortadan kaldırması zorunlu sanırım!

Eşrefpaşa Hastanesi ve SSK

Bugün itibariyle sorun çözüldü mü bilmiyorum, ama yazmam lazım bu rezaleti. Belediyeye ait Eşrefpaşa Hastanesi’ni hepimiz biliriz değil mi? Bu hastane Aziz Kocaoğlu ile birlikte adeta yeniden doğdu. Daha birkaç yıl öncesine kadar “devredilecek” diye kaderine ve çürümeye terk edilen bu hastane şimdilerde öyle bir şifa dağıtıyor ki maşallah yani! Başhekim Hülya Güven hanımefendinin, her hekimde olması gereken sıcaklığı personeline de geçmiş. Yoğunluğa rağmen arı gibi ama güler yüzle çalışıyor tüm hastane personeli. Ve artık SSK’lılar da yararlanıyor Aziz Bey sayesinde. Ama yılbaşından bu yana bu hastaneden reçete alan SSK’lılara eczaneler ilaç vermiyordu. Nedeni de bilgisayardan onaylanmamasıydı. Duyumlarıma göre yeni yılla birlikte yenilenen bilgisayar programında SSK Genel Müdürlüğü Belediye Hastanesini “unutmuştu”! Başkan’ın büyük çabaları medyaya yansımadı ama SSK’lıların çilesinden doğan “beddualar” Ankara’da “kimi” bulacak merak ediyorum. Yazık ama, SSK’lıları yüzleri ne zaman gülecek acaba?

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın