Yaşama bakış ve EXPO

Yaşamda kimi zaman öyle durumlarla karşı karşıya kalırız ki başarırsak dünyaların bizim olacağını, başaramazsak her şeyin biteceğini sanırız. Bu tür durumlar için ülkemizdeki en çarpıcı örnek üniversite giriş sınavıdır. Bu sınavın kazanılması insanlar için takıntı haline gelmiş bir tutkudur. Milyonlarca genç ve aileleri yıllarca bu duyguyu yaşarlar; başarı için kendilerince her şeyi yaparlar ama sonuçta üniversiteye alınacak öğrenci sayısı bellidir. Sınava girenlerin üçte biri üniversitelere kabul edilecektir. On yıllardır yaşanan bu olayın sonucunda ne sınavı kazananlar dünyaya sahip olmuşlar ne de yitirenler için yaşam bitmiştir. Demek ki burada yaşama bakışta bir yanlışlık vardır.

Son zamanlarda EXPO 2015 sergisinin İzmir’de yapılması konusuna böyle yaklaşılmakta olduğunu görüyoruz. Eğer sergi kentimizde yapılırsa İzmir dünyanın en önemli kentlerinden birisi olacak, çağ atlayacak, iktisadi yaşamdaki durgunluk aşılacak, yani dünyalar bizim olacak; olmazsa sanki her şey bitecektir. Bu yaklaşım, geçmişi binlerce yıl öncesine dayanan; coğrafi konumu, nüfusu, yetişmiş insan gücü ve var olan iktisadi potansiyeliyle yeryüzündeki yüzlerce yerleşmeyi kıskandıracak özelliklere sahip bu kent için büyük bir haksızlıktır. EXPO 2015 sergisinin gerçekleştirilmesi kuşkusuz İzmir’e değerli getiriler sağlayacaktır ve bu nedenle çok önemlidir ama bu olay ne bize dünyaları kazandırabilir ne de olmaması her şeyin sonudur. Yaşamda her şeye hak ettiği kadar değer vermek yerine konuları abartmak yönündeki ulusal özelliğimiz burada da öne çıkmaktadır.

EXPO üzerine düşünce üretenler, bir yandan serginin İzmir’e alınması için neler yapılması gerektiğini sıralarken, bir yandan da kentin mevcut eksikleri üzerinde duruyorlar. Söylenen ve önerilenlerin büyük bölümüne hiç itirazımız yok ama EXPO olmasaydı bu eksiklerin giderilmesi gerekmiyor muydu ya da EXPO 2015 Milano’ya kaptırılırsa bunları yapmaktan vaz mı geçilecek diye sormaktan kendimizi alamıyoruz. İzmir’i, iktisadi yaşamı gürül gürül zenginlik üreten; günlük sorunlarından arındırılmış; insana, tarihe ve doğaya saygılı; gelişmiş ülkelerin uygar kentleri gibi her kolaylığı hemşerilerine sunan bir kent haline getirmek için mutlaka bir dayatma altında mı olmak gerekiyor?

Bugüne değin gerçekleştirilen büyük EXPO sergilerinin istatistikleri günde ortalama 150 bin ile 200 bin arasında ziyaretçi geldiğini ve bunların yaklaşık üçte birinin o kentte konaklamak istediğini gösteriyor. Bu insanların yalnızca barınma, beslenme ve ulaşım istemlerinin karşılanması için yapılması gerekenler bile kentin mevcut dokusunu ciddi biçimde etkileyecek boyutlardadır ve yaşama bakışın doğruluğu ya da yanlışlığı işte burada büyük önem kazanıyor. Söz konusu yatırımlar altı aylık etkinlik için geçici biçimde de yapılabilir, kalıcı olarak da. Geçici de yapılsa, kalıcı da etkinlik yüz akıyla tamamlanır ama bu yatırımların kente katkısı iki durumda çok farklı olacaktır. Kentin EXPO 2015’den sağlayacağı asıl yarar ticari yaşamdaki altı aylık canlanma ya da etkinlik süresince kurulan iş bağlantıları değildir. Kente asıl çağ atlatacak olan kalıcı yatırımların sergi kapandıktan sonra verimliliğini korumak için harcanan çabalar ve çalışmalar olacaktır. Bugünden planlanması gereken esas olarak bu çalışmalardır.

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın