Sessizce ölüyorlar!

Balçova Esnaf Odası Başkanı Şerif Sürücü telefondaki ses tonundan etkilendim belki de ve bir anda karar verdim. Gidip görmeli, “taraflı” gazeteci gözüyle sorular sormalı, raflarına bakmalıydım.
Konu belli, belki yazılarımla da bıktırdım sizi. Ama inanın bana bu kez gerçekten tek tek “ölüyorlar”. Hem de kırgın, kızgın ama sessizce. Belki Ahi Evran’dan gelen bir anlayış bu esnaf için. Yani “olunca şükredeceksin, olmayınca sabır”. Lakin sabır taşıysa bile olsa esnaf çatlıyor işte.
Belki siz de bugün sabah kahvaltınızda yediğiniz peyniri bir “hiperden” aldınız. Suçlayamam, kınayamam. Oysa rekabet edebilseydi bakkal, manav, kasap belki de mahallelerimiz daha güvenli olurdu, komşuluklarımız ölmezdi.
Oysa esnaf amcamız yıllarda “idare” etti bizi. Evimizin anahtarını ona “teslim” ettik. Kriz dönemlerinde ondan başka kim bize “veresiye” ekmek, süt verdi?
Esnaf sessizce hayatımızdan çıkıyor. Ama biz neleri kaybediyoruz farkında değiliz. O hayatımızdan tamamen çıkarsa neler olacağını düşünmüyoruz. Bugün dört saatlik bir “Bakkal Amca” ziyaretlerini okuyacaksınız. Kim bilir belki lütfederler de “devletlû” ve de “şevketlularımız da” okurlar, çocukluklarını hatırlarlar!
Değişen bir şey olur mu?
Bir şey olur. Vahşi kapitalizmin vahşiliğini daha da arttırdığı, açık ya da gizli taraftarlarını arttırdığı bu süreçte esnaf amcalarımız sessizce yok olurken, bu satırların yazarı da daha çok “hedef” olur “birilerine”. Olsun varsın. Ne mutlu “düşündüğü gibi yaşayanlara”. Ve ne zavallılar “düşündüğü ile yaşadığı tezat” olanlara!

Keşke siz duysaydınız

Dedim ya çok ani gelişti. Yoksa Sayın Susam’ı ve Sayın Tokmakoğlu’nu da davet etmek isterdim o temiz kalpli esnafla görüşmeye. Geçenlerde CHP İzmir Milletvekilleri Abdürrezzak Erten ve Enver Öktem’den dinlemiştim. Buca ve Gaziemir’deki esnaf gezilerinde şikâyetlerin başında “hipermarketler” sorunu varmış. Vekillerin bunları “duyması” güzel de, çözümün olmayışı ne hazin değil mi? Keşke özellikle de AKP’li vekil İsmail Katmerci de “duyabilse” bu sessiz tükenişleri!
Balçova’da Mithatpaşa Caddesi’nde başlayan ziyaretlerimizde hep “çok sıcak” karşılandık. Raflarının boşluğuna, yüreklerindeki umutsuzluğa rağmen bir bardak çaylarını yine paylaştı bizimle Bakkal Amcalarımız, Bakkal teyzelerimiz. Son ziyareti de Balçova Belediye Başkanı Mehmet Ali Çalkaya’ya yaptık. Uzun uzun konuştuk. Başkan Çalkaya bizi aldı 1975’lere götürdü. “1975’lerde belliydi, keşke o zamanlar rekabet koşulları araştırılsaydı” dedi.

Bakkallıktan kafeteryacılığa

15 Yıllık bir bakkal Necmi Göçer. Tam da o kocaman “hiperin” karşısında bakkalı. Son beş yılda işlerin tersine döndüğünü, umudunun artık olmadığını söyledi. Dükkânı artık “marketten” tekel bayisine dönüşmüş. Sigara, içki ve lotaryacılığa döndürmüş dükkânını. Ama yine de olmamış ve “kafeteryacılık” yapmaya karar vermiş: “Ne yapalım bilmiyoruz. Sayısal Loto, İddaa olmasa yanmıştık. Eskiden yılbaşında ne çok iş yapardık. Bu yılbaşı sadece iki şişe rakı satabildim. 5 yıl önce yılbaşı günleri 500 kilo çerez satardım, biterdi. Bu yılbaşı beş kilo bile satamadım. Dükkân kiramı hep gecikmeli ödüyorum” diyor 15 yıllık bakkal Necmi. Söyler misiniz Bakkal Necmi’nin günahını kim çekecek?

Çok ağırıma gidiyor, çoook

Akgül Ardıç ise bir “bakkal teyze”. Tam 16 yıllık üstelik. “Hala veresiye veriyorum” diyor ve defterini gösteriyor bize. “Eskiden memurlara ben veresiye veriyordum. Şimdi onlardan veresiye isteyecek hale geldim. Eşim ve oğlum çalışmasa açız, aç!” diyor yüreklice. Başka şeyler de söylüyor ama yazmıyorum buraya: “Bir müşterimin 2 uçuk milyar borcu var, bazen çocuğunun okul harçlığını da ben veriyorum. Ama eline para geçince gitmiyor mu o koca markete, çok ağrıma gidiyor” diyor Akgül hanım. Umudunun kalmadığını da belki üç kez tekrarladı. Akgül Ardıç’tan öylesine etkilendim ki, ikram ettiği çaya şeker koymadan içtim. Hayatımda şekersiz içtiğim ilk çaydı. Anlayın yani, esnafın “tadı” yok ki, çaya şeker koymayı düşüneyim. “Beş yıl önce bir günde bugün parasıyla bir buçuk milyar kazanabiliyordum. Şimdi günde 200 milyon kazansam seviniyorum” derken dükkânının bulunduğu yerin işlekliğine de dikkat çekiyor Akgül Ardıç.

Devren kiralık

Dükkâna girer girmez bu ilan çekti dikkatimi. 20 yıllık bir bakkal Mehmet Elhan ve eşi Nurhan Elhan. Başbakan Erdoğan’ın “iki koyun güdemeyenler” lafını hatırlatıyor Mehmet amca. “Ama bizi güdüyorlar işte” diyor. Bakkalının rafları bomboş. “Yahu yılbaşı günü alışveriş olmaz mı? Olmadı işte, olmadı. Siftahsız günüm var. Topu topu beş ekmek sattığım gün var. Kapatacağım artık. Gücüm kalmadı, neşem kalmadı” diyor. Eşi Nurhan Hanım da umutsuz olduğunu haykırıyor “vergiyi almayı biliyorlar da, gelip kaç para kazandınız diye sormuyorlar. Düşmanına beddua etmek istiyorsanız inşallah bakkal ol deyin artık” derken tebessüm ediyor. Hani “ağlanacak halimize güleriz” misali. Mehmet Amca’nın günlü ortalama kazancı ne biliyor musunuz? Sadece 10 YTL.

Biz inek miyiz yahu?

İsmail Hortum ise 14 yıllık bir bakkal. Benim TV programımın fanatiklerindenmiş. İlk kez karşılaşıyorum. “Seni de yediler değil mi?” diyor. Ben de “yorum yok” vaziyetleri tabii! “Bizi inek sanıyorlar galiba. Sağdıkça sağıyorlar. Bizde tık yok artık. Hep almayı biliyorlar da vermek akıllarına gelmiyor” diyor İsmail Hortum. Soyadına da vurgu yapıyor “aman ha o hortumla karıştırma beni” diyor gülerek. “Mahallenin her şeyiyiz ama yaranamıyoruz, 3 yıl önce günde 100 ile 150 milyon arası kazancım vardı şimdi 25 milyona kadar düştü. Nasıl ödeyeceğim ben vergiyi, aidatı? Nasıl rafları dolduracağım? Veresiye veriyordum, ama ödemeden kaçan çok oldu” derken dükkâna asılı bir yazıyı gösteriyor. Ne yazıyor dersiniz: “Veresiye teklif etmeyiniz!”

Çok önceleri söylemiştim

Bakkal amcaların dışında bir de pideci ziyaretimiz oldu. 35 yıllık bir esnaf Hasan Tezel. Aynı zamanda Balçova Esnaf Odası Yönetiminde. Hipermarketlerin Balçova’ya ilk gelmeye başladığı yılları, Eşref Bitlis alt geçitinin yapıldığı dönemi anlatıyor bize. Burhan Özfatura ile Mustafa Şentürk’e sitem ediyor. “O zamanlar gelip gidiyorlardı. Bir gün bu alt geçidi neden Üçkuyular Meydanı’na yapmıyorsunuz diye sordum. Sen anlamazsın der gibi baktılar bana. Şimdi anlıyorum bu geçidin neden buraya yapıldığını” diyor mesaj verircesine.

Gençlik umuttur

Ziyaretlerde umut sahibi sadece bir esnafla tanıştım Balçova’da. 3 yıllık bakkal Osman Uran “sıkıntı büyük ama çözümü bilemiyoruz. Gelirle gider çoğu zaman denkleşmiyor bile” diyor. Genç bakkal Osman, zaman zaman hiperleri gezdiğini, kendisinin de ufaktan kampanyalar yapıp bazı ürünleri ucuza sattığını ama müşterinin hemen kuşkulandığını söylüyor.

Çalkaya’nın çarşı-pazarı

Son çayımızı Belediye Başkanı Çalkaya’nın makamında içiyoruz. Esnaf Odası Başkanı Şerif Sürücü ise yorumunu en sona bırakıp bize bir dosya veriyor. Başkan Çalkaya rekabet yöntemleri belirlenmesi gerektiğini söylüyor özellikle. “Çarşı-Pazar” projesine dikkat çekerek Esnaf Odası ile birlikte burayı faaliyete geçireceklerini ve esnafın gelişmesi, iyileşmesi yönünde tüm kararlara imza atacağını vurguluyor.

Balçova Esnaf Odası’nın kararlılığı

Şerif Sürücü hem Esnaf Odası Başkanı hem de Balçova Belediye Meclisi’nde CHP’li üye. Hipermarketlerin çalışma saatlerinin mutlaka ayarlanması gerektiğine işaret ediyor. İzmir Valisi Oğuz Kaan Köksal’ın “mülki amir” sıfatıyla birşeyler yapması gerektiğini söylüyor Başkan Sürücü. Esnafa, ruhsat yönetmeliğin 10. maddesi uyarınca zaman zaman acımasızlık yapıldığını ama hipermarketlerin faaliyet alanlarının bolluğuna rağmen, onlara ses çıkarılmadığından şikâyet ediyor. “Esnaf ölüm kalım savaşı veriyor. Bugüne kadar toplumu ayakta tutan esnafın ayakta duracak hali kalmadı. Bugüne kadar topluma verdiklerimizin karşılığı bu olmamalıydı. Esnafı her ziyaret ettiğimde, gece uyuyamıyorum. Biliyorum ki esnafımız da artık sıkıntıdan uykuyu unuttu, aile huzuru kaçtı. Vakit kaybedilmeden harekete geçilmeli” derken gözleri dalıyor Şerif Sürücü’nün.

Gidiş kötü, çok kötü

Balçova esnafı bu durumda ama vahim manzara İzmir’in her yerinde var. Sakarya Caddesi’nde açılacak olan “ekspres esnafsavar” belki çok kazanacak fakat bilin ki hepimiz çok kaybedeceğiz. Yasası, kuralı olmayan bu sektör “üretmediği” gibi, “bizim” sıcak paramızı çekip duruyor. Mehmet Ali Susam da bunu söyleye söyleye dilinde tüy bitti ama “duyan” yok galiba! Konu hipermarketlere karşı olup olmamaktan çok galiba “esnafın sessiz tükenişini görüyor muyuz görmüyor muyuz?” şeklinde.
Ne dersiniz, şimdi yerinizden kalksanız, uzun zamandır uğramadığınız bakkalınıza uğrasanız ve hiç olmazsa “hayırlı işler” deseniz ne kaybedersiniz?

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın