İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı.
Peki, İzmir’de yerel konularda ve sorunlarda yurttaş sıfatlarımızla, muhatap olduğumuz kim? Belediye faaliyetlerinde kimi eleştiriyor ya da takdir ediyoruz? Büyükşehir’de Aziz Kocaoğlu! O halde Aziz Bey’in “kadrosal tasarruflarını da” olağan karşılamamız gerekiyor.
Belediye Meclisi’nde konuyu AKP grubu açmasaydı belki başkan da konuşmayacaktı. Ama başkan sorular karşısında dengeli ve uygar davrandı, yolları “anlaşarak” ayırdığını, bunun artık konuşulmaması gerektiğini istedi! Bu anlayışı “Başkan çalışma arkadaşlarını kendi seçmeli” düşüncesi çerçevesinde kabullenmek ama temkinli de olmak gerekiyor. Üzerinde bu kadar tartışma yapılan bir bürokratın “görevine son verilmesi” karşısında duyarsız kalınamazdı. Hele Ahmet Piriştina ve Hasan Mani konusunda muhalefeti “bugün” başlamayan bir gazeteci olarak benim “sessiz” kalmam hiç normal olmazdı. “Garipsediğim” bir şey var ki o da, gerek meclis oturumu sırasında gerekse meclis çıkışında ve dün gelen bazı telefonlarda karşılaştığım bazı yaklaşımlardan hiç hoşlanmadım.
Benim dikkate ve ciddiye aldığım sadece Aziz Kocaoğlu’dur.
Ve “bazıları” gibi “Aziz Bey iyi adam ama Mani…” cümleleri de kurmadım. Lakin meclis çıkışında bir “muhterem bürokratın” kireç gibi olmuş yüz ifadesiyle, sanki Mani’nin kellesini ben almışım gibi imalı “İzmir en akıllı çalışanını kaybetti” lafını hiç unutmayacağım. Aziz Kocaoğlu’nu hiç de başkalarıyla kıyaslamadım ve zaman zaman da “eleştirdim” eleştireceğim. Bugün bazı “sahte Aziz Kocaoğlu tayfası” gibi de, sevgimin ve saygımım “başkanlıkla” sınırlı olmadığına ister inanın ister inanmayın.
Yeni Genel Sekreteri ve İZSU Müdürü’nün kim olacağına Aziz Bey karar verecek. Saygı duymakla birlikte temkinli olup, düşünce hakkımı da saklı tutarım. Çünkü Meclis toplantısından sonra bir şirket odasında yapılan, gece yarısına kadar sürdüğü söylenen “heyet-i Mani” görüşmelerinden hiç hoşlanmadım!
Kim olursa olsun Aziz Kocaoğlu’ndan umutluyum! Ancak Mani’nin gidişiyle “tetikçilerin” ve “gazlamacıların” yine devrede olduğunu görüyorum, duyuyorum hiç hoşlanmıyorum! Çünkü artık sahnede sadece Aziz Başkan var. Mani yok. Görelim bakalım Aziz Bey’i “hariç” tutup “eleştiri” yapanların samimiyetini!
Anladınız değil mi ben ne “tef çalıyorum” ne de “matem yapıyorum”!
Ben yine “ibret ve dehşetle” izliyorum, “umudumu” kaybetmemeye çalışıyorum. “Oynamıyor” düşünmeye çalışıyorum!
Bir meclis hatırası
Uzun zamandır Belediye Meclisi’ne gitmemiştim. Gittim, “sıkış tepiş” bir mecliste hiç çıkmadım “üst kata” çıktım. Güya “köşe yazarı olarak” gözlem yapıp yazacaktım. Ama “Sayın Meclis’te” basın mensupları, köşe yazarları ve halk “unutulduğu”, yer sorunu büyük olduğu için size sadece “duyduklarımı” ve arada bir ayağa kalkıp, aşağıya bakıp görebildiklerimi yazacağım.
Üst kat daire başkanlarına, bürokratlara ayrılmış. Kimi konuşmaları hiç beğenmediğim gibi, bir meclis oturumunda cep telefonuyla konuşmanın hangi anlayışa bağlı olduğunu merak ediyorum!
Buca’da Fen İşleri çalışanlarına saldırılmış, bir belediyeci yaralanmış. Geçmiş olsun. Görev esnasında insanlara saldırmak çok ayıp, ben de kınıyorum. Ancak Fen İşleri Çalışmaları’nın da Sayın Başkan tarafından “yakından izlenmesini” istiyorum.
Üst kata “çay çorba” ikramı yapılmasın. Zira çaylar yukarı “buz gibi” geliyor. Mecliste oturum arası verilmesi daha uygun olur. Bütçe görüşmeleri sırasında “kek, kurabiye” yenmesi, çay karıştırılması hiç şık değil.
Meclisin acil olarak elden geçirilmesi gerekiyor. Bir “kablo yanığı kokusu” bile meclisin ciddiyetini engelliyorsa vay halimize. Hele oturum sırasında operasyon kıyafetli itfaiye elemanının içeri girmesi pek acayipti. Meclistekilerin o an bütçe mütçe düşündüklerini sanmıyorum! Üstelik “bazı üst kat” yorumlarına göre, bu “yanığın” nedeni Mani olabilirmiş!
Meclis’te bir şey okunurken çıkan uğultunun başkan tarafından (kalemle mikrofona vurulmak suretiyle) susturulması, bana ilkokul yıllarımı hatırlattı. Ama mecliste “kara tahta” olmadığından “konuşanlar” yazılamadı!
Meclise bir daha gider miyim bilmiyorum, ama gidersem “ne yapacağımı” çok iyi biliyorum!
Bu gençler umuttur umut
Geçen gün öğleye kadar Balçova’daydım. Bir buçuk saat boyunca umutlarım öylesine yeşerdi ki anlatamam. Balçova Salih Dede Lisesi 9 ve 10. sınıf öğrencileri Coğrafya öğretmenleriyle birlikte araştırmışlar, uğraşmışlar ve bir “ilk” çıkarmışlar ortaya. Bilim sergilerini bilirdim de “Coğrafya Sergisi” hiç duymamıştım. Bu aydınlık yüzlü öğretmen ve öğrenciler Türkiye’nin coğrafi konumunu, doğal risklerini maketlerle, slâytlarla izlettiler bize, açıklamalarını yaptılar ve doğaya karşı gelinmemesi gerektiğini özellikle vurguladılar. Düşünüyorum da Salih Dede Lisesi bir “devlet okulu”. Demek ki “istenirse” tüm sıkıntılarına rağmen devlet okullarının öğrencileri gündeme böyle güzelliklerle gelebiliyorlar.
Sergide ilginç anlar da yaşamadık değil. Balçova Belediye Başkanı Mehmet Ali Çalkaya’nın, İlçe Milli Eğitim Müdürü Hasan Ali Çelik’in de katıldığı sergide, öğrenciler öyle uygarca beklentilerini anlattılar ki, Başkan Çalkaya’nın eğitime verdiği önemin, öğrenci ve öğretmelerle kaynaşmanın sonuçları da bir kez daha anlaşılmış oldu. Salih Dede Lisesi’nin hanımefendi müdürünü, coğrafya öğretmenlerini kutlarken; öğrenci kardeşlerime kocaman teşekkür ediyorum. Çünkü onlar konuştukça benim coşkum arttı, Şu karamsar dünyada o gençler sayesinde bir buçuk saat yüzüm güldü!
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.