Kent sorunları

Sorunsuz insan olmadığı gibi sorunsuz kent de yoktur ama insandan insana sorunların türü, çeşitliliği ve büyüklüğü nasıl değişiyorsa, kentlerin sorunları da çok değişkendir. Kent sorunları hem ait oldukları toplumun özelliklerine bağlı olarak çeşitli değişiklikler gösterirler, hem de zaman içinde değişirler. Gelişmiş ülke kentlerinin sorunlarıyla, gelişmekte olan ülke kentlerinin sorunları arasındaki farklar aslında o kentleri üretmiş olan toplumlar arasındaki farkların mekana yansıyan yönleridir.

Türkiye kentlerinin, saymakla bitmeyecek yığınla sorunu vardır ama bunların en başında geleni kanımca sorunların kanıksanıyor olması ve kentlinin tepkisizliğidir. Yüzyıllar boyunca azla yetinmeye alıştırılmış olan, biraz daha fazlasını istediği dönemlerde genellikle kafasına vurularak susturulan bir toplumun başka türlü davranmasını beklemek de aslında haksızlıktır.

Bütün büyük kentlerimizde, genel bakımsızlık, kent içi ulaşımdaki yetersizlik, trafikteki karmaşa, teknik ve sosyal altyapı eksiklikleri, çevre ve hava kirliliği, kimi bölgelerdeki güvensizlik, içme ve kullanma suyundaki yetersizlik ve kalitesizlik, kent yönetimi ile kentliler arasındaki iletişim eksiklikleri kanıksanmış olan sorunların başlıcalarıdır. Örneğin, zaten evlerimize değin ulaştırılan musluk suyunun niçin içilecek kalitede olmadığını, hijyenik standartlara uyup uymadığı konusunda hiçbir fikrimizin bulunmadığı damacana sularına niçin mahkum bırakıldığımızı hiç kimse sorgulamamaktadır. Cumhuriyet döneminin bütün imar yasalarında, kentlerimizde kişi başına en az 7 metrekare yeşil ve açık alan oluşturulması gerektiği belirtilmesine karşın, kentli insanlarımız bu yasal haklarını hiçbir zaman talep etmemektedir. Trafik ışığında 60 saniye bekleyemeyecek kadar zamanı değerli olan (!) kentli insanlarımız, duraklarda bir türlü gelmeyen otobüsü dakikalarca beklediklerinde hiçbir tepki vermemektedir. Her yağmurda göl olan, her kar yağışında kayak merkezine benzeyen cadde ve sokaklar yaşamı çekilmez hale getirmesine karşın, her yıl yinelenen bu sorun hava düzeldiğinde hiç anımsanmamaktadır.

Yaşanan bu sorunların çözülmemesinin sorumluluğu kuşkusuz kentlerimizi yönetenlere aittir ama kronikleşmiş olmasının nedeni kentlilerce kanıksanmış olmasıdır. Nedeni ortadan kalkmayan sorunun çözümü mümkün değildir.

Günümüzün Türkiye kentlerindeki sorunların çözümü için atılması gereken ilk adım kentte yaşayan insanların haklarının bilincine varması ve bu haklarını kararlılıkla savunmak için örgütlenmesi; kitlesel bir güç oluşturmasıdır. Bu gücü arkasına alacak kent yöneticilerinin çözemeyeceği hiçbir sorun yoktur.

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın