İşadamlarına ağır tuzak

Geçmişte de örnekleri yaşanan Romanya’da yeniden türeyen haraç çeteleri bu kez çok daha fazla sayıda işadamlarını ağlarına düşürmeye başladı. Son iki ayda iki Türk işadamı daha bu tuzağa düşerken, işdünyasının Romanya’dan gelecek tekliflere karşı çok dikkatli olması gerekiyor.

Biri yakın tanıdığım olmak üzere, son iki ayda iki Türk işadamı da bu tuzağa düştü. Özellikle turizm ve inşaat alanlarındaki Türk girişimcileri ağlarına düşüren firma rehin ve tehdit yoluyla milyonlarca dolar fidye aldı.
Aslında hikaye eski ama tanıdığımın canının yanması oldukça yeni. Geçmiş yıllarda özellikle turizm alanında yaşanan ancak çetenin çökertilmesi sonucu bir müddet sessiliğe bürünen şantajlı fidye yeniden ve yoğun olarak işadamlarını tehdit etmeye başladı.

***

Önce cazip teklif

Köstence’de faaliyet gösteren bu mafya Türk ve Romenlerden oluşuyor.
Türkiye ile önemli bağlantılar gerçekleştirmek istediklerini söylüyorlar ve inanılmaz cazip teklifler sunuyorlar.. Eğer bu işadamı, turizm alanındaysa uluslararası bir şirket olduklarını ve her ay Türkiye’ye belli sayıda elemanlarına Türkiye’de tatil yaptırmak istediklerini belirtiyorlar. Zaten kış sezonunda talep sıkıntısı yaşayan turizmciler konunun üzerine adeta atlıyor. İnşaat sektöründeyse çok büyük bir kompleks düşündüklerini anlatıyorlar..
Ardından iş görüşmesi yapmak amacıyla ülkeye davet ediyorlar. İşadamlarımız mest. Bu arada kendileriyle Türk rehberlerinin bağlantıya geçeceklerini belirtiyorlar.

Havaalanında sıcak karşılama

Ve ver elini Romanya.
Bükreş Havalimanı’nda sözde rehber Türk işadamlarını otele götürmek üzere karşılıyor ve son derece sıcak davranıyor. Ancak ilk dikkat çeken arabada yolun uzaklığı. Bu mesafe Bükreş’e gidilmediği konusunda ilk tereddütü yaratıyor. Köstence’ye kaçırılarak Bükreş’teki rehine evine götürüyor. Size yer ayırttık denilerek İber otel’e gidiliyor. Yerleştikten bir iki saat sonra ofiste üst düzey yetkili ile buluşmak üzere çıkılıyor. İşte oradan sonra Köstence’deki mafyanın evine götürülüyor. Bu sırada rehinelere çeşitli işkencelerde de bulunuluyor.

***

Küçük yaştaki kızlarla tuzak

Mafya, bu sırada rehineleri küçük yaştaki hayat kadınları zorla pozlarını çekiyorlar. Bazı kaçırılma olaylarında sahte polislerle baskın düzenlenerek işadamlarına “17 yaşından küçük kızları iğfal ettiniz, bunun suçu çok büyük” ya da “Çantanızdan eroin çıktı. Kesin 30 yıl hapis yatarsınız. Ama para verirseniz kurtulursunuz” diye şantaj yapıyorlar.
Gece boyu baskı altında kalıp dayak yiyen Türk işadamları Türkiye’deki yakınlarını arayarak mafyanın istediği parayı belirtilen hesaplara havale yaptırıyorlar. Mağdurların değerli eşyalarına el konuyor, kredi kartları ve şifreleri zorla alınıyor.Bu yöntemle amacına ulaşan mafya, rehineleri daha sonra silahlı elemanlarının kontrolünde havaalanına kadar götürüp bırakıyor.

***

Hikaye aynı

Son olarak geçtiğimiz ay bu tuzağa düşen son derece saygın, yaşamının bir bölümünü yurtdışında geçirdiği için birçok yeri avucunun içi gibi bilen işadamı dostum hala yaşadığı şoku üzerinden atamadı. Yakın arkadaşım olan eşi ise daha da perişan. Çünkü teklifin cazibesi karşısında özellikle eşini gitmeye teşvik etmenin verdiği pişmanlığı yaşıyor. Arkadaşım ve eşi başlarına gelenler konusunda özellikle Türk işdünyasını uyarıyor. Bu tuzağa bundan önce de düşen işadamlarının başına gelenler de hemen hemen aynı.

***

Evet son mağdur A.B.’nin ve diğer mağdurların başına gelenler yaklaşık bunlar. İş vaadiyle Romanya’ya giden ve çetelere yakalanan işadamı sayısının 50’yi aştığı belirtiliyor. Çetenin liderinin ise Halim Atma isminde bir Türk olduğu öne sürülüyor.

Türk iş adamlarının özellikle Romanya konusunda daha duyarlı olması şart.

***

İddiaya göre daha önce Almanya’da yaşayan ve çok iyi derecede Almanca bilen Halim Atma, dört yıl önce de bir çete kurarak bir çok işadamını tuzağa düşürdü ve 6 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Romanya yasalarına göre üç yıl sonra serbest kalan Atma, geçtiğimiz aylarda yeniden faaliyetlerine başladı.

Terazinin dengesini cari açık zorluyor

Ekonomiyi yorumlayacaksak çoğu ortamda endekslerin düşüklüğünden paritedeki oynamalardan, faizlerdeki yükseklikten sözediyoruz.
Oysa ekonomi düzeliyor mu sorusunun yanıtını yalnızca nominal döviz-faiz-enflasyon dengesine bakarak bulmak mümkün mü?
Sanayide üretim ivmesi ne kadar düşüyor? İç piyasaya çalışan firmalarda durgunluk artıyor mu? Devlet teşvik ve denetim sisteminde ne kadar doğru, teknoloji yoksunu KOBİ’ler bundan sonra özellikle Uzakdoğu ile nasıl rekabet edecek? gibi konuların çapı ülke gündemini oluşturmaya bir türlü yetmiyor…
Detayları budayınca da Türk ekonomisinin gerçeğini şu veri iyi anlatıyor; Yatırım malları üreten sektörlerde yüzde 51.6, ara malı üreten sektörlerde yüzde 41 doğrudan ithal girdi kullanan bir ülke olduk. Mayıs-haziran aylarında ekonomide yaşanan türbülansa rağmen, her ay tüketim malı ithalatı 1, 6 milyar dolar arttı. İthalatın içindeki Asyalılaşma payı da giderek yükseliyor. Asıl dikkat çeken ise şu; Türkiye’nin ulusal pazarlarda güçlü olduğu, teknoloji gerektiren alanlarda ithalata bağımlılığı yüzde 90’ları geçiyor. İnanılmaz bir rakam, klasik ifadeyle acı ama gerçek…
Başta Güngör Uras hocamız olmak üzere ekonomiyi bu rakamlar üzerine yorumlayanlar da var elbet. Ancak Türkiye enterasan bir ülke. Ne zaman iç politika gelişmeleri sivrilse, Türkiye dış politikada sessizliğe bürünüyor. Şimdi yeniden Bush görüşmesi, AB müzakerelerinde yeni dönem derken dış politika hareketlendi, iç politika ise hemen rutine dönüşüveriyor.
Üretimde sözünü ettiğimiz noktalar ihmal edildikçe iki gerçek her geçen gün karşımıza daha büyük sorun olarak çıkıyor; cari açık ve yüksek faizler. Yılın ilk yedi ayında geçen yıla göre yüzde 45.1 artarak 20.77 milyar dolara yükselen cari açık 12 ayda 29 milyar dolara ulaştı.
Ekonomi yönetimi diğer unsurlar sağlam oldukça cari açık tolere edilebilir diyor. Peki başka ne denilebilir? “Biz de farkındayız ama halen başka türlü dengeyi koruyamıyoruz sıcak para girişi o yüzden şart” denilebilir?
Biz usanmadan, yüksek faiz ile ülkeye dövizin sürekli çekilemeyeceğini, ucuz ithalat ile yerli sanayiyi çökerterek yeni yatırım ve istihdam artışının sağlanamayacağını ve ekonominin sağlıklı olamayacağını vurgulamayı sürdürüyoruz, sürdüreceğiz.
Türkiye ekonomisi elbette güçlü; sanayide ve üretimde bugünlerde bize talkım vermeye iyice meraklı olan AB’ndeki birçok ülkeden çok daha ileri konumdayız. Karamsarlığa gerek yok ama ülkenin rotasını bu gelişmeleri görmezlikten gelerek alınabilecek yol da pek yok…

Çin’den ithalatçılara sevgi gösterisi

Geçen gün internette araştırma yaparken İGEME’nin sitesinde bir anonsa rastladım. Pekin’de 16 – 20 Ekim 2006 tarihleri arasında düzenlenecek olan 4. China AG Ticaret Fuarı’na Türkiye’den bir kaç firmanın ücretsiz katılabileceği belirtiliyordu. Ücretsiz derken firmanın konaklama ve yurt içi ulaşım masrafları kast ediliyor. Bu masraflar Çin Hükümeti tarafından karşılanacak. Türkiye’nin Pekin Büyükelçiliği Ticaret Müşavirliği duyuru yaparak Türk firmalarını davet ediyor. Çin’i, Çin yapan işte bu stratejiler. Kendi üreticisini korumak için Türkiye neler yapabilir sorusuna yanıt arayanlara küçük bir detay da bu davet olabilir belki…

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın