Sorunun yanıtını aramadan önce “kente karşı suç” kavramı üzerinde bir parça durmak gerekiyor. Kente karşı suç, kent yaşamındaki düzeni belirleyen kurallara aykırı her davranışa verilen genel bir isimdir. Bu anlamda, hem çeşitli yasal düzenlemelerle yasaklanan ve uyulmaması durumunda uygulanacak yaptırımı bulunan eylemler, hem de yasal düzenlemelerde yer almayan ve daha çok ahlaki değerlere göre yargılanan davranışlar “kente karşı suç” kavramı kapsamındadır. Kente karşı işlenen suçların hemen hemen tümü toplumun uğrayacağı zararı hiç önemsemeksizin kişisel çıkarını önde tutanlar tarafından işlenirler. Ayrıca, kente ve kent yaşamına en büyük zararı veren suçların işlenmesinde kent yönetiminde sorumluluğu olanların -doğrudan ya da dolaylı olarak- büyük payı vardır. Kente karşı işlenen hiçbir büyük suç kenti yönetenlerin bilgisi dışında işlenemez. Örneğin, hazine arazilerinin, dere yataklarının işgal edilmesi; kaçak yapılardan oluşan büyük mahallelerin, hatta ilçelerin oluşturulması; kentte başkalarının giremediği mahalleler yaratılması kente karşı işlenmiş büyük suçlardan bazılarıdır. Bu suçların kent yöneticilerinin bilgisi dışında işlendiğini kabul etmek mümkün değildir.
Kente karşı işlenen kimi suçların sorumluluğu kuşkusuz öncelikle suçu işleyene aittir ama ona engel olmayan; işlenen suçlara karşı sessiz kalan, sinen kentliler de bu suça ortak olurlar. Kentlinin suç ortaklığı, suçu önlemeyen kamu görevlilerinden, suç işlemeyi özendirici ya da suçluları savunan nitelikte yayın yapan basın/yayın kuruluşlarından aşağı değildir.
Kimi zaman yasa çıkarılarak ya da yasa uygulanarak da kente karşı suç işlenir. Bunun en açık örneği “imar affı” yasaları ve yalnızca rant yaratmak amacıyla hazırlanan imar planlarıdır. Son 60 yılda 15 kez çıkarılan imar affı yasalarıyla ve İmar Yasası hükümleri kapsamında hazırlanan imar planlarıyla bugünün sorun yumağı kentler yaratılmıştır.
Örneğin, İzmir’in yüzde 60’ını oluşturan gecekondu bölgeleri anılan imar aflarıyla yasallaştırılmış; kenti, kıyısında bulunduğu körfezden koparan kale duvarı görünümündeki imar düzeni yasal çerçevede hazırlanan imar planlarıyla üretilmiştir. Bu coğrafyaya özgü imbat rüzgârından kentin yüzde 95’ini mahrum bırakan kıyıdaki imar düzeni kente karşı işlenmiş en büyük suçlardan birisidir.
Görülüyor ki, kente karşı işlenen suçlar azalmış ya da 90’lı yıllarda suç diye nitelenen eylemler günümüzde suç olmaktan çıkmış değildir ama suçluların sayısal üstünlüğü kamu yönetimine ve kentsel politikalara da damgasını vurmuş, “kente karşı suç” kavramı artık ağıza alınmaz olmuştur.
Çözüm olarak, kente karşı suç işlemiş olanların kamu yönetimindeki görevlere seçilmesini önleyecek bir yasal düzenleme önereceğiz ama o zaman da bu seçimi yapmak için yeterli aday bulamayız diye korkuyoruz.
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.