“Fransa Cumhurbaşkanı Chirac, Erivan’da düzenlediği basın toplantısında bir gazetecinin, ?Türkiye AB’ye üye olmak için Ermeni soykırımını tanımak zorunda mı?’ şeklindeki sorusuna, ?Dürüstçe söylemem gerekirse, evet tanımalı” yanıtını verdi. Chirac, “Yanlışlarını ve dramlarını kabul eden her ülke büyür’ dedi.”
Chirac efendi Ermenistan’a gider gitmez kin kusuyor. Bağırsak ne olur, küfür etsek ne olur? Hiç bir şey olmaz. Nasıl olsa Türkiye’nin her değeri Pazar tezgahındaki ucuz Çin malları gibi oldu. Oysa biz de onun gibi yapsak. Cezayir katliamını tüm ayrıntılarıyla anlatsak dünyaya. Cezayir’in, 1962 yılında bağımsızlığına kavuşuncaya kadar tam 1,5 milyon yurttaşının Fransa tarafından katledildiğini internetle, filmlerle, medya birlikteliği ve ulusal ruhla ortaya koysak. Türkiye’deki tüm Fransız ürünlerini boykot etsek, marketlerinden alışverişi kessek, kültür merkezlerine, filmlerine gitmesek, Fransızca konuşmasak yani biraz da “ulusal onurumuz” için yaşasak. Yani tıpkı Fransızlar gibi “ulusal değerlerimizi” dünyanın her yerinde uygarca, savunsak olmaz mı? Yumurta atmadan, cam çerçeve kırmadan bilgiyle, bilimle karşı dursak kötü mü olur?
Doğru ya, nerede ulusal onur adına önümüzde yürüyecek cesur politikacılar, gazeteciler, iş adamlar?
Bir de utanmadan Cumhuriyet Bayramı kutlayacağız. Eh artık Cumhuriyet Bayramı’nda da bayraklarımızı o Fransız hiper marketinden alırız (!)
Şimdi sıra Mordogan’da olmalı!
Keşke beni de Çeşme’ye götüren olsaydı. EGE TV’de izledim de, bayıldım Çeşmelilere. Fakat Mordoğan, Çeşme’den daha kötü durumda. Karaburun ve Mordoğan çevresinde o gelecek düşmanı balık çiftlikleri kıyıya daha yakın. Çeşme’deki halk haykırışı Mordoğan veya Karaburun’da tekrarlanmalı. Buna belediye başkanları Yasa ve Çakır sanırım karşı çıkmaz. Erol Yaraş da çağrı yaparsa, dev bir halk haykırışı da burada yaşam bulur. Ancak size garip gelmiyor mu, İzmir’de “her sorunu çözen (!)” bazı basın organları balık çiftlikleri konusunda pek sessiz? Yazarları da öyle. Ne yazıyorlar ne de yorumluyorlar. Neden acaba? Evet, Mordoğan’da bir duruş sergilenirse beni de götürecek birileri olur sanırım. Ne de olsa bağırmayalı iki haftayı geçti!
Vali Bey neden sessiz?
İzmir’in bazı okullarındaki otopark meselesi pek bir acayip boyutta. Örneğin Konak Kaymakamı Nakipoğlu geçen yıl bir genelge yayımlasa bile, ne Milli Eğitim ne Emniyet ne de okul müdürlükleri kıllarını kıpırdatmadı maşallah. Oysa Kaymakam Bey görevini layıkıyla yerine getirdi. “Uygulamayanları” Vali Bey uyarmalı sanırım, öyle değil mi? Okul bahçelerinde sürekli küfürler eden, argo konuşan, kılıksız tiplerin oluşundan memnun olanlar mı var bazı makamlarda acaba? Ve Vali Köksal, neden bu konuda sessiz? O otopark işletmecilerini toplayıp kesin olarak uyaracak bir devletlu yok mu İzmir’de?
Büyükşehir Belediyesi, aloooo!
Bugünlerde yolu Eşrefpaşa Camii yokuşuna düşenler işkence yaşıyor. Yokuş yukarı tek yön olan bu yola, hız kesmek adına yamuk yumuk garip bir çalışma yapmış birileri. Eşrefpaşalılar çalmadık kapı bırakmamışlar ama kimse onları “yurttaş yerine koyup” cevap vermemiş. En sonunda “bu saçmalığın bitmesi” amacıyla Büyükşehir’e dikekçe vermişler, dilekçenin kayıt numarası: 7287. Acaba Büyükşehir Belediyesi’nin çokbilmiş “halkla çelişki” danışmanları zahmet edip bana yanıt verebilirler mi?
Bu iş çok karışık
DEÜ Rektörü Emin Alıcı’nın söylediği iddia edilen sözlerle ilgili olarak benim neden yazmadığıma ilişkin e-postalar geliyor. Bu konuda basında çıkan haberlerin çoğunu okudum. Emin Alıcı’nın “ses kaydı” olduğu söylenen sesleri de dinledim ve hiç hoşlanmadım. Ancak benim duyduklarım ve bana gelen bazı bilgiler “daha farklı”. Ama bu olayda benim merak ettiğim bir nokta var. O da Emin Alıcı’nın konuştuğu toplantıyı düzenleyenler ve katılanlar. Neden onlar çıkıp konuşmuyor? Kim onlar? Bunca tartışma, “istifa talepleri” üst üste gelirken, o toplantıyı düzenleyenlerin “sessizliği” çekti dikkatimi. Ya da onlar da konuştular da ben duymadım. Bir de, Emin Alıcı bunca gürültü üzerine neden çıkıp bir basın toplantısı düzenlemedi de, hep uluorta demeçler verdi? Ancak milletimin inanç ve değerleriyle oynamak da moda haline geldi galiba. 301 tartışmalarının AB şemsiyesi altında ve o ibişleri memnun edercesine gündemde tutmak da ayrı bir “vatanseverlik” konusu. Yoksa “vatan hainliği mi” desem?
Emin Alıcı konusunda merak ettiğim bir şey daha var? O da 2005 yılı mezuniyet sürecinde Buca Gölet’te neler oldu? Emin Alıcı o törende neler dedi? Yoksa demedi mi?
Ben biraz daha “bekleyeceğim”. Zira bana her şey hala “net” gelmiyor!
İftar çadırlarını sevmiyorum
Her yıl Ramazan’da bu yazıyı yazarım. Ben o çadırlardan hoşlanmıyorum. Kuranlardan Allah razı olsun ama şu “yoksullara iftar yaptırıyoruz” söylemi milletimin onurunu yaralıyor. Hep soruyorum bayramın birinci günü ne olacak o yoksullar? Ramazan’da midelerine giren sıcak yemek, bayram sabahı “bayram kahvaltısına da” dönecek mi evlerinde? Acaba o “yoksulluk abidesi” çadırlar kurulacağına, o yoksullar tek tek belirlense, o yemekler kimseler görmeden evlerine bırakılsa veya onların bu sıcak yemekleri alabilecekleri “gizli” mekanlar belirlense daha “makbul” olmaz mı? Bunu yapanlar var biliyorum ve onlara daha çok saygı duyuyorum. AKP bayrakları asılmış “iftar çadırları” ise tam bir kara mizah ne yazık ki?
Hüseyin Aslan’ı kutluyorum
Hüseyin Aslan Ege TV’de Cuma akşamı Ankara Ticaret Odası Başkanı Sinan Aygün’ü konuk etti. Çok iyi etti. Ancak bu programın tekrarını TV yönetimi umarım düşünür. Çünkü Aslan’ın Mercek programı, bazı “pembe tablo goygoycularının” yüzünde şamar gibi patladı. Aslında Hüseyin Aslan da bu programın “deşifresini” kitaplaştırsa çok anlamlı olur diye düşünüyorum.
Ferruh Güneş’e ne oldu?
İzmir Sanayi Ticaret Müdürü Ferruh Güneş’in sessiz sedasız görevden alındığı söyleniyor. Sanayi Bakanı Coşkun’un Güneş’ten bir memnuniyetsizliği mi var bilmiyorum. Ancak içimden bir ses “genel seçimin” başbakan ne derse desin beklediğimizden yakın olacağı. Hatta “vekil adaylarının” bugünlerde TV’ciliğe karşı bir merakları oluştuğu da söyleniyor. Neyse, Ferruh Güneş’in görevden alınmasıyla ilgili olarak yurttaşı adam yerine koyup bir açıklama yapacak AKP’li var mı efendim aranızda?
Halk Meclisi’ne bekliyorum!
Cumartesi ve Pazar günleri Yenigün’de “Halk Meclisi” kuracağız. Yaşadığınız, tanık olduğunuz her türlü haksızlığı, yanlışlığı yazın, bildirin. Cumartesi pazarları sizden gelenleri yazıp, sorunların üzerine gideceğiz. Yanınıza geleceğiz, sorunlarınıza ortak olmaya çalışacağız. Özellikle sevgili muhtarlarımızı bekliyorum. Sorunlarınızı bu sitede de okuyacak ve sonucunu takip edeceksiniz. İşte sorunlarınızı ulaştırma yollarınız:
hasantahsin@gazeteyenigun.com.tr
Mektuplarınız için : Hasan Tahsin, Yenigün Gazetesi 1374 Sokak No:18 kat:3 35210 Çankaya – İzmir
Hafta içi her gün saat 11.00 ile 17.00 arası : 0543 6426060 numaralı cep telefonuna, sesli veya kısa mesaj gönderebilir, uygun olduğumda doğrudan görüşebilirsiniz.
Faks Numarası : (0232) 445 45 11 (Hasan Tahsin’in dikkatine notuyla)
Ve bir de www.kentyasam.com
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.